|

Nablus ne yana düşer

Filistin, Beyrut ve Nablus’u Cenap Şahabettin’in gezi notlarından okumak, hem bu toprakların ortak hafızasını hatırlamamızı, hem de Osmanlı aydınının dünyayı algılama biçimini görmeyi sağlıyor.

Yeni Şafak
04:00 - 19/05/2015 Salı
Güncelleme: 19:21 - 18/05/2015 Pazartesi
Yeni Şafak
Selçuk Karakılıç


Beyrut, Filistin, Nablus… Bugünkü nesle bu şehirler ne anlatıyor olabilir? “Beyrut, Filistin, Nablus… haritada ne yana düşer?” şeklinde sorulsa, kaç kişi bu şehirlerin “imparatorluk toprakları” olduğunu söyleyebilir? Bugünlerde vizeyle gidebildiğimiz Beyrut, Filistin ve Nablus, imparatorluk asırlarında İstanbul'a, İzmir'e, Ankara'ya gider gibi gittiğimiz topraklar olduğunu ne yazık ki unuttuk.



Sınırlarımız daralıp, kabuğumuza çekilince kültürel hafızamızın da gerilediğini, emperyal düşünce sistematiğimizin de zayıfladığını son bir asırlık yaşadıklarımızdan çıkarabiliriz. Mesela “Hacca gitmek” İmparatorluk Türkiye'sinin aydını ve halkının bilmediği bir kavramdı; çünkü Hac mekanı olan topraklar bizimdi. Oysa şimdi Hac ancak vize alınıp gidilecek, zamanı dolunca dönülecek mekânlar arasına girdi.



Artistik nesrin yazıcılarından Cenap Şahabettin'in Hac Hatıraları'nı bu gözle okuyan oldu mu bilemiyorum; ama onun 1918 ortalarında yazmaya başladığı Beyrut, Filistin, Nablus intibaları kültürel hafızamızın nasıl yok edildiğini gözler önüne seriyor.


Suriye ve Batı Arabistan Orduları Genel Komutanı olarak görev yapan Cemal Paşa'nın, Birinci Dünya Savaşı'nın devam ettiği günlerde Cenap Şahabettin'i davet etmesiyle meşhur Suriye Mektupları isimli gezi notları yayımlanmıştı. Ancak Cenap Şahabettin, bu seyahatin sonunda Beyrut, Filistin, Nablus ziyaretlerini de içine alan gezi notlarını o günlerde yenice yayımlanmaya başlanan Zaman gazetesinde yazı dizisi olarak neşretti.



ASABİYET-İ DİNİYE'Sİ VAR


Cenap Şahabettin, gezi notlarında Şam'dan başlayarak sırasıyla Sayda, Sûr, Filistin, Afula, Taberiye Gölü, Caune, Nablus'u ziyaret ederek uzun uzadıya şehir tasvirlerine yer veriyor. Şam'da başlayıp Nablus'ta sona eren seyahat notlarının çağrışım zengini bir üslupla yazıldığı görülüyor. Yalnız Cenap Şahabettin'in bilinen ağdalı dilinden çok, daha sade bir dil kullandığını söylemek mümkün.



Fakat her şeyden önce bu metinler imparatorluk mensubu bir yazarın kaleminden çıkmıştır. Günümüzde bu şehirleri görüp gelen bir yazarın anlatacaklarıyla İmparatorluk Türkiye'sine mensup bir şair veya yazarın söyleyecekleri hiç şüphesiz birbirinden farklı olacaktır. Çünkü biri emperyal, bugünkü deyimle küresel ölçekte bakış açısına sahipken diğeri 780 bin kmlik alana sıkıştırılmış bir hafızayla yazacaktır. Dolayısıyla gezi notları bu açıdan okunduğunda Cenap Şahabettin'in söyledikleri ilginçtir. Bu bakış açısının, Osmanlı aydınının geniş ve zengin dünyasını gösterdiği gibi dünyayı algılama biçimini de ortaya koyduğunu söyleyebiliriz.


Cenap Şahabettin'e göre Filistin, İsrail oğullarının torunu gibi sanki Afrika'dan kopmuş ve Asya'ya yapışmıştır. Bu yüzden her tarafta İsrail oğullarının miras bıraktığı bir “asabiyet-i diniye” hiss olunmaktadır.


Cenap Şahabettin'in 1918 ilkbaharında yayımladığı seyahat notlarını, Tayfun Haykır bir araya getirdi. Ötüken Neşriyat ise özenli bir şekilde Beyrut, Filistin, Nablus İzlenimleri 1918 adıyla yayımlandı.


Beyrut, Filistin, Nablus İzlenimleri 1918, Arz-ı Kenan ve çevresini renkli bir üslupla anlatıyor.


#Beyrut
#Filistin
#Nablus
#Cenap Şahabettin
9 yıl önce