|

Gökkuşağından yansıyan

Ahmet Tezcan'ın üçleme olarak tasarladığı projenin ilk kitabı olan Kafirun, 60'lı yıllarda Kırşehir'de geçiyor. Kitap, dünya görüşleri farklı iki adamın anne sevgisi çerçevesinde kesişen hayatlarının ve birbirlerinin fikirlerine olan saygısının hikayesi.

Zeynep Zelan
00:00 - 12/05/2013 Pazar
Güncelleme: 12:29 - 12/05/2013 Pazar
Yeni Şafak
Gökkuşağından yansıyan
Gökkuşağından yansıyan

Yazar Ahmet Tezcan yeni romanı ''Kafirun-Alkımın Altından Kimse Geçemez'' ile farklı bir pencereden okurlarına sesleniyor. Gökkuşağından yansıyan renkleri içinde barındıran, açık unuttuğumuz, bakmaktan çekindiğimiz pencereden… Üçleme olarak tasarlanan projenin ilk kitabı 60''lı yılların Kırşehir''inde geçiyor. Menderes''in idam edilmesiyle sona eren bu bölümü diğer kitaplarda 70 ve 80''li yıllar takip edecek. Bu romansa ülkenin içinde bulunduğu zor koşulların Kırşehir''in küçük bir mahallesinde yaşayan insanlara yansıması olarak değerlendirilebilir. Büyük fotoğrafın detayları bir bakıma…

Kitap, dünya görüşleri farklı iki adamın anne sevgisi çerçevesinde kesişen hayatlarının ve birbirlerinin fikirlerine olan saygısının hikayesi. ''İki İsmet'' ve ''İki Hikmet'' olarak iki bölüme ayrılan roman, bir yangın sahnesiyle başlıyor. O yangının etrafında bir araya gelen mahallenin insanlarını, yangının gizemiyle yaptıkları dedikodu ve söylentileriyle tanımaya başlıyoruz. Hepsi büyük bir aile gibi. Mantıyı, gözlemeyi, erişteyi birlikte yapıyor, biri yardıma muhtaçsa hepsi aynı anda koşuyor, acıları, sevinçleri, söylentileri, merakları paylaşıyorlar. Mahalle 60''ların Türkiye''sinin detay fotoğrafı gibi... Halk Partisi ile Demokrat Parti taraftarlarının siyasi ayrılıklarının, görüş farklılıklarının ve kahvehanelerde yaşanan tartışmaların halk açısından anlatıldığı kitapta bu noktaya nasıl gelindiğini anlatırken yazar gökkuşağı(alkım) benzetmesi yapıyor. ''Millete vaadettikleri şeyler, Alâim-i Semâ altından geçme masalıydı. Fakat gel gör ki, gök kuşağının altından kimse geçemezdi. Her şeyin aslı ne ise o kalırdı, ne dönüşebilirler, ne dönüştürebilirlerdi. Kuş uçar, balık yüzerdi. Yılan deri değiştirir amma yine de yılan kalırdı. Fıtrat ne ise o bâki kalır, tabiat değişmezdi, eninde sonunda aslına rücû ederdi. Milleti nâhak yere kandırıyor idiler. Jön Türkler de, İttihatçılar da öyle yaptılardı, koskoca Osmanlı''yı alâim-i semâ altından geçirme hevesine düşüp hem kendilerini, hem milleti kandırdılar idi..''

Hikayenin başkahramanı Çerkes Hikmet. Yazarın bu romanı yazarken ilham aldığı babası. Yazar kitapta Said Nursi''nin öğrencisi olan babası Çerkes Hikmet''in hapiste yatan Gomonist Doktor lakaplı doktor Hikmet Kıvılcımlı ile kesişen hikayesini ele alıyor. Dinine bağlı Çerkes Hikmet mahallenin sözü dinlenen, güvenilir insanlarından biri. Bir gün yolda çöp karıştıran yaşlı bir kadın görür. Kadını alıp eve getirir. Kadın insanların bahsetmekten bile korktuğu Komünist Doktor''un annesidir. Herkes böyle dindar birinin nasıl olup da komünist birinin annesine yardım ettiğine hayret eder, o da komünist oldu, diye dedikodu çıkarırlar. Ama o söylentilere aldırmaz, kim olursa olsun bir anneyi böyle sokakta bırakmak insanlığa sığmaz diyerek ona evini açar. Eve gelen Münire hanım da Çerkes Hikmet''in çocuklarının yetişmesine yardım eder, onlara ilahiler, menkıbeler öğretir. Annesi vesilesiyle Çerkes Hikmet Komünist Doktor''la tanışır, onun bilgisine ve görgüsüne saygısından tek isteği olan kağıt-kalemi gözlemeye sararak hapishaneye getirir. Böylece Doktor Hikmet yazmaya devam edebilecektir.

Çerkes Hikmet arada belki etkilenir umuduyla Said Nursi''nin bir risalesini de kağıtların arasında gönderir. Doktor bu durumu gülerek karşılar. Birbirinden tamamen farklı iki Hikmet, farklılıklara rağmen bir arada yaşanabileceğinin göstergesidir adeta. ''İki renkli bir cam gibi. Oradan bakıyorsun Yeşil... Buradan bakıyorsun Kırmızı... İki Hikmet''ten biri kırmızı, diğeri yeşil. Sıçradığın yerden bakınca, düştüğün yer görünmüyor. Düştüğün yerde, sıçradığın yeri unutuyorsun.''


Said Nursi''nin vefatı ve Menderes''in idam edilişi gibi olaylar da romanın gerçekliğini ve etkileyiciliğini artıran unsurlar arasında. Kitapta olaylar her karakterin açısından ayrı ayrı detaylı bir şekilde anlatılmış. Dolayısıyla her karakter üzerinden pekçok yan hikaye de romana eşlik etmiş. Bu durum başta biraz anlamayı güçleştirse de ikinci yarısında biraz daha yakından tanıdığımız karakterler ve azalan yan hikayelerle roman daha akıcı bir hale geliyor. Kitabın dilinde yansıtılan yöre şivesi karakterlere gözle görülür bir gerçeklik duygusu katmış.

Çerkes Hikmet''in küçük oğlu Mahmut, kitabın en sevimli karakteri. Evin en küçüğü, mahallede herkes tarafından seviliyor: Birçok kişinin yanına yaklaşmaya korktuğu kişilerle arkadaşlık ediyor, onları anlamaya çalışıyor. Yazar Ahmet Tezcan''ın bir röportajında kendisi olduğunu ifade ettiği karakter mahallede yaşanan olayların, tartışmaların, dedikoduların, gözyaşlarının bir çocuğun gözünden bakış açısını gösteriyor.

''Kafirun-Alkımın Altından Kimse Geçemez'' darbe sonrası bir mahalle insanlarının, kara sevdalıların, sevdiğini bir kez söyleyemeden sevdasından gözünü kırpmadan ölenlerin, eve geliş saati olmayan çocukların, kocasından dayak yiyip de gıkı çıkmayan kadınların, bir kez bile of demeden sabırla hasta kayınvalidesine bakan gelinlerin, yiğit delikanlıların, sıkı dostlukların hikayesi.

Kitabın Künyesi:

Kafirun

Ahmet Tezcan

Meydan Yayınları

Nisan 2013

288 sayfa


11 yıl önce