|

Umudun şairi

Sanatta yarım asrı geride bırakan, altın çağını yaşayan Erdem Bayazıt, çocukluk arkadaşı Rasim Özdenören'e göre daima gerçek bir bey oğlu kipinde durdu hayatta. Şabak Abak onun için “Umudun şairi” diyor, Hüseyin Su ise şiirinin doğduğu ve beslediği toprakların aynı olduğuna vurgu yapıyor

Feyza Başar
00:00 - 2/01/2008 Wednesday
Güncelleme: 12:34 - 7/01/2008 Monday
Yeni Şafak
Umudun şairi
Umudun şairi

50 yıl önce sanat hayatına başlayan Erdem Bayazıt, bu uzun serüveninde heybetli, onurlu, gür sesli, umut dolu ve her biri şifrelerle örülü birçok mısra hediye etti bizlere. Türkiye'nin edebiyat haritasında büyük bir yere sahip olan Erdem Bayazıt ilkokul ve lise yıllarından itibaren bu istek ve yeteneğini etrafındakilere de ispatlar. 1939 yılında Maraş Lisesi 'ne beraber başladığı arkadaşı Rasim Özdenören; "Maraş'ın ana caddesinde küme halinde volta atarken, o, gür sesiyle çabucak ezberine almış olduğu şiirleri okur, onun inşadını zevkle dinlerdik.” diyerek o dönemlerdeki şiir sevgisini anlatır. Lise yıllarında, arkadaşlarıyla birlikte Maraş'ın çeşitli yerel gazetelerinde sanat ve edebiyat sayfaları düzenler. Hukuk Fakültesinde başladığı yüksek öğrenimini, Edebiyat Bölümünde noktalar. Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergilerinin yazar kadrosunda yer alır.

Şiirlerini okuduğunuzda görmeye başlarsınız satır aralarında Erdem Beyazıt'ı. "Bir adam belki de en çok rüzgardır şimdi" derken, rüzgarla savrulan adamın bir parçası olur. Sürüp Gelen Çağlardan adlı şiirini okuduğumuzdaysa sadece yabancılaşmaya karşı çıkışını görmekle kalmayız. Aynı zamanda bu durum için alınması gereken tedbirleri sıraladığını da görürüz. Bu şiirinde içinde bulunduğumuz kötü gidişat hakkında en karamsar portreyi çizer şairimiz ama gelecek için umudunu hiçbir zaman yitirmez. Türkiye'nin bu kadar iyi analizini yapabilen birinin siyasetle ilgisinin olmaması bir kayıp olacaktır elbette. Turgut Özal zamanında Anavatan Partisi'nden milletvekili seçilir. İpek Yolundan Afganistan'a ile TYB 1983 Gazetecilik Ödülü, Risaleler ile Türkiye Yazarlar Birliği 1988 Şiir Ödülü alan Bayazıt'ın Sebep Ey ve Risaleler adlı iki de şiir kitabı bulunan Erdem Bayazıt'ın bu yıl sanattaki 50. yılı. Birçok yayınevi, dergi, televizyon bu yılı kutlamaya hazırlanıyor. Yönetmeni Mustafa Yürekli, uzun zamandan beri üzerinde çalıştığı "Erdem Bayazıt Belgeseli"ni de yakında tamamlayacak. Biz de sanatının 50. yılını kutlayan Erdem Beyazıt hakkında farklı bir portre çizmeye çalıştık; edebiyatçı dostlarına O'nu sorduk.


RASİM ÖZDENÖREN: HEPİMİZ BİR EDEBİYAT DELİSİYDİK

Erdem Bayazıt'la tanışıklığımızı devireli 50 yılı geçti. Maraş lisesinin birinci sınıfına birlikte başladık (1955). Aynı sınıfta rahmetli Cahit Zarifoğlu da vardı. Aynı sınıfta olmamakla birlikte, aynı dönemde Alaeddin Özdenören'le de birlikteydik. Rahmetli Akif İnan da sonradan Urfa'dan gelip kümeye dahil oldu. Edebiyata düşkün daha başka arkadaşlarımız da vardı. Bir kısmı sonradan edebiyattan uzaklaşmış da olsa, adı geçenlerin oluşturduğu bu arkadaş kümesi ile lise yılları boyunca Maraş'ın çeşitli yerel gazetelerinde sanat-edebiyat sayfaları düzenledik. Ve birlikteliğimizi ömür boyu sürdürdük. Hepimiz bir edebiyat delisiydik. Erdem o yıllarda, aramızda, yeni şiirleri keşfetmekle temayüz etmişti. Maraş'ın ana caddesinde küme halinde volta atarken, o, gür sesiyle çabucak ezberine almış olduğu şiirleri okur, onun inşadını zevkle dinlerdik. Sonra da onun okuduğu şiirler bizim de ezberimize girerdi. O sırada Necip Fazıl'ın Kaldırımlar'ı, Attila İlhan'ın şiirleri, Edip Cansever'in, Turgut Uyar'ın şiirleri dilinden düşürmedikleri arasındaydı.

