|

Şiirim ahir zaman okurlarına yoldaş olsun istiyorum

Henüz yayınlandığı hafta ilk baskısı tükenen Kalbin Kararı’nı, şairi Ahmet Murat’la konuştuk. İlahiler, neşideler alt başlığıyla yayınlanan kitap, kalbi olanlar için tam anlamıyla bir modern dünya rehberi. TYB’nin 2014 Yılın Şiir Ödülü’nü alan Murat, “Şiirim dünyevileşmeyle hesaplaşmaya yarasın istiyorum” diyor.

Yeni Şafak
19:25 - 18/01/2015 Pazar
Güncelleme: 17:29 - 18/01/2015 Pazar
Yeni Şafak
AHMET EDİP BAŞARAN
Kalbin Kararı hayırlı olsun. Kitap kısa sürede tükendi ve siz TYB 2014 şiir ödülü aldınız. İlk elde bu ilgiyi ve ödülü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu ilgiyi, Türkiye’deki şiir yayıncılığı ve okurluğu ölçüleri içinde ve görece bir ilgi olarak değerlendirmek daha yerinde. Yani öyle abartılacak bir durum yok. Bir de, bu dördüncü kitabım. Bu kitap ilgi gördüyse, aslında gördüğü ilgiyi önceki üç kitabıma borçlu. 

Şiirle yapmak istediğim bir şey var. Şiirlerim, ahir zaman müminine yoldaş olsun, haldaş olsun istiyorum. Yine şiirlerim, kendilerinin etrafında kenetlendikleri ölçüler, değerler, merkezler için iade-i itibara hizmet etsin istiyorum. Modern dünyanın mensuplarında açıkça ve dini topluluklarda, cemaatlerde, tarikatlarda örtülü olarak bulunan bir zihniyet dünyevileşmesiyle hesaplaşmaya yarasın istiyorum. Bu yüzden, yazdığım şiirler ilgi görürse aslında bu durum beni, derdime paydaş bulmuş olmak bakımından ilgilendiriyor. Yoksa şu fani dünyada ilgi görsen ne olur, görmesen ne olur.

İLKESEL OLANI MODERN BİR DUYUŞLA ANLATMAK


Muhayyer Münaccat, ilahiler, neşideler… Sanki modern bir divan gibi oluşturmuşsunuz kitabı. Önceki kitapta da cenk ve cönk bölümleri vardı. Ahmet Murat geçmişin güzelliğiyle bugünü yazıyor diyebilir miyiz?

İlahiler bölümündeki birçok şiirde, Erol Akyavaş’ın son dönemine ait bazı resim dizilerinde yapmak istediğini yapmayı denedim. Geleneksel olanı, ilkesel ve tarihüstü olanı modern bir duyuşla yani tam da tarihle belirlenmiş olanla ele almak istedim. Bir Şair Bisikletle kitabımın Cönk bölümündeki şiirlerimin devamıdır bu şiirler. Miraç, Cuma, Oruç, Kadir, Kalender vb başlıklara aslında Sakal-ı Şerif, Abdest, Hafız gibi başka başlıklar da eklemek istiyordum, olmadı. Yani “şiire yakışmayan”, iş yapmayan, tarz olmayan bazı başlıklarda şiir yazmak istedim. Bunu yaparken de, on sekiz yaşındaki bir genç bunları okuyabilsin istedim. Eski şiir bu temaları bu şekilde ele almaz, mutlaka soyutlar, ilkeselleştirir, sembolik bir matrise yerleştirir.


ŞÜKÜRDEN ÇOK SABRA VURGU YAPMAK


Ahmet Murat şiiri deyince aklıma ilk elde dinmeyen bir huzur ve sekinet duygusu geliyor. Arayışa matuf bir mutmain olma hissi. Bu noktada Türk şiirinde benim nazarımda ayrıksı bir yerde duruyor şiiriniz. Ahmet Murat, şiirini nasıl kuruyor?

Bu konuda konuşmak biraz netameli. Modern dindar bireyler olarak tevekkül, rıza, teslimiyet, tedbir, tefviz gibi başlıklarda ciddi zihinsel arızalarımız olduğunu düşünüyorum. Genel olarak eylem ve aksiyon merkezli düşünüyoruz; dindarlığı çilecilik olarak kurguluyoruz; şükürden ziyade sabra vurgu yapmayı ciddiyet sanıyoruz; mutluluğu kerih görüyoruz. Kısaca kendi gücümüze, birikimimize, programımıza, ideolojik kurgumuza, topluluğumuza haddinden fazla anlam ve güç atfediyoruz. Kitaptaki şiirlerimden daha az popüler olanlardan birinde yer alan şu dize bütün bunlara dair aslında: “din dilini yenileyin dediydi diyanet, işte yenisi/ lâ havle velâ kuvvete, lâ havle velâ kuvvete” Bu her birini dikkatle seçtiğim örnekleri de aydınlatacak meseleyi daha geniş olarak konuşamadan, şiirlerimde niçin öyle bir atmosfer kurduğumu anlatmaya çalışmam yararsız olacaktır. Belki bu konuda müstakil bir şeyler yazabilirsem, şiirdeki tercihlerimi de aydınlatmış olurum.


