|

İhtiyarlık ölümün en sıkı müttefiki

Yeni romanı ''Ruhi Mücerret''te başrolü yüz yaşındaki bir İstiklal Harbi gazisine veren Murat Menteş, ''İhtiyarlık ölümün en sıkı müttefiki. Bu insanlık durumunu kurcalayan bir hikaye anlattım'' dedi.

Aa
00:00 - 14/03/2013 Perşembe
Güncelleme: 14:29 - 14/03/2013 Perşembe
Yeni Şafak
İhtiyarlık ölümün en sıkı müttefiki
İhtiyarlık ölümün en sıkı müttefiki

''Dublörün Dilemması'' romanıyla edebiyat dünyasında edindiği yeri ''Korkma Ben Varım'' ile sağlamlaştıran Menteş, yeni romanında da çizgisini sürdürüyor. Romanda mizah ve sürprizler, akıcı bir anlatımla birleşiyor.

Menteş, ''Romanı, saatte 300 km. gidebilen bir spor araba gibi tasarlıyorum. Dileyen okur yavaş yol alabilir, fakat hızlı okunmaya elverişli bir anlatımı benimsiyorum'' dedi.

Okur yazardan daha önemli

Okuru yazardan daha öncelikli ve önemli saydığını ifade eden Menteş, ''Okuru yakın bir arkadaşım gibi görüyorum. Ve onu meraklandıracak bir hikayeyi, heyecanlı bir tarzda anlatmaya çalışıyorum'' diye konuştu.

Türkiye'nin her şeyden önce edebi eserler bakımından kendi kendine yeten bir ülke olması gerektiğini vurgulayan Menteş, şunları söyledi:

''Uzay teknolojisi veya mikrobiyoloji gibi alanlarda küresel rekabete giremeyebiliriz. Fakat edebiyatta geri kalmak büyük talihsizlik. Kendi hikayeleri, hayalleri, umutları, şakaları, duyguları olmayan; bunları üretemeyen, ithal eden bir topluma dönüşmekten sakınmalıyız.''

''Türk romanının en büyük sorunu: Hayal gücü''

Türk romanının en büyük sorununun ''hayal gücü eksikliği'' olduğunu ifade eden Menteş, ''Birkaç istisna hariç, edebiyatçılarımız, asık suratlılığın getirdiği konfora, prestije fit olmuş vaziyetteler. Hayal gücünü ateşleyecek zeka ve cesarete nadiren rastlanıyor. Her yerde karşımıza çıkan kibirli somurtkanlığın, nasıl bir kısırlığa süreklilik kazandırdığı ortada'' şeklinde konuştu.

İstiklal Harbi'ne ''güleç yaklaşım''

Murat Menteş, yeni romandaki kahramanının adını İstiklal Marşı'ndan almış bir İstiklal Harbi gazisi olmasını ve romanın önemli bir bölümünün Kurtuluş Savaşı esprisi etrafında gelişmesini de şöyle açıkladı: 

''İstiklal Harbi de milli marşımız da hemen daima katışıksız bir asabiyetle gündeme geliyor. Şahsen daha ılımlı, esnek, hatta güleç bir yaklaşımla anılmaları iyi olur diye düşündüm'' 

Ruhi Mücerret'in okuyucuya ''Bugün ölebileceğinizi düşündünüz mü'' diye sorduğunu belirten Menteş, ''Çünkü kendisi sürekli ölümü bekliyor. Fakat hayattaysanız, bu dünyanın sürprizleri her an sizi bulabilir'' ifadesini kullandı.

Menteş, Rus siyasetçi Leon Troçki'nin ''Yaşlanmak insanın başına gelebilecek en beklenmedik olaydır'' sözünü hatırlatarak, ''Romanlar, beklenmedik şeylerden bahis açarak, bizi istikbalimiz veya kaderimiz karşısında idmanlı kılar. Ömrümde hiç 100 yaşında olmadım. Bence herkes bir yıllığına denemeli'' şeklinde konuştu.