Erdem Bayazıt daima gerçek bir bey oğlu kipinde durmuştur. Nasıl ki, rahmetli Akif İnan da daima ağa kipini benimsemiştir. Fakat Erdem'inki soydan gelen bir beyliktir, yakıştırma bir unvan değil...Başka bir yerde söylediğim gibi, onun şiiri, çağlardan beri sürüp gelen Müslümanın yaşam trajedisini anlatmak ister. Bu trajedinin kahramanı olan "Müslüman" çağlardan beri ezilmiştir, zulme ve ihanete uğramıştır ve bugün, kendi durumunu görerek bu kölece şarta başkaldırma konumunu yaşamaktadır. Artık, bileklerindeki ve beynindeki ihanet kelepçesinin farkındadır ve sesini yükseltmektedir. Erdem Bayazıt, Müslümanın bu durumunu: "Elbet kıracağım bir gün bu ihanet kelepçesini" mısraı ile dünyaya ilân etmek ister. Leitmotifinde böylesi bir haykırışı besleyen retoriği, aynı zamanda ince bir lirizmi de barındırır. Onun şiir sesi, çağdaş Türk şiirinin vazgeçilmezleri arasında yerini çoktan almış bulunmaktadır. Sanatının ellinci yılını idrak ettiğimiz şu günlerde, ona, daha nice yıllar diliyorum.


NAZİF GÜRDOĞAN: ŞİFRELERİ DOSTLARINDA

Anadolu insanının tok ve güçlü sesidir Erdem Bayazıt. Kendisi gibi şiiri de heybetli ve yiğit görünümlüdür. O, şiirinde Anadolu insanının ve Türkiye 'nin yaşadığı yabancılaşmanın şiddetle karşısında durur ve şiirlerinde Türkiye'nin olması gereken yeri açık bir şekilde vurgular. Sürüp Gelen Çağlardan adlı şiirinde bunu anlatır. Bir taraftan yabancılaşma etkilerini ortaya koyarken diğer taraftan da yapılması gerekenleri daha doğrusu alınması gereken tedbirleri anlatır. Gelecek için çok ümitlidir ve adım adım gelen zamanı haber verir. Dalların meyveye durmasını anlatır; herkesin bu durumun farkında olmasını ve kendisini buna göre ayarlamasını söyler. Kültürsüz ekonomi, ekonomisiz kültür olmayacağının üzerinde durur. Uzun yıllar Mavera Dergisi'nin ve Akabe Yayınevi'nin yöneticiliğini yapmıştır. Siyasete de ilgisiz kalmamıştır. Turgut Özal döneminde milletvekilliği yapmıştır. Bunda Turgut Özal'a olan kişisel sevgisinin etkisi büyüktür. Turgut Özal'ı Cumhuriyet döneminde gelen bir Osmanlı sultanı gibi görürdü. Özal'a olan sevgisi o kadar çoktu ki Akif İnan "Özal 'ı ondan daha iyi anlatır" derdi. Şiirlerinde şifreler vardır ve bunlar Sezai Karakoç'ta, Cahit Zarifoğlu'nda, Akif İnan'da ve Alaaddin Özden'de gizlidir.


HÜSEYİN SU:BAYAZIT KİMLİĞİNİ YÜREKLİCE SÖYLER

Erdem Bayazıt'ın şiiri ve şahsiyeti üzerine konuşurken, onun şiirinin 1970'li yılların şiiri olduğu ve bu dönemin şiirinin de hemen hemen bütün özelliklerini yapısında barındırdığını gözardı etmemek gerekir. Buradan bakılınca, Erdem Bayazıt şiirinin, o dönem şiirinin ön sıralarında yer aldığını görürüz. Onun şiirinin toplamı hakkında şu yargıda bulunmakta herhangi bir sakınca olmasa gerek: Düşünsel ve siyasal vurgusunu üzerinde bir yük olarak taşımayan, bu iki vurguyla birlikte şiir tabiatının ve şiir sesinin dokusu, tınısı bozulmayan, böylesine bir vurguyu yüklenmekten düşünce, inanç, sanat ve edebiyat adına utanmayan, aksine onurlu, tok sesli ve başı dik bir şiirdir...

