|

İnsan taklidi mi yapıyoruz?

Francis Fukuyama'dan sanayi ekonomisinden bilgi toplumuna geçişimizle başlayan sorunlara, ahlaki ve toplumsal çözülmeye odaklanan bir kitap: Büyük Çözülme

Yasemin Yüksel
00:00 - 9/09/2009 Çarşamba
Güncelleme: 22:21 - 8/09/2009 Salı
Yeni Şafak
İnsan taklidi mi yapıyoruz?
İnsan taklidi mi yapıyoruz?

Boşanma, hırsızlık, adam öldürme, uyuşturucu gibi çağın en büyük problemlerini insanın doğasından başlayarak toplumsal düzenin yeniden oluşturulmasına kadar irdeleyen Francis Fukuyama'nın 'Büyük Çözülme' isimli kitabı Profil Yayıncılık'tan çıktı. Çağdaş ekonomik düzenin ahlaki düzenle ne tür ilişki içerisinde olduğunu ortaya koymayı hedefleyen kitap üç bölümden oluşuyor ve ilk bölümünde Sanayi Devrimi sonrasındaki fiziksel iş gücünün zihinsel iş gücünün yerine geçmesiyle beraber Avrupa devletlerinde ve dünyada ortaya çıkan özgürlük ve eşitlik kavramı üzerinde duruluyor. Kitabın devamında 1960'ların ortaları ile 1990'ların başları arasındaki zaman diliminde kötüleşen toplumsal koşulların yüzyıl içerisindeki olumsuz imajından bahseden Fukuyama, öncelikle akrabalık kavramını ele alıyor. Toplumsal bir kurum olarak akrabalığın iki yüz yıldan fazladır hızla zayıflamakta olduğunu ve insanların git gide birbirlerinden uzaklaştıklarını söyleyen yazar, aile üzerine de şunları söylüyor:


TEKNOLOJİNİN AHLAKA ETKİSİ

"Çoğu Avrupa ülkelerinde ve Japonya' da doğum oranları o kadar düşmüştür ki önümüzdeki yıllarda yüksek sayıda göç almamaları durumunda bu toplumların nüfusları azalacaktır. Toplumda evlilik ve doğum oranlarının azalması ve boşanma olayının ise çok artması bizi dengesi bozulan aile kurumuna götürür." Bunlarla beraber Fukuyama, ahlak kurallarının kökenine giderek, toplumsal düzenin nasıl oluştuğu, teknolojinin bu düzen üzerindeki etkisi, düzen çerçevesinde insanın kendiliğinden çizdiği sınırların ve hiyerarşinin kaçınılmazlığı üzerinde duruyor.

İnsanların birbiriyle daha az ilişki içerisinde bulunmalarından dolayı ilişkilerinin yapısının da değiştiğini belirten Fukuyama, kitabında bu değişimlerin yirminci yüzyılın ortalarındaki sanayi dönemi toplumlarında egemen olan toplumsal değerlerde büyük bir çöküşe yol açtığını vurguluyor. Yazar, Batılı toplumlardaki insanları bir arada tutan toplumsal bağların bugün kopma noktasına gelmesinin ve tüm olumsuz eğilimlerin, ekonominin sanayi döneminden bilgi çağına geçiş yaptığı bu dönemde olmasının tesadüf olmadığını da söylüyor. Kitapta ortaya koyulan varsayımlar arasındaki bağ, yazar tarafından teknolojik, ekonomik ve kültürel olarak nitelendiriliyor.

15 yıl önce