|

Öykü evrenine ilk adım: Kıyı

Uzun yıllar çeşitli dergilerde öykülerini okuduğumuz Esra Demirci bu öykülerini ilk kitabı ‘’Kıyı’’ da bir araya getirdi. Sessiz, gürültüsüz içe işleyen sahnelerle okuru yeni bir dünyaya çağıran Demirci’nin öyküleri hayatın içinden küçük ayrıntılarla beslenmiş.

Yeni Şafak
04:00 - 16/05/2015 Cumartesi
Güncelleme: 19:55 - 15/05/2015 Cuma
Yeni Şafak
NECİP TOSUN


Uzun süredir öykülerini dergilerde izlediğimiz Esra Demirci'nin ilk öykü kitabı Kıyı, Hece Yayınları arasından çıktı. İlk kitaplar önemli zira bu kitaplar genelde bir öykücünün ileride akacağı damarı da işaret eder. Bir genelleme yapmak gerekirse, öykücüler, neredeyse tüm öykü serüvenleri boyunca ilk kitaplarının peşinden gitmişler. Tespitlerime göre, sanki tüm yazarlar, ilk kitaptan son kitaba kadar, aynı kitabı, aynı duyarlıkları, aynı sorunları yazmışlar. Biçimler değişmiş, edebiyat anlayışları değişmiş ama yine de her şey ilk kitap etrafında oluşmuş. Bu nedenle, ilk kitaplar o yazarın daha sonraki öykü serüveninin ana damarlarını gösteren en önemli kitap olma özelliğini taşıyorlar. Esra Demirci'de bu böyle mi olacak bilinmez ama ilk kitapların bu özelliği nedeniyle dikkati hak ediyor.



Esra Demirci, öykülerinde, incelikli insanların kırılgan dünyasına eğilirken hayatı anlamlandırma çabaları, yalnızlık ve acı ana temaları olur. İnsanlar arasındaki iletişimsizliği, yabancılaşmayı öne çıkarıp bu kopuşun perde arkasını tartışır. Bütün bunları öykülerken de çağrışımlarından beslenen, daha çok sessiz, içe, derine doğru genişleyen bir anlatımı tercih eder. Öyküler, küçücük olaylar etrafında başlar; bilinçaltı, zihinsel göndermelerle halka halka genişler, derinleşir. Buralarda anlam daha çok, küçük ayrıntılara gömülürken, yüzeyde, anlatılan olayda fazlaca bir hareketlilik olmaz. Her şey olup bitmiş, olup bitmiş olan şeylerin görüntüsü, izlenimleri ve kararı öyküleme anına yansımaktadır. Bu anlamda onun öykülerinde ucu açık sonlar, parçalılık, tamamlanmamışlık bir biçimsel tercih olarak ortaya çıkar.



Atmosfer yaratmada, sahne kurmada, karakter çizmede başarılıdır. Anlatımda yapaylığa düşmeyen, satır satır, özenle örülen bir yapı inşa eder. Öyküleri sıcak, içten, inandırıcıdır. Olağanüstü olaylara başvurmadan, sıradan durumların insanlardaki izlerine eğilir. İç konuşmayı kullanışlı bir anlatım imkânı olarak değerlendirir. Anlatıcı hikâyeyi anlatırken, her olayı, her hareketi, her söylenen sözü, içinin derinliklerinde, bilincinde enine boyuna tartışır. Bu tutum da onu daha rafine daha sahici ve daha etkili bir anlatımı yakalaması sonucunu doğurur. En sarsıcı dramatik insani durumlarda bile yalın, sakin, serinkanlı anlatımını korur. Acıklı, dokunaklı hayat hikâyelerini ironinin gücünden yararlanarak hafifletip, yumuşatır.



