|

Tadın içinde elma, lirizmin içinde şiir

Mustafa Aydoğan
00:00 - 4/04/2008 Cuma
Güncelleme: 21:23 - 4/04/2008 Cuma
Yeni Şafak
Tadın içinde elma, lirizmin içinde şiir
Tadın içinde elma, lirizmin içinde şiir

Gonca Özmen'in 'Belki Sessiz' adlı şiir kitabıyla karşılaşmış olmaktan mutlu oldum. Bu yazı da bu mutluluğun sonucu olarak ortaya çıktı. Özmen'in şiirlerinin iyi bir takipçisi olduğumu söyleyemem. Dergilerde rastladıkça okuyordum. Kaç tanesine rastlamışımdır ki! Üçtür, beştir. Ya da birazcık fazlası. Ama bugünden geriye baktığımda o okumalardan net bir şeyler kalmamış olduğunu görüyorum hafızamda. Özmen'in şiirleri hakkında bir yargı oluşmamış zihnimde. Olumsuz bir iz de yok ama. Ayrıca, bu kitabın ilk kitabı olduğunu sanıyordum, bunda da yanılmışım. Meğer 'Kuytumda' (2000) varmış bir de. Onunla hiç karşılaşmamışız.

'Belki Sessiz', serin bir kitap. Aydınlık. Okuyup bitirince kitabın adına şöyle bir karşılık vermek geldi içimden: Belki de değil! Evet, bir sessizlik var. Yayılan, kaplayan, saran. Ama konuşmaya gerek kalmıyor ki zaten!


Biraz önceydi Serinlik verdim taşlığa

Şimdi bu noktadan yürümeye başlasak ya da koşmaya gayret etsek bize hangi iradenin, hangi gücün kuvvet verdiğini bir çırpıda anlayabilmemiz mümkün mü? Bu mısralardaki 'oluş'ta fiziği aşan bir şey var. Eşya ile insan arasındaki ilişkide karşılıklı bir akış var. İnsandan eşyaya, eşyadan insana aracısız bir akış. Çatışma yok, kargaşa yok; eşya ile birlikte aynı nefesi alıp vermenin, onunla bütünleşmenin huzuru ve dinginliği var.

Şair, yalın bir söyleyiş ve durulmuş bir ruhla eşyaya doğru yaklaşıyor, ona dokunuyor, onunla konuşuyor ve bütünleşiyor. Özmen'in şiirinin temel özelliği bu. Varlığı bir bütünlük içinde algılıyor. 'Birlik' felsefesini kendine rehber edinmiş sanki.

Tatlı, yalın, duru bir söyleyişi var. Evreni kendi genişliği, bütünlüğü, doğallığı içerisinde görüyor. Şiir, her şeye bir ayna oluyor. Ne hayret var ne de kargaşa ve telaş. Şairin söylediği sadece şu: 'Her şey olacağı gibi olsun/Ama olsun'. Ya olmazsa? Evet, ya olmazsa? Her şeyin olacağı gibi olmaması ihtimali!!! Dehşet verici bir şey bu. Ve bu ihtimal, bir şair için her zaman vardır, olur, olmalıdır. Ya olmazsa? Bu soruyu sormaktan çekiniyor adeta.

"Belki Sessiz"de dil oyunları yok. Şiir oyundur biraz ama bu şiirlerde yok o. Yirmi altı yaşın ötesinde, ilerisinde, büyük duyuşlar peşinde, içinde, genişliğinde. Bin yaşında. 'Bir kuşun bir buluta karışmış düşü'nde.

Özmen'in şiirlerine 'eril' bir havanın hâkim olduğunu gördüm. Kitap baştan sona 'eril' bir bakış, kavrayış ve duruluk içinde. Özmen, gerek eşya ile ilişkisinde gerekse varlığı yorumlayışında bu havaya yaslamış sırtını. Bana öyle geldi.


Bazen gidip gelir pencereler

Görmeyiz biz

Bir yalnızlığı dolaşır gelir bir merdiven

Bilmeyiz.


Açıkçası, eşyayı bu biçimde bir kavrayışa kadın şairlerde pek rastlamadım. Hem kavrayış biçimine hem de ifade ediş biçimine. Burada fazlasıyla yoğun ve eril bir duruluk var. Gerçi, Özmen'in şiirlerinde 'süreç'in kesintisizliğine sık sık tanık oluyoruz.


Ben o bitmeyen sözlerdim

Bekleyen ahşap


***


Gökyüzü devam ediyor

Bunu omuzlarından anlıyorum

Ama bu 'süreklilik', kendine mesnet olarak duruluğu gösterir, onu işaret eder. Ve bu durulukta bir erillik vardır. Eşyanın ve evrenin doğasındaki sürekliliğin zorunluluğu şairi bir çelişki içine çekmiş görünüyor. Eril bir açıdan yaklaşıyor eşyaya. Bunun bir açmaz olduğunu düşünmüyorum gene de.

Özmen'in şey'lerle kurduğu ilişki ilgiye değer. Varlık, kendini bir bütünlüğe doğru tamamlama coşkusu ve teslimiyeti içindedir: 'Nasılsa çiçek açar bir çocuğun kesik kolu'. Onun şiirlerinde, eşyanın metafizik bir yaklaşımla kavranmaya çalışılmış olduğunu görüyoruz.

Özellikle 'Dutluk' ve 'Olup Bitenler' adlı şiirlerin kitabın omurgasını oluşturduğunu düşünüyorum: 'Dutluk' şiiri, yeniden ve yeniden okutuyor kendini. Özmen'in şiirlerinin temelini oluşturan 'eşyayla kurulan metafizik ilişki' ve 'lirik söyleyiş' bu şiirde kendini güçlü bir şekilde hissettiriyor.


Dutluğa doğru gel

Evlerin uzağına

Sana susmayı öğreteceğim

Dalların kaygısını da


Şiir için lirizm, meyve için tat gibi bir şey. Meyvenin gözlerimize verdiği zevk, midemize kattığı doluluk, arzumuza verdiği karşılık hep tadı sayesinde oluyor; tadın peşinden geliyor her şey. Tuzun içindeki yemek gibi, tadın içindeki elma gibi, kokunun içindeki gül gibi, lirizmin içindeki şiirdir esas olan. Tanımların dışında ama tanımın tam da kendisi olan, kelimeden, cümleden, mısradan bir adım 'önce' ama upuzun 'sonra' olandır o. Özmen'in şiirleri, lirizm içinde içten içe titriyor, açılıp kapanıyor.

"Belki Sessiz", çalışılmış, arıtılmış, durulmuş şiirler toplamı. Şairine, yolun açık olsun demek kalıyor geriye.

16 yıl önce