|

Yeni neslin inşasına adanan ömürler

Halil Gönenç, Ali Ulvi Kurucu, Sabahaddin Zaim ve daha onlarca fikir adamı ömrünü İslam toplumlarına hizmet etmek için adamış ilim sahibi kişiler. Onların da hayatını etkileyen nice muhterem insan olmuş. Fikir Adamlarımız, Alimlerimiz ve İslam ile Hayat Bulanlar başlığındaki kitap dizisi, örnek hayatları okuyucuyla buluşturuyor

Sevil Kuzu
00:00 - 10/02/2010 Çarşamba
Güncelleme: 23:20 - 9/02/2010 Salı
Yeni Şafak
Yeni neslin inşasına adanan ömürler
Yeni neslin inşasına adanan ömürler

Kimliklerini yitirmeden toplumlar nasıl ayakta kalır?' Bunu en iyi Müslümanların yüzyıllardır yaşadığı çilelere tanık olan alimlerimiz ve fikir adamlarımızdan öğreniyoruz. Kimileri artık aramızda yoklar ancak, yaşadıkları çilelere rağmen yaptıkları destansı hizmetleri bir parça da olsa anlamak isteyenler için Altınoluk Dergisi'nin yaptığı röportajlar bir araya getirildi. Abdullah Sert, Ahmet Taşgetiren, Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Mustafa Eriş gibi derginin yayın kurulunu oluşturan isimler tarafından yapılan uzun sohbetler, fikir dünyamızı sarsan şahsiyetleri, gerçek ilim sahiplerini tanıtıyor.

Kitap dizisi Fikir Adamlarımız, Alimlerimiz ve İslam'la Hayat Bulanlar kitaplarından oluşuyor. 'Ben muhacirim, Türkiye'nin güllük gülistanlık olmasını isterim, İslam aleminin güllük gülistanlık olmasını isterim', bu sözler ailesi Osmanlı Balkanlar'a geldikten sonra Müslüman olan Ali Yakup Cenkciler Hoca'ya ait. Cenkciler'le vefat etmeden görüşme imkanı bulanlar için Balkanlar ve Osmanlı arasındaki kopmaz bağları anlamak adına bu sohbet oldukça önem taşıyor olmalı. Çünkü Cenkciler Hoca, Müslüman toplumların yaşadığı kırılmaları ve yapılması gerekenlerin sorulması üzerine çok önemli cevaplar vermiş. Balkan Müslümanlığından ve Osmanlı'dan bize kalan bir yadigar olan Ali Yakup Hoca, sohbetinde hayatına etki eden isimlerden de bahsediyor. Necip Fazıl, Sami Efendi, Mehmet Efendi, Nasûhi Efendi'yle tanışma fırsatı bulan Cenkciler Hoca, son Osmanlı Şeyhülislam'ı Mustafa Sabri Efendi ve Mehmet Akif Ersoy'u görmek için Mısır yolculuğuna nasıl heyecanla çıktığını ve Akif'in vefatını duyduğunda yaşadığı derin üzüntüyü samimiyetle anlatıyor.

MEVLANA AŞIĞI ŞEFİK CAN

Mevlânâ aşığı olarak bilinen merhum Mesnevi Mütercim ve Şârihi Şefik Can'ın ilk hocası onu ilme teşvik eden babasıydı. Çocuk yaştan itibaren Arapça ve Farsça öğrenen Şefik Can, Sâdi'den, Mevlânâ'dan, Hafız'dan beyitleri babasının yardımıyla öğrenmiş. Şefik Can'ın Mevlânâ Hazretleri ve Mesnevî ile dostluğu babasının tavsiyesiyle bu şekilde başlıyor. Zamanla hakikatler kitabı olarak tanımladığı Mesnevî'nin daha kolay anlaşılması için bazı seçmeler yapmaya başlayan Şefik Can, Mevlânâ'nın şerhsiz anlaşılmasının en büyük gayesi olduğunu söylemiş. Can, en çok da mektuplarını tercüme etme fırsatını yakalayan Hacı Sami Efendi hazretlerinin hayatından etkilenmiş:“Pek çok âlim, üdebâ ve pek muhterem insanlarla tanışmayı Allah Teâlâ bana nasip etti ama bunlar içinde muhterem Sami Efendi hazretlerinin yeri bir başka”