ÖFKE VE İRONİ



“İhtimal” kitabın en iyi öykülerinden biri. Evli çift arasındaki iletişimsizlik, kadının bunalımı, kocasına bakışındaki sertlik ironi ile yumuşatılır. Erkeğin umursamazlığı ve kayıtsızlığı kadın için hayatı çekilmez kılmaktadır. Sonunda kadın onun ölmesini isteyecek kadar ileri seviyeye gelir: “Benim sana kızdığım o gece, karşı apartmandaki adamın kendisini 8. Kattan aşağı bırakması da neyin nesi? Ahım ters köşe mi yaptı? Serzenişim komşu evine girmiş olabilir mi?” “Törpü”de ömrü törpü yapmakla gecen manikür-pedikürcü Ayfer'in kocasından çektikleri hikâye edilir. Olaya, duruma ironik bir karşılık bulunur. “Açı”da insanlar arasındaki iletişimsizliği anlatmayı sürdürür: “bugün küçük bir serçe amacına ulaştı diye mutluyum!” “Virgül”de küçücük bir mesele, bir an, bir harf hayati bir kırılganlığı ifade eder ve kopuş gerçekleşir.



Kuşkusuz bir öykücünün ne anlatması, neyi anlatması gerektiğini en iyi kendisi bilir. Dolayısıyla bir yazar kendisini, duygularını en iyi ifade edecek bir temayı, konuyu en iyi biçimde metne yansıtmak ister. Bunu yaparken de her sanatçı, yaşadığı deneyleri karşılayıp onu sanat katına yükseltecek estetik, dil ve biçim arayışı içerisinde olur. Kendi yolunda ilerlemek, özgün ve yeni olmak pek çok yazarın ortak arzusudur. Çünkü yazar her durumda biçem ve içerikle kendi olmak, esere kendi anlayışını yansıtmak ister. Ancak bu kendi olma sürecinde bile birikimi bilme, öncüleri tanıma ve anlamlandırma yaşamsal bir gerekliliktir. Açıktır ki, edebiyata ne getirdiğimizi bilmek için öncelikle nelerin var olduğundan haberli olmamız gerekir.



AYRINTIDAN ÇIKAN HİKAYELER



Bu anlamda kendisi olmak isteyen genç öykücüye konu dikte etmek, yol göstermek, neyi anlatması gerektiğini belirtmek anlamlı değildir. Çünkü o zaten ancak kendi duygularını, görebildiklerini, keşfettiklerini yazabilecektir. İnanmadığı, ulaşamadığı, kendisinde karşılığı olmadığı duyguları, düşünceleri elbette dile getiremez. Yani her durumda zamanın ritmini, kendi algılarını, fıtratının yansımasını yazacaktır. Öykü tarihine baktığımızda da bu fotoğrafı net bir şekilde görmemiz mümkündür. Her öykücü farklı bir anlayış, farklı bir dil, farklı bir bakış açısı geliştirmiştir. Bu bağlamda büyük öykücüler arasında düşünce, duyarlık olarak bire bir örtüşmüşlük yoktur. Kimi büyük olayları, kimi küçük olayları, kimi bir enstantaneyi öyküleştirmiştir. Onları büyük yapan özgün sesleri, dil bilinçleri ve yeni, farklı bakış açılarına sahip olmalarıdır.



Her yazarın kendine ait bir öykü dünyası, onun yansıtacak farklı bir biçim arayışı olmuştur. Ama neyi, nasıl anlatırsa anlatsın, tüm bu yazarların ortak yönü, hayata ilişkin, onu değiştirmeye, dönüştürmeye yönelik bir davalarının, tavırlarının varlığıdır. Elbette nitelikli bir yazarın yazma gerekçesi her durumda bir duyuş, hissediş olarak hayata ilişkin bir tavır almak ona müdahale etmektir. Genç öykücünün üzerinde durması gereken en önemli konu, hayata karşı alacağı tavırdır.


Esra Demirci, Kıyı'da, naif, küçücük enstantanelerle bütün bir hayatı kuşatacak sahneler kuruyor ve oradan bir fotoğraf aktarıyor. Sessiz, gürültüsüz içe işleyen sahnelerle okuru yeni bir dünyaya çağırıyor. Bu sahneler elbette daha sonraki öykülerde gelişecek, zenginleşecek, çoğalacak. Bu nedenle ısrarlı olması hâlinde Esra Demirci kalıcı bir öykücü olacak.


#Esra Demirci'nin
#öykü kitabı Kıyı
#Hece Yayınları
9 yıl önce