|

Günümüz sorunlarına değinen bir tefsir

Prof. M. Sait Şimşek'in hazırladığı 5 ciltten oluşan "Hayat Kaynağı Kur'an Tefsiri" kolay anlaşılır dili ve günümüz insanının problemlerine değinmesi yönüyle dikkat çekiyor

Hakan Çalık
00:00 - 14/03/2012 Çarşamba
Güncelleme: 22:01 - 13/03/2012 Salı
Yeni Şafak
Günümüz sorunlarına değinen bir tefsir
Günümüz sorunlarına değinen bir tefsir

Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. M. Sait Şimşek'in Hayat Kaynağı Kur'an Tefsiri isimli tefsir çalışması Beyan Yayınları tarafından okura sunuldu. Son yıllarda yapılmış en önemli tefsir çalışmalarından biri olan Hayat Kaynağı Kur'an Tefsiri 5 ciltten oluşuyor. Çalışmasını kolay anlaşılır bir dille yaptığını söyleyen Sait Şimşek "Herkesin anlayabileceği sade bir dil kullanmaya çalıştım. Yapı itibariyle ince akademik tartışmalardan keyif almama rağmen okuyucunun genelini ilgilendirmeyen tartışmalardan uzak durmaya gayret ettim. Daha çok günümüz insanına ve günümüz problemlerine değindim" diyor.

Son yıllarda yayımlanmış önemli eserlerden biri olan Hayat Kaynağı Kur'an Tefsiri isimli çalışmanız yayımlandı. Bir tefsir hazırlama fikri nasıl doğdu ve hazırlığı kaç yıl sürdü?

İnsanda oluşan eğilimler ve ilgi alanları çoğu zaman tek sebebe bağlanamaz ama sebepler çok olsa da etkinlikte birkaçı öne çıkar. Rahmetli ağabeyim Yusuf hoca, Doğu medreselerinde tahsilini bitirmiş bir molla idi. Geleneksel mollalardan farklı olarak Risale-i Nur'lara ve o dönemde Mısır ile Suriye'de dini çevrelerde fikirleri tartışılan İhvan-ı Müslim'inin görüşlerine ilgi duyar, eserlerini okurdu. Sakin ve mütevazı biri olmasına rağmen zaman zaman geleneksel mollalarla saatler süren tartışmalara girerdi. Tartışmalar arasında ayetler zikredilir bazen bir ayetin anlamında anlaşamazlardı. Bu tartışmalarda kendi çocukluk alemimde peşinen ağabeyimin tarafında olmama rağmen Kur'an ayetlerinin farklı anlaşabileceği dikkatimi çekmişti. Mahalli Arapçamız Kur'an ayetlerini tam olarak anlamamıza yeterli olmasa da bir şeyler anlıyorduk. Sonuç olarak ayetlerin farklı anlaşılabileceği olgusuyla erken yaşta tanışmıştım. Bu nedenle bir ayetten söz edildiğinde başka türlü de anlaşılabilir mi diye merakım uyanırdı.

İmam-Hatip Lisesine başladığım yıllarda hoca olan ağabeyimden medreselerde tefsir okumadıklarını; bir defasında eline geçirdiği Razi tefsirini okumaya koyulduğunu fakat çok büyük bir âlim olarak gördüğü hocalarından birinin, “Razi tefsirinin, tefsir hariç her şeyi içerdiğini” dile getiren bir tekerleme söylemesi üzerine okumaktan vazgeçtiğini hayıflanarak anlattığını birkaç kez duymuştum. Onun bu hayıflanmaları tefsire olan meylimin ilk kıvılcımlarıdır. Yaşım ilerledikçe tefsire olan sevgim daha da arttı.