Yakın zamanda vefat eden mimar Turgut Cansever de ilim sahibi önemli bir fikir adamıydı. Cansever, vefatından uzun zaman önce kendisiyle yapılan bir röportajda, 'Dünya Osmanlı'yı keşfetmeye çalışıyor' diyerek Osmanlı'nın şehircilik anlayışından çıkan bir mimari yapılanmanın tehlikesini anlatmış: “Böyle eline cetvel alıp, Osmanlı'nın insan ölçeğindeki sokaklarını kargacık burgacık diye tarif eden kişiler, onların üzerine çizgi çizip, geniş yollar yapıp, üzerinde arabaların hızla gittikleri, arabanın altlarında çocukların ezildikleri, insanların arabaların dumanından kanser oldukları, annelerin çocuklarını sokağa çıkarmaktan korktukları bugünkü şehirleri imar ettiler.”

KURAN TEFSİRİ 12 YILLIK BİR ÇALIŞMANIN ÜRÜNÜ

Hamdi Yazır'ın hayatını yeğeni Dr. Fatma Paksüt'ten dinliyoruz. Fatma Paksüt, dayısı Elmalılı Hamdi Yazır'ın çocukluk döneminden, tahsil hayatına ve 12 yıllık bir çalışmadan sonra Kuran tefsirini nasıl tamamladığına kadar hayatındaki birçok bilinmeyeni Altınoluk Dergisi'ne anlatmış. Zekası ve kabiliyeti daha çok küçük yaşlarda fark edilen Hamdi Yazır, dayısının vesilesiyle İstanbul'a gelir ve böylece tahsil hayatı, mebusluğu, hocalığı ve Kuran tefsiri ile geçen yılları başlamış olur. Kuran'ın geniş kapsamlı bir tefsirinin yazılmasının gerekli görüldüğü kararın Millet Meclisi'nden geçirilmesinden sonra Hamdi Yazır, Kuran ayetlerinin tefsiri için çalışmaya başlar. Yeğeni Paksüt bu süreci şöyle özetlemiş:“Çalışma süresi içinde, ailede doğumlar, ölümler oldu. Küçükler büyüdü, büyükler yaşlandı. ...1934 yılı başlarında geçirdiği bir kalp krizi onu yatağa bağlamıştı. Bu dönem geçtikten sonra, hastalığı kendisini düşündürmeye başladı. Tefsiri tamamlayamamaktan korkuyor, acele ediyordu. Haziran 1938'de çalışmalar sona erdi. Dayımın yıllar süren emeğiyle meydana gelen eser 'Hak Dini Kur'ân Dili, Yeni Mealli Türkçe Tefsir' adı ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nca yayınlandı.”

İslam toplumlarına önyargıyla bakan halkların arasından çıkıp da, Müslümanlığa sımsıkı sarılan birçok insan var. Onların ortak noktası İslam'la hiçbir bağları yokken güzel tevafuklar sonucu İslam'la tanışmaları. İslam ile Hayat Bulanlar kitabında bu müslümanların hayat hikayelerinin anlatıldığı röportajlar yer alıyor. Mesela Amerikalı Müslüman Yasin Gold, 'İslam'ı nasıl seçtiniz' sorusuna şu şekilde cevap veriyor: “Çağrıldığımı hissettim ve başka bir seçeneğim de yoktu. Felsefi sorularıma cevap bulduğum için değil, onda hayat bulduğum için Müslüman oldum.”


Yeni Nesilleri İnşâ Eden Âlimlerimiz 1-2

Hazırlayan: Selman Tan

Erkam Yayınları

168 sayfa

14 yıl önce