|

Kırk yıllık edebiyatçı dostlarıma dair anlatacak şeylerim var

Halid Fahri Ozansoy’un kaleme aldığı “Edebiyatçılar Çevremde” adlı anılar kitabı o dönemdeki edebiyat ortamı ve yazarlar hakkında bir çok bilgi verir. Tercüman gazetesinde yayınladığı hatıralarında Yahya Kemal, Peyami Safa, Ahmet Kutsi Tecer, Arif Nihat Asya gibi yazarın yakın çevresindeki yazarlara dair hatıralar yer alıyor.

Yeni Şafak
17:24 - 1/03/2015 الأحد
Güncelleme: 15:32 - 1/03/2015 الأحد
Yeni Şafak
SELÇUK KARAKILIÇ

Edebî bir üslupla yazılmış bir hatıra metni; kuru, alelade ve çalakalem yazılmış ancak önemli bilgiler içeren hatıralardan daha ilgi çekicidir. Siyasî hatırat metinleri, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra yazılmaya başlandıysa da Cumhuriyet devrinde hatırat yazıcılığı ciddi bir rağbet görmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında hatıralarını yazanlar çok değilse de, Atatürk’ün vefatından sonra adeta birbiriyle yarışır seviyede hatıralarını yazanlarla karşılaşırız. Bu yıllarda çeşitli hatıralar önce gazetelerde tefrika edilmiş ardından kitaplaşmıştır. Bu arada edebiyatçılarımızda da bir kıpırdanma görülmüş, mensubu oldukları edebî muhitin, arkadaş ve dost çevresinin, yaşanan kavgaların içyüzlerini anlatmak ihtiyacı hissetmişlerdir. 


Türk romanının büyük ustalarından Halid Ziya Uşaklıgil’in Kırk Yıl isimli hatıraları bu türün en güzel örnekleri arasında yer almaktadır. Yakup Kadri’nin Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, Ahmet Rasim’in Muharrir Şair Edip’i, Ahmet İhsan Tokgöz’ün Matbuat Hatıraları, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Edebî Hatıralar’ı, Samet Ağaoğlu’nun İlk Köşe’si, Hasan İzzettin Dinamo’nun İkinci Dünya Savaşı’ndan Edebiyat Anıları yazarlarının gözlemlerine dayanarak o devir, isim ve resimler hakkında kuşatıcı bilgi vermektedir. 


Edebiyatçılarımızın edebî bir üslupla yazdıkları hatıra metinleri dönemin edebiyat anlayışını, sanat çevrelerinde meydana gelen değişimleri, şair, romancı ve hikâyecilerin dostluklarını veya düşmanlıklarını ortaya koyması bakımından dikkate değerdir. 


KIRK YIL BOYU GEZMİŞ

Edebî hatırat kitaplarının en ünlülerinden biri hiç kuşkusuz Halit Fahri Ozansoy’un Edebiyatçılar Çevremde isimli eseridir. Nesri de şiir gibi olan Halit Fahri Ozansoy, edebî hatıralarını öğretmenlikten emekli olduktan sonra Tercüman gazetesinde yazmış, 1970’te kitaplaştırmıştı. Sümerbank Yayınları arasından çıkan Edebiyatçılar Çevremde, aradan geçen 35 yıl sonra Dergâh Yayınları tarafından yeniden yayımladı. 


Edebiyatçılar Geçiyor isimli başka bir hatıratı da bulunan Ozansoy’un yeni kitabının adını Edebiyatçılar Çevremde olarak koyması, yazarının edebiyat dünyasıyla ilişkilerinin kuvvetli olduğunu göstermektedir. Aşağı yukarı kırk yıl boyunca çeşitli şehirlerde öğretmenlik yapan Ozansoy’un edebiyat çevrelerinden ve dostlarından bağını koparmadığını söylemek mümkündür. 


Birinci bölümde Ozansoy, bazı isim ve resimler hakkında kanaatlerini açıklarken daha çok portre-hatırat tarzında yazmaktadır. “Olayların Ardından” başlıklı ikinci bölümde, edebiyat ve sanat çevrelerinde meydana gelen olayları magazinel yönleriyle ele almakta, insanı daima merak içinde bırakmaktadır. Üçüncü bölümde de biraz kendisiyle alakalı biraz çevresiyle alakalı hatırat kırıntıları yer alıyor. 