Tefsire olan merakım sebebiyle Konya Yüksek İslam Enstitüsünde Arapça araştırma görevlisi olarak bu dalda tez hazırlıyor olmama rağmen Ankara İlahiyat Fakültesine dışarıdan doktora yapmak için müracaat ettim ve imtihanları kazanarak doktora yapmaya başladım. Akademik çalışmalara başlamamla tefsirlerin birçoğunun hayattan kopuk pek çok meseleye yer verdiklerini bariz bir şekilde müşahede ettim. Bunun sonucunda hayatla daha iç içe tefsirlere ihtiyaç bulunduğu kanaatine vardım.

Akademik çalışmalarım ilerledikçe bazı ayetlerin tefsirine dair daha tutarlı olduğuna inandığım farklı düşüncelerim oluştu. Bununla birlikte bir tefsir yazma birikimim konusunda tereddütlerim vardı. Kendi kendime “daha erken” diyordum. Rahmetli ilk eşimin durup dururken kansere yakalanması bende bu gibi işlerin ertelenmemesi gerektiği fikrini uyandırdı. İki yılı aşan yorucu ve yıpratıcı tedavi sürecinden ve bunun ardında bir müddet dinlendikten sonra ertelediğim tefsir çalışmasına başladım. Çalışmam on yıl sürdü. Bir yılda tashih işleriyle uğraşıldı. Bu konuda şu anda Muş İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fethi Polat'ın büyük yardımları oldu. Kendisine teşekkür ediyorum.

Son yıllarda Kur'an meallerinin yayımında bir artış olmasına rağmen fazla tefsir yayımlanmıyor. Bu durum tefsir hazırlamanın zorluğundan mı kaynaklanıyor?

Tefsir yazmanın ilave bir birikim, zaman ve çaba istediğinde şüphe yoktur. Tefsir yazan kişi zaten mealini de yazmaktadır. Yine de böyle bir soruyu sadece meal yazanlara yöneltmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Sizin çalışmanız tefsirler arasında hangi yönleriyle farklı bir özellik taşıyor?

Takdir edersiniz ki yaptığım çalışmanın diğer çalışmalardan farklılığını övgü makamında zikretmem benim için kolay değildir. Eğer okuyucunun okumasından önce tefsiri daha iyi anlaması için aydınlatıcı bir bilgi vermem diye bir durum söz konusu olsaydı onu anlatırdım. Bununla birlikte tefsirimi yazarken nelere dikkat ettiğimi anlatayım. Bu anlattıklarım aslında farklılığa da işaret eden hususlardır:

Herkesin anlayabileceği sade bir dil kullanmaya çalıştım. Yapı itibariyle ince akademik tartışmalardan keyif almama rağmen okuyucunun genelini ilgilendirmeyen tartışmalardan uzak durmaya gayret ettim. Daha çok günümüz insanına ve günümüz problemlerine değindim.

Mesela geçmiş dönemlerde, Yunan felsefesinin ve Müslümanların değişik kültürler ve problemlerle karşılaşmaları sonucunda; Allah'ın sıfatlarının O'nun aynı mı gayrı mı olduğu, Arş'a istivasının ne anlama geldiği, ahirette görülüp görülemeyeceği, Kur'an'ın mahlûk olup olmadığı vs. gibi meseleler gündemde idi. Belki nazari felsefeyle uğraşanları bugün de bu gibi konular ilgilendirmektedir. Ama günümüzde felsefeyle uğraşanlar dâhil geniş kitleleri insanın özgürlüğü, terör, gelir dağılımı, adalet vs. gibi meseleler daha çok ilgilendirmektedir. Bu meselelerden insanın özgürlüğü meselesini ele alacak olursak âlimlerin bir kısmı Allah'ın kudretini öne çıkarıp hidayete erdiren ve saptıranın, aziz ve zelil kılanın Allah olduğu anlatımına ağırlık vermiş, diğer kesimi ise hidayet ve sapmanın insanın kendi eseri olduğunu, aziz veya zelil olmayı isteyenin bizzat insanın kendisi olduğu anlatımına ağırlık vermişlerdir. Bu anlatımlar “halk-ı efâl-i ibâd” meselesini gündeme getirmiştir.

