|

Kişisel tarihler üzerinden Ermeni meselesi

Michel Marian ve Ahmet İnsel yakın tarihimizde yaşanan büyük dramla yüzleşmek, acıları paylaşmak ve en önemlisi vicdanı bu ağır yükten kurtarmak için bir davet çıkarıyor okuyucuya

Aysel Yaşa
00:00 - 12/05/2010 Çarşamba
Güncelleme: 21:47 - 11/05/2010 Salı
Yeni Şafak
Kişisel tarihler üzerinden Ermeni meselesi
Kişisel tarihler üzerinden Ermeni meselesi

Türkler ve Ermeniler… Senelerdir süren uzlaşamama hali, yaşanan acılar, konuşmaktan çekinilen konular, zamanla bir tabu halini alan Türk- Ermeni ilişkileri. Siyasi gündemden hiç düşmeyen bu mesele iki ülke aydınları tarafından konuşulmaya ve sorgulanmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Ermeni Tabusu Üzerine Diyalog” da bu minvalde yayınlanan bir eser.

Hrant Dink'in katledilmesinden üç ay sonra hazırlanmasına karar verilen ve kitapta, Ahmet İnsel ve dedesi '1915'ten kurtulmuş olan Fransalı Ermeni Michel Marian kimi zaman Paris'te, kimi zaman da İstanbul'da, kendi hikâyelerinden yola çıkarak, Ermeni meselesi üzerine detaylı bir konuşma gerçekleştirmiş. Bu diyalogların sonunda ise “Ermeni Tabusu Üzerine Diyalog” isimli kitap hazırlanmış. İletişim Yayınları etiketiyle çıkan kitabı yayına Ariane Bozon hazırlamış.

DİYALOG MÜMKÜN MÜ?

Kitabın hazırlanış sürecini Bonzon “Biri soykırım diyen, diğeri demeyen iki kişi arasında nihayet gerçek bir diyalog mümkün olabilir miydi? Marian ve İnsel'e bu kitap projesini sunduğumda gerçekten endişeliydim. Onların cesaretini, serinkanlılıklarını, kültürel birikimlerini biliyordum. Ama iyi niyetleri, açık görüşlü olmaları yeterli olabilir miydi?” sözleriyle anlatıyor. Fakat kitabı okuyup, bitirdiğinizde Bonzon'un endişelerinin ne derece yersiz olduğunu görüyorsunuz. Çünkü ortada olaya sağduyuyla yaklaşan duyarlı iki insan var. “Artık tüm önyargıları bir kenara atıp, birbirimizi anlama vaktidir” diyen İnsel ve Marian, yakın tarihimizde yaşanmış bu dramlarla yüzleşmek, acıları paylaşmak ve en önemlisi vicdanı bu ağır yükten kurtarmak için bir davet çıkarıyorlar okuyucuya. Türkiye'de ve Ermenistan'da hala tabu olarak sayılan bu meseleye dair iki tarafı da kızdıracak söylemlerin üzerine giden ikili, hiçbir konuyu konuşmaktan çekinmiyor. Bu kitapta gerçekler hasıraltı edilmiyor yani.

ASALA OLMASAYDI...

Kitapta birçok farklı noktada ilginç yüzleşmeler bulunuyor. Bozon, İnsel ve Marian'a “1980 başlarında karşılaşsaydınız ne olurdu” diye soruyor. Bu soruya İnsel, “Diyalog imkânsız gibiydi” diye yanıt verirken, Marian da “Diyalog başlatılmasını sağlayabilecek tek bir söz bile yoktu” diyor. Kitapta bu noktadan yola çıkılarak 'artık diyaloğu başlatacak cümlelere daha fazla ihtiyaç var' sonucuna varılıyor. İttihat ve Terakki yönetiminin yaptıklarını soykırım olarak niteleyen Marian'la bunu insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak niteleyen Ahmet İnsel'in bu diyaloğu, olayda katı bir tutum sergileyenleri bile etkileyecek cinsten. İnsel ve Marian'ın üzerinde durdukları bir diğer mesele ise ASALA'nın eylemleri. Bu eylemler olmasaydı Türkiye, Ermeni meselesini daha rahat konuşacaktı noktasında mutabık olan ikili, soykırım kelimesi üzerinden politika yürütmek ve bu kelimeye takılı kalmayı ise ilerlemeye engel olarak görüyor.


14 yıl önce