'Yıllarca ve tek kelimesiz' / Birbirimizi sevebiliriz // Razıyız bakışımızdan / Yanlış anlaşılmalara bile // Oysa konuşabilirdik / Bütün kelimeler şahit…
Yarın Bekleyebilir'deki Suskunlar şiiri alıntıladığımız; Hüseyin Atlansoy'u ve bu söyleşiyi tanımlasın diye.
Yıllardır bir köşesinde ağır ve sağlam ritmiyle şiirlerini yayımlıyor Hüseyin Atlansoy. Özgün üslubuyla Türkiye şiirinde Hüseyin Atlansoy isminin bir karşılığı var. Şair, kalem kavgasına karışmadan, sıra dışı insan rolüne bürünmeden sadece söyleyeceklerini mısralara döktü. Gerçek ve makyajsız bir şiir dili oluşturan şair hiçbir yerde gözükmese de sadece şiiriyle konuşuldu, konuşuluyor, konuşulacak. Son olarak yayınlanan kitabı Yarın Bekleyebilir Hece Yayınları etiketiyle Atlansoy şiirini özleyen ve bekleyen okuruyla buluştu. İstanbul'da yaşamadığından, uzaklıktan, internet üzerinden yapabildik söyleşiyi ve bundan ötürü sözlerimizde kırıklıklar oldu. Konuşmanın yazışmadan evla olduğu açık…
Keşke karşılıklı konuşabilseydik. Bir şekilde başlar ve devam ederdik. Böylesi sanırım daha sağlıklı olurdu. Şimdi parmaklarımızın ucu ile konuşuyoruz. Sesimiz, müziğimiz, sessizliğimiz ya da yalnızlık veya kimsesizliğimiz -bunların tersi de mümkündür- birbiri ile ilişmiyor. Yazı kalıktır. Pek beceremiyorum. Sıkılıyorum çabucacık. Şiir denilince birden yeryüzü ve gökyüzü değişiveriyor. Kanatlarımız sıralı söylemeye alışmış dudakların ve intizamlı seslerin kulaklarına pek de uygun olmayan bir serilik ve rüzgâr; aşk ile ölüm akıl ile şehvet söz ile sözsüzlük hâsılı arayı işaretleyen bir sferde kendisini unutuveriyor. Hamle üstüne hamle... Peki niçin? Kendimize yetişebilmek için. Ha karşılık gelirse ne güzel… Ancak tek adam tek çay, diyenim ben.
Yok sanmıyorum. Şair satranç bilmeyebilir. Hatta bilmese daha iyi... Yani şu: Bir sanatkâr eserinde -ne demekse- kaybolmuyorsa neyi konuşuyoruz. Şiir sanatlarını mı, sesi mi, müziği mi?
Evet, bir hayatı çevreleyen bir kaderi yaşıyoruz. Hatalarımız yanlışlarımız iyicil ve kötücül yanlarımız bir biçimde sözlerimize sızıveriyor. Bir oyun ya da bir akış halindeki durumları ya bir pathosa ya bir ethosa bağlı olarak yatay ya da dikey salınımlarıyla söyleyiveriyorsunuz. Aa bakın ben ne şuyum, ne buyum, derseniz kaybedersiniz. Başarıya odaklı bir öz bizde yok. Çaba var. Şimdilerde unutuluyor Tevfik sadece bir isim değildir. Tevfik Allah'tandır.
Yok galiba ironiyi biraz ihmal etmişim. Demirin tozu ironi şiirde. Ancak demir değil. Bu ayrımın farkında olursanız… müthiştir. Sürekli gençlerle birlikteyim ya şu sıralar bu ironik söyleyişi tekrar tetiklemiş olabilir.
Böyle iyi. Yakında olduğumuzda- olumlu ya da olumsuz anlamda-bizi yakıp kavuracak bir enerji, bir ses bir çağırış olursa... Evet, yakın oluruz o zaman.
Evet... Yıllar önce tek adam tek çay demiştim. Ne yapayım arada ayran içmek bana yakışmaz. Dergiler sürer... Yeni dergilerin yeni ve yenilenmiş oyuncularla sürmesi iyidir. Belki ilerde bir oyun daha oynarız. Asıl gel gel yapan çağırmadan önce...