Biz eklektik bir düşünce yahut her iki kesimin gönlünü almak veya Kur'an'ı çağa uydurmak gibi endişelerle değil konuyla ilgili ayetlerin metinlerini tamamen dil kurallarına uyarak “Allah dileyeni hidayete…. kavuşturur/Allah dilediğini… kavuşturur” diye meallendirdik ve açıkladık. Çünkü Allah insanı imtihan için yaratmış ve bu sebeple hidayeti seçmesine de dalaleti seçmesine de izin vermiş ve kul hangisini seçerse kul için onu yaratmıştır. Bu anlamda hidayet ve dalaletin Allah'a isnat edilmesi doğrudur. Hidayet ve dalaleti bizzat seçen insanın kendisi olduğundan dolayı da hem hidayetin ve hem dalaletin insana isnat edilmesi doğrudur. Bir ayetin metni birden fazla anlama geliyor ve bu anlamlar arasında bir çelişki ve çatışma bulunmuyorsa ayeti o anlamlar üzere anlamanın doğru bir tavır olduğunu düşünüyoruz. Sözünü ettiğimiz meselede kul hidayeti de murat etse dalaleti de murat etse Allah'ın iradesiyle çelişmez. Zorunlu akademik çalışma yapanlar dışında günümüz insanı uzun ve çetrefilli meselelerden pek hoşlanmaz. Bu sebeple tefsirimin kısa ve anlaşılır olmasına özen gösterdim.

Bu konuda net olarak şunu söyleyebilirim: Yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalıştım. Vardığım sonuçları açık açık yazdım. Geçmiş ve gelecekle ilgili meselelerden günümüz insanını yakından ilgilendirmeyen meselelerde farklı bir düşüncem varsa dikkatli okuyucunun anlayabileceği kadarla yetinip lüzumsuz tartışmalara neden olacak ifadelerden sakındım.

Kur'an araştırmaları konusunda hem ülkemizde hem de diğer İslam ülkelerindeki birikimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gerek ülkemizde ve gerek diğer İslam ülkelerinde hem tefsir hem de diğer ilim alanlarında umut verici gelişmeler yaşanmaktadır.

Ülkemizde dini alanlarda yapılan çalışmalar geçmişimizde bile müşahede edilmemiş çaptadır. Bununla birlikte diğer dillerde yapılan çalışmaların önemli bir kısmı Türkçeye kazandırıldığı halde Türkçe çalışmaların diğer dillere tercümelerinin yok denilecek derecede az olması bir vakıadır. Şahsen bunda bir kasıt aramıyorum. Türkiye'nin İslam âlemine açılması aslında yeni olduğu gibi Türkçede kaliteli eserler de yenidir. Zamana ihtiyaç vardır. Bunu hızlandırmak istiyorsak bu konuda öncülük etmemiz gerekir. Dini alanlar için konuşacaksak ilim adamlarımızın başka dillerde de yazmaları ve ülkemizdeki birikimi tanıtmalarına ihtiyaç vardır. İmkânı olan kurumlarımız Türkçe yazılmış önemli eserleri başka dillere tercüme ettirmeleri de düşünülebilir ve böyle bir çalışma öncü adımlardan olacaktır.

Okurlara Kur'an'ı anlama konusundaki önerileriniz nelerdir?

Kur'an'ı gönderen yüce Allah aynı zamanda insanın da yaratıcısıdır. O halde kişi önyargılarından arınır, Kur'an'ı bir bütün olarak göz önünde bulundurur ve Kur'an'ın kendisinin de istediği gibi ayetleri üzerinde çok yönlü ve derin düşünecek olursa doğru anlamaması için bir sebep yoktur. Kur'an, biri birini açıklayan ve biri biriyle çelişmeyen ayetlerden oluşan bir kitaptır. O halde Kur'an'ın tamamına vakıf olmadan bir ayete bakarak aceleyle sonuca varılmamalı konuyla ilgili diğer ayetler de hesaba katılarak değerlendirilmelidir.

12 yıl önce