''Aşkın mahkemesi, kendisinden uzun sürüyor''

Aşkın ''Oldu da bitti maşallah'' denilebilecek bir olgu olmadığını vurgulayan Menteş, ''Duyguları, sözleri, tecrübeleri tartmamız, ölçmemiz, puanlamamız da mümkün değil. Hepimiz hayat yolunda; kalbimizden geçenleri, şimşek ışığı gibi bir saniye görünüp kaybolan ihtimalleri kenara iterek ilerliyoruz'' görüşünü dile getirdi.

Son romanının kahramanı Ruhi Mücerret'in kendisinden 70 yaş küçük Nazlı Hilal'e aşık olduğuna işaret eden Menteş, ''İdeal çiftlerde erkeğin kadından 4 ila 8 yaş büyük olması gerektiği söylenir. Gelgelelim gönül ferman dinlemez, aritmetikten anlamaz'' ifadesini kullandı. 

Günümüzde ''kara sevda''ya biçilen ömrün giderek kısaldığını belirten Menteş, ''1990'larda kara sevdanın 3 yıl sürdüğü söylenirdi. 2000'lerde bu süre 1 yıla, derken 6 aya geriledi. Şimdi ise 3 ay sürüyor. Tıpkı futbol maçları gibi, aşkın tartışması, muhasebesi, mahkemesi kendisinden uzun sürüyor. Belki de kavuşma umudunu yok eden veya baltalayan koşullar aşka hayat veriyordur'' diye konuştu.? 

''Dünyanın tamamı reklam kokuyor''
 

''Ruhi Mücerret''te yasa dışı yöntemler kullanan bir reklam şirketine yer veren romancı, ''reklam''ın günümüz dünyasında işgal ettiği yeri de eleştirdi.?''Reklam kokmak' diye bir tabir çıktı. Bana öyle geliyor ki dünyanın tamamı reklam kokuyor. Hepimiz reklam kokuyoruz'' ifadelerini kullanan Menteş, sözlerine şöyle devam etti:

''Bir ürün veya eser hatta insan gerçek niteliklerinden ziyade reklamıyla var oluyor. Şehirlerin, insanların markalaştığından bahsediliyor artık. Reklamın sadece terminolojisi değil, mantalitesi de hayatımıza sızdı. Reklama yönelik eleştiri, onun samimiyetsizliğine odaklanıyor. Fakat işin tuhafı, samimiyetin de reklamı yapılıyor artık. Sahte sahicilik tedavülde.''

''7 ölümcül sevap''

Merhamet, cömertlik, muhabbet, çalışkanlık, tevazu, sadakat ve cesaret erdemlerini kitabında ''7 ölümcül sevap'' olarak nitelediğini hatırlatan Menteş, ''Bu saydığımız nitelikler birbirini bütünleyen, davet eden, destekleyen niteliklerdir. Mesela; cömert olmayan biri cesaret gösteremez. Günümüzde bunların hepsinin sahtesi çıktı. Dolayısıyla hakikileri geçersiz kaldı, tedavülden kalktı'' şeklinde konuştu. 

''Bugün insanlığa baktığımızda iyilerin iyilere yaptığı kötülükler ile kötülerin kötülere yaptığı iyilikler göz çarpıyor'' diyen Menteş, şunları kaydetti: 

''Ben iyilikten maraz doğmasını en büyük arıza, en kahredici hastalık olarak görüyorum. İyi bir insan olmaya çalışmanın bedeli ağır, gittikçe de ağırlaşıyor. Tabii ki şom ağızlılık etmek istemiyorum. Gene de galiba Oscar Wilde haklı: 'En büyük günah, aptallıktır.' Ve galiba bizler aptalca zaferlerle coşuyoruz.'' 

''Yanlıştan döneni ihanetle suçlayamayız''

Romanda sadakat ve ihanet kelimelerinin neredeyse hiç geçmediğini ama romandaki bütün ilişkilerde bir sadakat ve ihanet tartışması olduğunu belirten Menteş, ''Sadakat talep edilen değil, takdim edilen bir şey olduğunda anlam taşır. İhanetin ise sanırım yedi yüzden fazla çeşidi var. Bir yanlıştan dönen veya bir hususta fikri, duygusu değişen kişileri ihanetle suçlayamayız. Benzer şekilde, aptallığın engin sularında yüzme rekor kıranların sadakatini övmenin de bir manası yok'' diye konuştu.


11 yıl önce