|

İslamcılık araştırmalarında yöntem sorunu üzerine...

Mazlum Doğu’nun Mağrur Çocukları kitabı genel olarak İslamcılığın seyri üzerine eğilmeye çalışıyor. Ercan Yıldırım kullanılan yöntemi eleştiriyor ve usül hatalarına dikkat çekiyor.

Yeni Şafak
04:00 - 16/05/2015 Cumartesi
Güncelleme: 20:12 - 15/05/2015 Cuma
Yeni Şafak
Ercan YILDIRIM


Türkiye'de İslamcılık düşüncesi üzerine yapılan çalışmalarda belirgin bir artış yok!


Bilhassa gazete yazarlarının köşelerinde yazdıkları, fikirden, tarihsellikten, kaygıdan ve kaynaklardan uzak tamamen aktüel ve siyasi konulara fon oluşturan yazıları, İslamcılık literatürünün genişlediği algısını kuvvetlendiriyor. Halbuki vasıflı, derinlikli, entelektüel kaygıları yüksek çalışmalar maalesef yeterince yazılmıyor. Hele ki süreli yayınlar gibi zahmetli ama asıl zeminden yola çıkan çalışmalar son derece az. Gazete köşelerinden başlayan ve internet ortamlarında yürütülen “tartışmalar”daki düzey, ne günümüz ne de geçmiş dönemlerde olan biteni izah etmiyor.



İslamcılık üzerine yazılan kitapların, çalışmaların handikaplarından birisi, İslamcılığın ve İslamcıların nesne olarak görülüp, laboratuvar bakışıyla yabancı bir cismin tanımlanması gibi anlatılmasıdır. İslamcıların kitaplarındaki mezkûr yaklaşım maalesef aşılacak gibi durmasa bile bilhassa “mahalle dışı”ndakilerin gayretleri bu kronik hastalıklı durumun normalleştiğini gösteriyor. Bununla beraber farklı kanallardaki isimlerin kendi mensubiyetlerine göre yaptıkları değerlendirmeleri, İslamcılık tanımları meselelerin, kişilerin ve olayların çok boyutlu algılanmasını beraberinde getiriyor.



HİZBÜTTAHRİR CEPHESİNDEN OSMANLI'YA BAKMAK


Alev Erkilet'in Büyüyen Ay Yayınları'ndan çıkan Mazlum Doğu'nun Mağrur Çocukları kitabı genel olarak İslamcılığın seyri üzerine eğilmeye çalışmaktadır. Kitabın İslamcı portrelere yoğunlaşan tarafı onların kişisel maceralarının İslamcı fikirleri kapsayıcılığını biraz daha geri planda bırakıyor. Kitapta Namık Kemal ve Necip Fazıl gibi tipolojiler üzerinden İslamcılık hareketinin Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi ele alınırken uygulanan yöntem gereği “özel hayat”a yapılan aşırı vurgular, kitaptaki çok genel konuların detaylı incelenmesini örtmüş gözüküyor. Bu bakımdan İslamcılığın muhafazakârlıkla imtihanı konusunun yabancı kaynaklardan kendi bağlamına geçememesi de ayrıca değerlendirilmeli.



Dergilere yazılan makalelerden oluşan kitapların handikabı, yazıların temalarının kendi içinde bir bütünlük ve önem taşımasına karşın kitap boyutunda, meselenin yetkin şekilde anlaşılmasını engellemesidir.



Kitabın bir sunuş ve önsöz ile başlamamasından kaynaklı teknik eksiklik, Namık Kemal yazısı içindeki İslamcılık tanımlarından yola çıkılarak bir yere varılmaya çabalanması yazıların bir üst tema etrafında toparlanmasını engellemiş görünüyor. Alev Erkilet'in hem meseleleri hem şahısları ele alırken sadece “tek yönlü” kabullere ulaşma hatta değer ihdas etme çabası da İslamcılık ile ilgili kanaatlerin eksik kalmasına neden olur. Necip Fazıl'ın İslamcı çevrelerde de öne çıkartılan özel hayatı ve sosyetikliği mevzuu her zaman fikirlerine geçmeden vurgulanagelmiştir. Üstad'ın düşüncesindeki çoklu yapı ile İslami derinliğinin tartışılacak kadar yetersiz olduğu görüşlerine anlaşılan yazar da katılmış olacak ki onun bazı fikirlerini “akademik olarak sorunlu” bulur. Bu bakımdan Erkilet'in yaklaşım olarak meseleleri ve şahısları kendi bulunduğu dönemin koşullarıyla yargılaması kadar, Hizbüttahrir ve sağcılık kriterlerine göre değerlendirmesi de usul sorunlarının başında gelir.



TOPTANCI BİR DEĞERLENDİRME


Alev Erkilet'in Namık Kemal yazısındaki İslamcılık tanımı, Cumhuriyet İslamcılığından kaynaklandığı, Osmanlı İslamcılığını hiç de yansıtmadığı halde neoliberal dönem İslamcı kadın tipolojilerinde bile uygulanabilmektedir. Mümtazer Türköne'nin İslamcılık tanımı ile İsmail Kara'nın İslamcılık tanımları arasındaki fark gözetilmeden, bu ikisini aynı minvalde görmek bir yere kadar anlaşılsa da moderniteyi tarihin akışına bağlı normal bir durum gibi görmesi, modern sonrası İslami yaşayışı tamamen tarih dışına itmesi çok da normal değildir.



Erkilet kendi tanımını Cumhuriyet döneminde İslam'ın gündelik hayattaki varlığı, kamudaki ağırlığının sıfırlanması üzerinden yaptığı halde Osmanlı İslamcılığının tümüyle farklı olan gündemini dikkate almadan toptancı bir İslamcılık değerlendirmesine girişir. Erkilet'in Osmanlı İslamcılığını yalnızca “devleti kurtarma” misyonuna indirgeyerek Cumhuriyet dönemine geçip devlet kavramı üzerinden sağcılık vurgusunda bulunması, kavramların yerli yerine oturmadan kullanıldığını gösterir. Said Halim Paşa değerlendirmelerindeki aktarmacılıktan, yazdıklarını çok genel bakış açısı içinde döneminin İslamcılık tartışmalarını göz önüne almadan “Batı merkezli” ve idealist olarak sunması da ayrıca sorunludur.



Namık Kemal, Necip Fazıl, Sait Halim Paşa'ya klişelerden, Hizbüttahrir fikrinin sağcılık cephesinden yaklaşan Erkilet, İkbal, Sait Nursi ve Ercüment Özkan'a daha özenli değinir. Herkesin kendi meşrebine göre yaptığı İslamcılık kritikleri bu alanda bir zenginlik olsa da İslamcı düşüncenin anlaşılmasında sorunlara yol açtığı da muhakkaktır. Osmanlı'da gündelik hayat ve kamuda varlığı kesin, seviyesi tartışılabilir İslamilik ile Cumhuriyet dönemini hatta günümüzün neoliberal vaziyetini 1960'ların sağcılık yaklaşımıyla değerlendiren Alev Erkilet'in Said Nursi hareketini anlatırken aynı sağcı süzgeci kullanmaması ayrıca vurgulanmalı!


#İslamcılık düşüncesi
#Alev Erkilet
#Said Nursi
#Namık Kemal
#Necip Fazıl
#Sait Halim Paşa
9 yıl önce