|

Hem Osmanlı aydını hem avangard bir şair

Beşir Ayvazoğlu, Türk şiirinin önemli kalemlerinden Asaf Halet Çelebi''nin hayat hikayesini yazdı. ''He''nin İki Gözü İki Çeşme: Bir Asaf Hâlet Çelebi Biyografisi'' adlı kitapta Beşir Ayvazoğlu, Çelebi''nin pozitivist, materyalist ve sosyalist aydınlarının seslerinin daha fazla çıktığı bir edebiyat ve düşünce ortamında, hem Osmanlı bakiyesi bir aydın, hem de avangard bir şair olarak arz-ı endam ettiğini söylüyor.

Halil Solak
00:00 - 9/11/2014 Pazar
Güncelleme: 21:15 - 9/11/2014 Pazar
Yeni Şafak
Hem Osmanlı aydını hem avangard bir şair
Hem Osmanlı aydını hem avangard bir şair

Yahya Kemal''den Ahmet Haşim''e, Peyami Safa''dan Florinalı Nazım''a kadar Türk edebiyatının önemli ve sıradışı şahsiyetlerinin biyografilerini eşsiz üslubuyla kaleme alan Beşir Ayvazoğlu He''nin İki Gözü İki Çeşme: Bir Asaf Hâlet Çelebi Biyografisi adlı yeni kitabını yayınladı. Biz de bunu fırsat bilerek Ayvazoğlu''yla Çelebi''nin hikâyesini konuştuk.

Kaleme aldığınız kitaplarla Türk edebiyatındaki pek çok yazarı ve şairin adeta yeniden keşfedilmesini sağladınız ya da çok fazla bilinmeyenleri tanıttınız. Şimdi de biyografisini kaleme aldığınız Asaf Hâlet Çelebi''ye geldi sıra… Çelebi, Türk edebiyatının ''kayıp ada''larından biri. Sizce edebiyat tarihlerinde ve ders kitaplarında ''görünür'' olmamasının sebepleri nelerdir?

Asaf Hâlet Çelebi''nin edebiyat tarihimizdeki konumu gerçekten benzersizdir. Pozitivist, materyalist ve sosyalist aydınlarının seslerinin daha fazla çıktığı bir edebiyat ve düşünce ortamında, hem Osmanlı bakiyesi bir aydın, hem de avangard bir şair olarak arz-ı endam etmişti. Tekellüflü konuşma üslûbunu, tasavvufa, eski İran şiirine, hat sanatına ve eski musikiye duyduğu amatörlüğü çok aşan ilgiyi düşününüz. Öte yandan hem modern şiire ve modern resme, hem de Fransızca kanalıyla nüfuz ettiği Uzakdoğu kültürlerine, özellikle Budizm''e ilgi duyan bir Galatasaraylı… Osmanlı bakiyesi kimliği yüzünden, modernliği geçmişe düşmanlık olarak anlayan sığ Batıcı Kemalistlerin ve sosyalistlerin itibar eder gibi görünerek aşağıladığı; avangardlığı ve daha çok sol çevrelerde görünmesi yüzünde de muhafazakârların kendilerinden saymadığı, iki arada bir derede kalmış bir şair... Bazı tuhaf hallerinin ve küçük memur kimliğinin de aşağılanıp dışlanmasında rolü olduğunu zannediyorum. Ancak soldan ve sağdan Doğuyu ve Batıyı iyi bilen –Abidin Dino, Arif Dino ve Erol Güngör gibi- bazı aydınların Asaf Hâlet Çelebi''nin değerini zamanında fark ettiklerini söyleyebilirim. Edebiyat tarihlerinde ve ders kitaplarında fazla görünür olmamasının sebepleri böyle açıklanabilir.

Kitabı okumadan önce elbette ilginç bir şahsiyetle karşılaşacağımı biliyordum, ancak bu kadarını tahmin etmiyordum. Beslendiği kaynaklar itibariyle baş döndürücü bir çeşitliliğe sahip. Bu kaynaklar ışığında dönemi itibariyle Şair''i hangi hususlar muasırlarından farklı kılıyor?

Dedim ya, bir yönüyle Osmanlı bakiyesi bir aydın… Farsça biliyor, Arapçaya, aşina, klasik İran şiirine ve divan şiirine vakıf… Şiire tarz-ı kadim üzere şiirler yazarak başladığını ve bir Şeyh Galib hayranı olduğunu unutmamak gerekir. Onun bu tarafı, Ses dergisiyle birlikte içine girdiği sosyalist çevredeki aydınların -istisnalar dışında- tamamen yabancısı, hatta düşmanı oldukları değerleri ifade ediyor. Şiiri ideolojik bir kavga aracı olarak görmemesi ve sosyal meselelere bulaştırmaması, 1940''ların ve 50''lerin edebiyat çevrelerinde hayli yadırganan bir tutumdu. Şiirden vezni, kafiyeyi, teşbihi ve mecazı kovarak belli noktalarda Garipçilerle aynı safta gibi görünmesi, ayrıca Hint ve Mısır gibi kadim kültürlere ilgi duyması da muhafazakâr çevrelerde tepkiyle karşılanıyordu. Türkçü ve muhafazakâr dergilerde en fazla alay edilen ve Türk şiirini ''rezil'' etmekle suçlanan şairlerin başında o gelir. Asaf Hâlet Çelebi, bütün bu yönleriyle sağ ve sol muasırlarından çok farklı bir şair kimliğiyle karşımıza çıkmaktadır.

