|

Hüzünlüler, kederliller ve karaduygunlar

Sema Kaygusuz'un Karaduygun'u, okunup unutulacak türden bir kitap değil kesinlikle. Rahatsız edici, etkileyici, her insanın içinde muhakkak dokunacak bir yer bulacak bir kitap.

İrem Ertuğrul
00:00 - 11/04/2012 Çarşamba
Güncelleme: 21:23 - 10/04/2012 Salı
Yeni Şafak
Hüzünlüler, kederliller ve karaduygunlar
Hüzünlüler, kederliller ve karaduygunlar

Dünyanın tüm ezilmiş, aşağılanmış, tecavüze uğramış, hakları ellerinden alınmış yaratıklarının iniltisini duyuyorsunuz. Tak tuk, güm güm, dannga da dan dan... Nasıl duyduğunuz mühim değil. Henüz sağır olmamış vicdanın kapısı çalıyor bir vakit.

Oysa uyandırılmaması gerekir insanın. Sabahını kendi belirlemelidir. Uyandırılan insan kendini yaratamaz. Uyandırılmasa belki kelebek olarak, belki bir nehir olarak, belki de bir hamamböceği yahut dünyayı değiştirecek bir fikir olarak kalkacaktır o sabah. Bir “tak tuk” tüm yaratılış imkânlarını ürkütecek, yerine yontulmamış haliyle, acımasız, ayrımcı, nisyanda insan kalacaktır. Bu “tak tuk”un peşine düşenler müstesna...


BELLİ BİR TÜRE İHTİYACI YOK

Sema Kaygusuz, işte bu müstesna insanların hikayelerini anlatıyor Karaduygun'da. Kendi de dahil... Bir kedinin ölümüne ağlayan, Kelebekler Vadisi'ne kelebeklerin ölmek için gittiğini öğrenince kendi de bir kelebek olan Birhan Keskin. Uykusuz şair Birhan Keskin. Güvendiği insanlar tarafından, üstelik onlara yardıma giderken öldürülen Musa Alter. Oğlunun bir yarışmada aldığı birinciliği, kendi bereketli gözleriyle kıymetlendiren Osman Şahin'in annesi. Kalaycı Gülayşe'nin peşinden kendi kişiliğinin izini süren Sema Kaygusuz. Ve daha nice karaduygun...

Biraraya gelmesi zor olan bu karakterlerin hikayelerini, Sema Kaygusuz kalemi ayrıcalığıyla muhteşem bir ilk türe dönüştürmeyi başarıyor Karaduygun. Kitabın bütününü ele aldığımızda roman, öykü, anı, şiir, deneme, günlük türlerinin hepsini barındırdığını ama tam olarak hiçbiri olmadığını görüyoruz. Yayınevi bu kitap için “anlatı” deyip sıyrılmış işin içinden. Bir tür olmak zorunluluğu da yok elbette. Yazarı Sema Kaygusuz olduğu için yok bilhassa. İyi iyidir, ne kılıkta olursa olsun.


SAF HALİYLE AHNEK

Klasik hikâyeler, modern hikayeler, yazarın bizzat müdahil olduğu postmodern anlatılar bir arada barış içinde yer alıyorlar kitapta. Kaygusuz'un vermek istediği mesajla bire bir örtüşüyor bu tarz aynı zamanda. Türk, Kürt, Çingene, zengin, fakir, hayvan, insan, dağ, nehir... ayrım olmadan, zulüm, aşağılama olmadan bir bütün olmak meselesi. Saf haliyle barış. Saf haliyle ahenk. Dünyanın bir yerinde yapılan bir haksızlık ahengi bozmaya yetiyor. O zaman gürültü oluyor işte. Tak tak tak... Kimi Birhan'ın komşusu İsmet Bey gibi kulaklarını kapatıyor bu gürültüye. Kimi de Musa Alter'e atılan kalleş kurşunun sesini kendi beyninde duyuyor.

“Mi notasında tınlayan, örümcek ağı inceliğinde, çelik denli dirençli bir teldir bu. Ucunu bucağını bilmediğim tüf rengi boşluğuma gerili, kendine çarpacak duyguyu bekliyordur.”s.29

Acıyı anlatıp da melodrama düşmemek ayrı bir ustalık. Sema Kaygusuz bu işin altından da her zamanki gibi ustalıkla kalkıyor.

“Acıyı anlatmak kolay değil. İster istemez kekeliyor insan. Acının simiyle parıldamak bir yana, insanın kendisini acısıyla önemsetmesi midemi bulandırıyor. Daha yüzündeki çizgilerden ruhunu görmeye fırsat vermeden ağrısını bir çırpıda anlatabilenlerden bu yüzden kaçınıyorum.”s.77

Kitapta yer alan öykülerden “Adak”ı daha önce bir dergide okumuştum. Bunun gibi başka yayımlanmış öykü olup olmadığını bilmiyorum. Sema Kaygusuz'u severek takip eden bir okuru olarak bu hikâyeyi kitaba dâhil etme gerekçesini anladığımı da bir kenara not ederek bir düşüncemi paylaşmak istiyorum. Adak, sahiciliği hissettirmeyen bir öykü bana göre. Diyaloglar Amerikanvari geliyor kulağa, bunun etkisi olabilir. Çevrilmek için yazılmış gibi, diyebilirim. Uluslararası edebiyat çevrelerinden ödüller almış yazarımız için bu bir tehlike gibi duruyor. Ben, şahsen Sema Kaygusuz gibi çok saygı duyduğum bir yazara böyle bir şeyi yakıştırmak istemiyorum. Bir okur notu olarak buraya düşmek istedim yalnızca.


FECİ BİR DENEYİM

Karaduygun, okunup unutulacak türden bir kitap değil kesinlikle. Rahatsız edici, etkileyici, her insanın içinde muhakkak dokunacak bir yer bulacak bir kitap.

Hüzünlüler, kederliler ve karaduygunlar... Bunların ayrımının anlatıldığı, mükemmel tespitlerle bezeli bölüm (Birkaç Kişi), kitapta en sevdiğim yerlerden biriydi.

“Hüzün, dünyaya kendi güvenlik telaşıyla bakan, a'dan z'ye dünyevileşmiş insanların iç burkuntusu, keder ise onlardan geriye kalan yoksulların, dışlananların, katliamdan sağ kalanların, sürülenlerin, travestilerin, göçmenlerin, sakatların, transseksüellerin, sömürülenlerin, aşkını ilan eden eşcinsellerin, has sanatçıların, işkenceden kurtulup mülteciliğe sürüklenenlerin niteliğine işleyen feci bir deneyimdir.”

İki Değişik Lokma, hikayelerin çıkış noktası açısından postmodern olsa da etkili anlatış tarzıyla tam bir Kaygusuz klasiği.

Hacminin küçüklüğüne rağmen çok şey vadeden bir kitap Karaduygun. Sema Kaygusuz hep yazsın, biz hep okuyalım. Kalemine bereket...

12 yıl önce