Öteden beri sizin şiirlerinizde tasavvuf ıstılahlarına çok sık göndermeler var. Bir de Kalbin Kararı’na bir Akşemseddin menkıbesiyle başlamışsınız. Rahmetli Ayşe Şasa’nın tasavvuf ve sinema arasında kurmaya çalıştığı bağı siz de başka bir açıdan modern şiirde yapıyorsunuz sanki. 

Tasavvufla şiirin irtibatı üzerinde konuşmaya bile değmeyecek kadar güçlü. Yunus Emre diyorum ve susuyorum. Yunus Emre’yi tasavvuftan arındıramazsın, dahası Yunus’u tasavvufa borçluyuz. Ama daha önce bir vesileyle yazdığım gibi, sufiler şiiri ya aşk acısıyla yazmışlardır ya da rehberlik için yazmışlardır. Her iki durumda da o şiirler baskı altında kaleme alınmıştır diyebiliriz. Ben maalesef ne oyum, ne de bu. Dolayısıyla benim yazdıklarım, sebebi telifleri bütünüyle tasavvufi gerekçelere dayanarak açıklanabilecek türden değil. Ama tasavvufun asli insan olmaya yaptığı çağrısı, bana bigâne kalamayacağım güçte geliyor. Merhume Ayşe Şasa’yla konuştuğumuz meseleler arasında bunlar da vardı. Bazı şiirlerim üzerinde düşünür, bunları telefonda bana okurdu, bunların üzerine birlikte konuşurduk. Şiirlerimizin birer yakınmadan çıkarılmaları da konularımız arasındaydı. Yeri geldi; son görüşmemizde, bir kitap yazdığını söylemiş ve benim “Ekmek sıcak, Allah güzel, sen iyi” dizemi kitabına başlık olarak düşündüğünü söylemişti. Bilmiyorum o kitap bitti mi, akıbeti ne oldu.


Dört yılı aşkın bir zamandan sonra çıkan yeni kitabınızda 18 şiir var. Az veya çok yazma bahsinde neler söylemek istersiniz? 

Senin de kibarca dediğin gibi az işte. Daha çok yazabilmek isterdim. Ama bende sistem böyle çalışıyor.


DÜNYA KARŞISINDA İKİRCİKLİ HALİMİZ VAR


Bazı şiirlerde maruz bırakıldığımız bir hayat tarzının eleştirisi var. Özellikle Ikea şiiri. Bir yanda yapacağımız harcamaları düşünürken kaçan vakit namazları, bir yanda biz. Nasıl aşacağız bu duvarları?

Evet, öyle bir iki şiirim var. Ikea şiirinde aslında yaman çelişkimi, çelişkimizi yazmak istedim. Yani ne Ikea’yla oluyor, ne de onsuz. Modern, stilize, steril, seçkin, beyaz, kuzey yarımküreli cazip dünya karşısındaki ikircikli halimiz. Ikea bir simge isim tabi burada. İzlediğimiz filmlerle, dinlediğimiz müziklerle şekillenen zevkimiz bizi Ikea’nın çizgilerini sevmeye itiyor; okuduğumuz kitaplarla şekillenen zihnimiz bizi bu kibirli, minimalist stile muhalefete çağırıyor, gibi bir durum.


Namazları mutlaka kılalım ama kaçırırsak ta, kendimizi hırpalamak ve kendimizden ümit kesmek yerine efendice kaza edelim. Yanlış anlaşılmayı göze alarak şunu ekleyeyim: Son yılardaki namaz üzerine yapılan orantısız vurgu da bana modern bir arıza gibi geliyor.


Cidden merak ettiğim için soruyorum. Bir cami imamının bir cuma hutbesinde Son Hutbe şiirinizi cemaate yüksek sesle okumasını ister miydiniz?

İlginç bir soru. Bu şiirin böylece değil ama şiirin işaret ettiklerinin, ilgilerinin ve kaygılarının seslendirildiği bir minber… Evet, hayalim bu.


Son olarak eğer kabalık saymazsanız, Kitabü’l-Fiten’lerin son durumu nedir? O şiirlerin de kitaplaşmasını hasretle bekleyen okurlar var.

O yedi sekiz şiiri hiçbir kitabıma koyamadım. Ben de hep onları bir kitaplık çapta ilerletebilmeyi ümit ettim ama bir türlü nasip olmadı. Zaman içinde o şiirlerin havasından da çıktım. Bilemiyorum, sanki böylece yayınlandıkları dergilerde kalacaklar gibi görünüyor.

#kalbin kararı
#Ahmet Murat
#şiir
9 yıl önce