ÇÖZEMEDİĞİM BİR HUSUS VAR
Yazı hayatına 30 yaşında başlıyor. Zannederim, bu yaş biraz geç. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Asaf Hâlet Çelebi, yazı hayatına Beylerbeyi''nden tanıdığı Necip Fâzıl''ın Ağaç dergisinde başladı. Hayat şartlarının, geçim sıkıntılarının, küçük memur olarak çalışmak zorunda kalışının ve belki de maalesef tarihini ve yerini tespit edemediğin uzun askerlik döneminin yazı hayatına geç başlamasına sebep olduğu düşünülebilir. Ancak eski tarzda şiirler yazmaya çok erken başladığını biliyoruz. Şaşırtıcı olan, 1938 yılında, Ses dergisinde birden karşımıza ''Cüneyd'' şiiriyle çıkmış olmasıdır. Böyle bir şiirle orta çıkabilmek için uzun bir hazırlık dönemine ve derin bir hesaplaşma sürecine ihtiyaç vardır. Maalesef bu süreç hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Kimse de sormak ihtiyacını hissetmemiş. Tarz-ı kadim üzere şiirler yazarken bir şair nasıl birden ''ultra-modern'' şiirlerle arz-ı edam edebilmiştir? Bunu çözebildiğimi söyleyemem.

Sizin şahsî hikâyenizde Çelebi ile tanışmanız nasıl vuku buldu?

Emin değilim, ama Asaf Hâlet Çelebi ismine ilk defa Mehmet Kaplan''ın Şiir Tahlilleri''nin ikinci cildinde rastladığımı sanıyorum. 1969 veya 1970''lerin hemen başı olabilir. Ama onun şiirine ''Cüneyd'' ve ''Sema-ı Mevlânâ''yı okuduktan sonra ilgi duymaya başladım. 1970''lerin ortasında da Om Mani Padme Hum''u edindim. Rahmetli Mustafa Miyasoğlu''nun Semih Güngör imzasıyla yayımladığı Asaf Hâlet Çelebi adlı çalışması bende ve birçoklarında Asaf Hâlet''le daha yakından ilgilenme ihtiyacı yaratmıştır. Fakat birçok şair ve yazarın biyografisini yazdığım hâlde onunkini yazmak birkaç yıl öncesine kadar aklımın ucundan bile geçmemişti. Ali Birinci''nin Türk Tarih Kurumu başkanı olduğu dönemde, bir gün telefon edip şairin özlük dosyasının bir sahaftan kurum adına satın aldığını bildirdiği tarihe kadar... Bir Ankara seyahatimde uğradığım aziz dostum, söz konusu dosyayı inceleyip önemli gördüğüm belgelerin fotokopisi almamı sağladı. Aslında bu dosyadan söz etmesinin sebebi, benden bir Asaf Hâlet biyografisi beklemesiydi. Bu konuda çok ısrar eden başka dostlarım da oldu. Sonunda dosyadaki belgelerden yola çıkarak ''Büyük Bir Şairin Küçük Memur Olarak Portresi'' başlığını taşıyan bir makale yazdım ve bir dosya açtım. Ben bir dosya açarsam, o yakında bir kitap olacak demektir.

YAZDIĞI DERGİLERE ULAŞTIM
Kitaplarınızın hazırlık safhasında yoğun bir çaba sarfettiğinizi biliyoruz. Çelebi''nin biyografisi nasıl bir hazırlık ve yazım sürecinden geçti?

Dosyayı açtıktan sonra Asaf Hâlet''i dikkatle yeniden okumaya başladım. Hatırı sayılır bir biyografi yazabilmem için onun yaşadığı devre, özellikle 1940''lara nüfuz etmem gerekiyordu. Bu sebeple 1940''ların, dolayısıyla savaş yıllarının anlatıldığı hatırat kitaplarına da göz attım. Ancak devri tam hissedebilmek için Asaf Hâlet''in yazdığı bütün dergileri görmem, dokunmam ve koklamam gerekiyordu. Yazıların çoğunun çıktığı Türk Yurdu ve İstanbul dergileri elimin altındaydı; önemli olan 1930''ların sonlarında ve 1940''larda, devrin şartları yüzünden ikide bir kapanmak zorunda kaldıkları için düzensiz çıkan, bazılarının kaç sayı çıktığı bile belli olmayan dergilere ulaşabilmekti. Her zaman olduğu gibi, İSAM, Atatürk ve Beyazıt Devlet Kütüphanelerini kullandım. Ve tabii sahaflar... Ankara ve İstanbul''daki bazı dostlarım da bazı kaynaklara ulaşmamda çok yardımcı oldular. Kendimi hazır hissedince, 2013 yılının Ramazan ayında besmele çekerek yazmaya başladım ve aslında geçen Ramazan ayında tamamladım. Asıl sıkıntıyı görsel malzeme temininde çektik. Sonunda her bakımdan zengin olduğunu söyleyebileceğim böyle bir kitap çıktı ortaya.

Tezgâhta yeni bir çalışma var mı? Okuyucularınızla paylaşmak ister misiniz?

Biyografi yazarlığını noktalamak niyetindeyim. Şu anda İstanbul hakkındaki makalelerimden oluşan bir kitabımı yayına hazırlamakla meşgulüm. Hayatımın bundan sonraki döneminde birkaç roman yazmak istiyorum.

Kitabın künyesi:

Beşir Ayvazoğlu

He''nin İki Gözü İki Çeşme: Bir Asaf Hâlet Çelebi Biyografisi

Kapı Yayınları

350 sayfa

2014

9 yıl önce