Sebeb Ey, Erdem Bayazıt'ın ilk şiir kitabının adı olduğu gibi 'Toplu Şiirleri'nin de adı olmalı diye düşünmüşümdür her zaman. Onun şiirinin hemen hemen bütün özelliklerini ifade ettiğini de düşünüyorum bu adın; hem şair duruşu, hem şiir sesi, hem de düşünsel çağrısı, siyasal, tarihsel ve kültürel vurgusu itibariyle... 'Sebeb Ey' ünleminin, bir Anadolu Anası'nın bağrından kopup geldiğini bir kez daha hatırlamakta yarar var elbette. Özellikle ilk kitap olan Sebeb Ey'deki şiirlerin düşünsel ve siyasal söylemleri itibariyle Edebiyat dergisinin en genel anlamda 'edebiyat ve düşünce manifestosu'nun bağlamıyla sıkı bir ilişkisinin olduğu da önemli bir husus olsa gerek: Bu manifesto, son derece muhalif, siyasal, evrensel ve devrimci bir edebiyatı öngörür ve önerir. Bu öngörü ve öneri, 1970'li yılların siyasal algısının ve önceliğinin her tür eyleme sirayet edişiyle ilgili değil, aksine bir tarih ve uygarlık hesaplaşması bağlamındaki edebiyat, sanat ve düşünce öngörüsü ve önerisidir. Sebeb Ey'den sonra yayımlanan kitaplardaki şiirler, Sebeb Ey'in açtığı ana yatakta akmaya devam etmekle birlikte, Erdem Bayazıt şiirinin kolları, ait olduğu uygarlık coğrafyasının değişik iklimlerinden ve yeraltı kaynaklarından da beslenmeye başlar; aynı zamanda bu coğrafyayı besler...

Erdem Bayazıt'ın şiiri, bir kimlik şiiridir. Kimlikli bir sestir onun şair sesi. Kimliğini yüreklice söyler. Türkiye'deki yerleşik düşünce yapısının, onun bu kimlikli ve kişilikli şair sesi karşısında kafası karışır, onu tanımakta ve tanımlamakta zorlanır, Yunus'la, Mevlâna ile birlikte düşünemez; hatta marksist söylemle karıştırır. Çünkü algı terazisi bozulmuş bir okur yazar bakışıyla karşı karşıyadır bu şiir sesi. Zaten onun yapmak istediği de bu algı terazisini yeniden kurmaktır.

Hemen her şair, şiirlerinin ezberlenmesinden, dillerde dolaşmasından, yüksek sesle okunmasından mutluluk duyar; hatta bütün sanat türlerinde eser veren her sanatçı eserine karşı böylesine bir ilgi gösterilmesini bekler, bu ilgi sanatçıyı mutlu eder, verimliliğini artırır; mağlum olduğu üzre; marifet, iltifata tabidir. İşte her sanatçının beklediği bu ilgiyi Erdem Bayazıt, daha ilk şiirlerinden itibaren gördü ve bu mutluluğu yaşadı. Onun şiirleri ezberlendi, meydanlarda okundu, kartpostallara, afişlere, duvarlara... yazıldı. 1970'li yılların gençliği, duygularını ve düşüncelerini Erdem Bayazıt'ın şiirleriyle dile getirdi. İlk kitabıyla Erdem Bayazıt, daha 1970'li yıllarda ünlü bir şairdi.


FATMA K. BARBAROSOĞLU:ONUN ŞİİRİ İNSANI İBRET ALMAYA ÇAĞIRIR

Bir dönem döne dolaşa kendi sesinden dinledim Erdem Beyazıt'ın şiirlerini. İnsanı kendi derinliklerine çeken çok başka bir okuyuşu vardır.Ne çok hikayeme eşlik etmiştir o ses..Şimdilerde ise postmodern cenaze haberlerinden sonra her defasında "Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm" mısralarını hatırlıyorum. Erdem Beyazıt'ın şiiri insanları ibret almaya çağıran bir şiirdir. Kalemimin borçlu olduğu bir şairdir.

MUSTAFA YÜREKLİ: MAVERA'NIN ÖYKÜSÜ

İki yıla yakın bir süredir, Kanal 7 televizyonu için Erdem Bayazıt Belgeseli'ne çalışıyorum: Erdem Bayazıt'la ilk söyleşiye 2005 yılının Nisan ayında başladım. Hayat hikayesini 3 gün boyunca anlattı bana. Her gün 5, hatta 6 saat süren uzun söyleşilerdi bunlar. Dönüp dönüp okuduğum güzel şiirlerini, belgesel için kim bilir kaç kez yeniden okudum; hatta kendi sesinden dinledim. Çevresiyle konuştum. Hakkında yazılanları derleyip topladım. İlk çalışmalarını, henüz lise öğrencisiyken, Kahraman Maraş'ta, 1957'de yayınlamaya başlamıştı, dolayısıyla sanat hayatının 50. yılını doldurdu.

