|

Kurnazca kurulmuş bir edebiyat labirenti

Gökdemir İhsan Kurmaca Alıştırmaları ismini verdiği ikinci kitabında zekice düzenlediği bir edebiyat labirentinin içine çekiyor okurunu

Harun Karaburç
00:00 - 9/03/2011 Çarşamba
Güncelleme: 22:55 - 8/03/2011 Salı
Yeni Şafak
Kurnazca kurulmuş bir edebiyat labirenti
Kurnazca kurulmuş bir edebiyat labirenti

Yazmak güç bir eylemdir. Hele yazılan metin edebi bir değer taşıyacaksa yükünüz iki katına çıkar. Yaklaşımınız, imgeleriniz, sıfatlarınız, kullandığınız isimler bile işinize karışmaya başlar. 'Yok, öyle değil, beni böyle kullanmalısın' diyerek hep bir ağızdan başınıza üşüşürler. Bu sıkıntılı sürecin ardından tam feraha çıktım diyecekken yazdıklarınızı okuyanlar acımasızca eleştirmeye başlarlar sizi. Etrafınızdaki herkes bir otorite kesilir, size 'akıl' vermeye koyulurlar. 'Fazla muhalif', 'ayrımcı', 'muhafazakâr'… Onların gözünde bu dille ifade edilirsiniz. Ancak kimi yazarın umrunda olmaz bu yaftalar. Bazı yazarlar herkese bir etiket yapıştırmaya meraklı insanların tuzaklarına düşmez, kendi yolunda ilerler. Gökdemir İhsan gibi. İhsan Kurmaca Alıştırmaları isimli kitabında bütün tabuları yıkıyor ve adeta kendine özgü kuralları olan bir 'oyun' kuruyor. Sel Yayınları arasından çıkan kitap kurnazca düzenlenmiş bir edebiyat labirentini andırıyor.

Dikkat! Tuzağa düşmeyin

Elinizden düşürmeyeceğiniz, bir çırpıda okuyacağınız Kurmaca Alıştırmaları İhsan'ın 2009 yılında yayınladığı Katakofti'den sonra çıkardığı ikinci kitabı. Fransız edebiyatının önemli akımlarından biri olan 'oulipo' akımının izinden giden yazar, hikâyesini de bu akıma bağlı kalarak çözülmesi zor bulmacalar, iç-içe geçmiş hikâyecikler, dar labirentler, oraya buraya akıllıca serpiştirilmiş tuzaklarla besliyor. Kitabın önsözünü kaleme alan Armağan Ekici oulipo akımının en bilindik yazarlarından Raymond Queneau'ya gönderme yaparak İhsan'ın Queneaeu'nun oyununa onun bile tahmin edemeyeceği ölçüde ince işlenmiş bir hamle eklediğini ifade ediyor. Daha fazla ipucu vermekten çekindiğini söyleyen Ekici, sözü kısa tutup bizi yazarla başbaşa bırakıyor. Kitabın ilk bölümünde Raymond ve Georges Perec'in konuşmalarına tanık oluyoruz. Raymond günlerdir bir şey yazamamanın sıkıntısıyla ne yapacağını düşünürken aklına hemen hergün aynı saatte bindiği Contres-carpe-Champerret otobüsüne atlayıp bir vukuat çıkarmak gelir. Fakat yine eli boş iniyor Raymond otobüsten. Olaya alaycı bir tavırla yaklaşan arkadaşı Georges, Raymond'a hattını değiştirmesini söyler, zira onu artık otobüsteki herkes tanımaktadır. Georges'in bu sözleri Raymond'da bu sıradan hikâyeyi 99 farklı üslupla yazma ilhamı doğmasına vesile olur. Ve 'modern maskaralıkların zirvesi' olarak nitelendirdiği Exercices de Style kitabını yazar.

Aynı mekânlar, aynı şapka, bir patırtı ve düğme finali

Gökdemir İhsan, aynı sıradanlığı 99 farklı üslupla anlatmıyor fakat kendi üslubuyla deneysel bir çalışma ortaya koyduğunu söylüyor: “Yeter ama!” diyorsunuz, “Gerçekten sıktın!” Sıkılmayacak gibi de değil: Bir numara bulmuş gariban, uzattıkça uzatıyor hikâyeyi! Tamam, deneysel bir çalışma olabilir. Açıksınız siz de böylesi denemelere. Başta ilgi çekici de gelmişti. Ama bunu insan okuyacak yahu! Nedir bunun niyeti? Doksan dokuz hikâyeye tamamlamak mı? Ortalama üç sayfadan ikiyüz doksan dokuz sayfa eder. Hani sürükleyici bir macera falan olsa, akar gider. Ama bu ne? Hep aynı mekânlar, aynı şapka, bir patırtı ve düğme finali!

13 yıl önce