Halit Fahri Ozansoy’un çevresinde kimler yoktur ki? Beyaz Türkçenin büyük şairi Yahya Kemal, edebiyat tarihçiliğimizin zirve isimlerinden İsmail Habib Sevük, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nun yazarı Peyami Safa, Ahmet Kutsi Tecer, kadın düşmanı Selahattin Enis, Fazıl Ahmet Aykaç, Ziya Osman Saba, Faruk Nafiz Çamlıbel, Nurullah Ataç, Necip Fazıl Kısakürek, Arif Nihat Asya, Yusuf Ziya Ortaç, Behçet Kemal Çağlar ve daha niceleri…


YAHYA KEMAL PRENSİPLERİNİ BOZDU

Halit Fahri Ozansoy yakın dostu Yahya Kemal’in portresini şu cümlelerle çizer: 

“Kendisi, sık sık, Heredia’nın bir sonesini otuz senede tamamladığını söylerdi. Bunu biraz da kendine bir şeref payı çıkarmak için söylüyordu sanırım. Fakat zaman gene geçti. İkinci Cihan Harbi’nden sonra ilhamı birdenbire genişledi ve artık çok yazmaya başladı. Bunun neticesinde, bir zamanlar ayda bir çıkan Hayat mecmuası ile sonradan Hürriyet gazetesinde hayranlarına sunduğu şiirlerin evvelkiler gibi uzun ömürlü olacağı iddia edilemez. Şair, az ve öz prensibini kendisi bozmuştu. Ne var ki bir yanda, hepsi biribirinden güzel öteki şiirleri, kahramanlık, masal, tarih ve bilhassa İstanbul ihamları, ona, Türk edebiyatında ölmezliğin yerini çoktan hazırlamış oluyordu. Yahya Kemal nüktedan ve rind bir adamdı. Bazen de şu veya bu tesire kapılarak, Ahmet Mithat Efendi tarzında gazaplara kapıldığı da oluyordu. Nasıl ki, bir yanlış tefsiri yüzünden, bir gün Galatasaray Lisesi önünde bastonla bana, eski dostuna bile hücum etmiş ve şiirlerinin hiçbirinde kullanamayacağı kelimeler savurmuştu. Ölümü arkasından hüzünle o günü de hatırlamaktan kendimi alamıyorum.”

KADINLARI YERDEN YERE VURURDU

Hikâye ve romanlarında kadınları yerden yere vurduğu için “Kadın Düşmanı” olarak anılan Selahattin Enis’i anlatırken eski dostuna karşı merhamet yüklüdür:

“Rübab’daki “Aşk” başlıklı yazıdan şu satır: “Âdemi cennetten koğduran, Havva’yı arza attıran, insanlığın intikamını tarumar ede bendim.”

Bunu nasıl manalandırırsınız bilmem. Nedense cins-i lâtif ile arası hiç hoş değildi Salâhattin Enis’in. Çok eski bir gönül yarası olsa gerek! Edebiyatımızda kadınlara onun kadar hücum eden bir ikinci yazar hatırlamıyorum. Romanları meydandadır. Bu düşünce ve hissini ateşleyen hırs, herhalde ilk gençlik çağının bir hayal kırıklığıdır. Bunun için “çok eski bir gönül yarası olsa gerek” dedim. Bence toplumda kadını hicveden ilhamının acı ve yıkıcı tarafı buradan geliyordur.”


Peyami Safa’nın biraz da ironik bir üslupla yazdığı “Şiir Kralı” başlıklı yazısını ciddiye alarak kendisini Türk Şiir Kralı ilan eden ve edebiyatımızın fenomen tiplerinden Florinalı Nâzım hakkında Ozansoy’un yazdıkları ilginçtir:


“Florinalı Nazım’ın bir merakı vardı: Kendisinin büyük şair olduğunu, daha büyük şair ve ediblere tasdik ettirmek! Bunun için de, başta Abdülhak Hâmit olmak üzere, Cenab Şahabeddin’den, Samipaşazade Sezai’den ve daha böyle eski ve otoritesi kuvvetli üstadlardan kendi hakkında el yazılarıyla methiyeler toplar, bastırdığı şiir risalelerinin ilk sayfalarına da gene onların kendisi için yazdıkları takrizleri, mektupları koyar, bunlarla öğünürdü. Bilhassa Abdülhak Hâmit’in herkesle beraber hayranı, hürmetkârı, perestişkârı idi. Ben de onun Hâmit hakkındaki parlak duygularını herkesin ağzından işite işite adetâ ezberlemiştim.” (s.90-91)


Halit Fahri Ozansoy’un Edebiyatçılar Çevremde adlı eseri, edebiyatımızın birkaç dönemine birden ayna tutuyor. Edebiyatçılar Çevremde, yazarının bizzat şahidi olduğu olayları renkli bir üslupla anlattığı gibi, şair ve romancılarımızın ilginç özelliklerini ele almaktadır. 


Kitabın künyesi:

Edebiyatçılar Çevremde

Halid Fahri Ozansoy

Dergah Yayınları

2014

306 sayfa

#edebiyatçılar çevremde
#halid fahri ozansoy
#dergah yayınları
٪d سنوات قبل