Erdem Bayazıt'ın sanat hayatı, son 50 yılın edebiyat tarihini de yansıtıyor: 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kayıt yaptırdıktan sonra, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı çizgisini sürdüren Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil gibi edebiyat ustalarının çevresinde bulur kendisini. Erdem Bayazıt'ın Yunus Emre'den beri gelen Türkçe'nin sahih şiir damarına eklemlendiğini görürüz. Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergisinin yazar kadrosunda yer aldı. Adeta kendi anlatımıyla 'Erdem Bayazıt Belgeseli'nde, şairin Kısakürek, Karakoç ve Pakdil odaklı edebiyat ilişkileri ortaya konuluyor. Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, M. Akif İnan, İsmail Kıllıoğlu, Nazif Gürdoğan ... vs. Mavera dergisinin de kurucu kadrosudur. Belgesel, daha çok Mavera'nın öyküsüdür bu yüzden.

Sezai Karakoç, Edebiyat Yazıları adlı eserinde, Türkiye'de edebiyatın muhalif konumundan ve direnişinden bahseder. Edebiyatın direnişine katkıda bulunan bir şairdir, Erdem Bayazıt. Belgesel, sözkonusu edebiyat direnişinin şairin hayatına yansımalarını ortaya çıkarıyor. Erdem Bayazıt'a göre aydınımız, Tanzimat sonrasında Batılılaşarak kendi tarih mecraı olan medeniyetinden, milli tarihinden, geleneğinden ve birikiminden koparak uzaklaşmış, böylece yabancılaşmıştır. Bayazıt, işte bu yabancılaşmaya karşı gösterilen direnişin şairidir. Erdem Bayazıt'ın merkezini edebiyatın tuttuğu sanat dünyası, tarihi, kültürü ve siyaseti de kuşatır. İstanbul'da, üniversite öğrencisiyken, 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinde gençliğin nasıl kullanıldığına tanık olur. 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat müdahalelerinin de tanığıdır o. Bir dönem milletvekilliği de yapar. Ama o siyaseti doğru yanlış eksenine oturtmayı, açık toplumu ve demokrasiyi savunmayı seçer, 50 yıllık sosyal siyasal gelişmeleri eleştirmekten de geri durmaz. Erdem Bayazıt'ın şiirinin şifreleri, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal, Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil'in Anadolu odaklı düşünce dünyalarında gizlidir. Milletinin manevi yaşantısı, inancı, umudu, öfkesi ve sevgisi büyük bir coşkuda harmanlanır ve yüksek sesle okunan şiirlerinde şiddetli bir şekilde tezahür eder. Onun şiiri kimi zaman bir feryat, kimi zaman bir meydan okuma, kimi zaman da muhteşem bir yakarıştır. Şiirlerinde, Anadolu'nun kalp atışlarını dinleyebilirsiniz.




Şaban Abak: Erdem Bayazıt, "diriliş akımı"nın güçlü şairlerindendir. Şiirin çok kıymetli bir unsuru olan ses, modern şiirimizde gerilere çekilmiş, hatta kısılmışken, Erdem Bayazıt sesi olan bir şiir yazmayı başarmıştır. Medeniyetimizin büyük şiir mirasını özümsemiş, o mirası "dirilişçi" bir yorumla yeniden işleyip coşkun ve sarsıcı bir şiir kurmuştur. Klasik şiirimizin kelime titizliği yanında, geleneğin "sözlü" mirasındaki destansı yiğitlik, soylu kavga havası da şiirinde hissedilen bir zenginliktir. Şiirinin sesi ve coşkusu da okuyucunun ruhunda çağdaş bir destan atmosferi oluşturur. Şair Bayazıt, çağımızda

milletimizin içinde bulunduğu trajik tablo karşısında acıyı, hüznü, yer yer öfkeyi ve elbet umudu işlemiştir. Bana göre Erdem Bayazıt, umudun şairidir. Üstad Sezai Karakoç'un Diriliş dergisi çevresinden yetişmiş çok sayıdaki fikir ve sanat adamı içerisinde en yetenekliler arasındadır. Yakın arkadaşlarından olan Cahit Zarifoğlu, Alaaddin Özdenören ve Âkif İnan gibi şairlerle birlikte Nuri Pakdil Bey'in öncülüğünde çıkan Edebiyat dergisinin de önemli imzalarındandır. Kendi şiir serüvenim içinde de Erdem Bayazıt şiirinin özendirici, ilham verici bir yeri vardır.

16 years ago