|

İlim irfansız olmaz

İlim ve İrfan Dergisi, ikinci yılını henüz geride bırakmış kadim seslerin peşinde genç bir tasavvuf dergisi. Genel Yayın Yönetmenliğini Saadettin Acar'ın yaptığı dergi, hem ilim hem de irfan başlıklarını öne çıkarıyor. Acar'a göre ilim ve irfanı birbirinden ayırmak mümkün değil.

Yusuf Genç
00:00 - 27/07/2014 Pazar
Güncelleme: 00:26 - 27/07/2014 Pazar
Yeni Şafak
İlim irfansız olmaz
İlim irfansız olmaz

Ağustos ayının başında çıkacak 24. sayısıyla birlikte iki yılını geride bırakan aylık tasavvuf dergisi İlim ve İrfan, her ay verdiği aile ekinin yanı sıra birbirinden iyi metinlere ev sahipliği yapan kıymetli bir yayın. İlim ve İrfan'ın yayın politikasını ve çabasını derginin Yayın Yönetmeni Saadettin Acar'la konuştuk.

İlim ve İrfan, henüz genç bir dergi. Yol kadar yola çıkış hikâyeleri de kıymetlidir. İlim ve İrfan nasıl ve neden yola çıktı?

Söyleyecek sözümüz vardı, 'ya Allah' dedik ve yola çıktık. Şöyle düşünüyoruz: Türkiye'de, birçok alanda, hatta en çok din alanında koyu bir cehalet var. Bütün popülaritesine/aktüalitesine rağmen dine dair birkaç ezber dışında çıkınımızda bir şey yok maalesef. Sosyo-ekonomik olarak aşağı doğru inildikçe bu cehalet daha artıyor. Tabii bu durum beraberinde yoğun bir istismarı da getiriyor. Acı olan, burada en büyük istismarın, görebildiğimiz kadarıyla, dinin en saf yorumu olan tasavvuf alanında yapılıyor olması. Bir çok alanda rastladığımız sahtekarlıklarla maalesef burada da karşılaşıyoruz. Tasavvufu dünya menfaatine ya da başka emellerine alet edenler var.

KADİM KÜLTÜRÜMÜZÜN DİLİNİ BUGÜNE TERCÜME EDİYORUZ

Öte tarafta, irfansız, tarih ve gelenekleriyle sorunlu, kendini neredeyse 'öncesiz' olarak yorumlayan İslamcı yorumlar var. Bunlar da tasavvufu dinin dışında gösterme gayreti içindeler. İrfani gelenekle adeta savaş halindeler. Üslup yok, terbiye yok, geçmişe hürmet yok. Nerdeyse bütün İslami birikimi yok sayan bir yaklaşım, sanki Kitap yeni nazil oluyormuş da ilk kez onlar yorumluyorlarmış gibi bir haddini bilmezlik. Oysa hakikat 'ne ilim irfansız olur, ne irfan ilimsiz' şeklinde özetlenebilecek bir duruşta saklıdır. İşte İlim ve İrfan dergisi bu durumun muhasebesinin sonucu olarak doğmuştur. Açıkça söyleyelim: Hem ilme hem de irfana aynı tonda ve ağırlıkta vurgu yaparak bu iki yanlış yaklaşımla hesaplaşmak isteği doğurdu bu dergiyi.

Dergi bizde çok sonraları ortaya çıkmış bir şey. Daha çok siyasal ya da aktüel olanı çağrıştırıyor. Bu açıdan konusu 'tasavvuf' olan bir dergi zor gibi görünüyor. Temas etmemiş okuyucular için 'konu'su az önce bahsettiklerinizin dışında nedir?

İlim ve İrfan dergisi kadim kültürümüzü, oradan süzülüp gelen ilmi ve irfanı bugünün diline tercüme etmeye çalışıyor. En azından bu derdi taşıyor. Kur'an ve Sünnet, bizim inandığımız tasavvufun en temel referanslarıdır. Aynı şekilde dergimiz, halen yaşanan, kutlu tasavvuf hayatının büyük mürşid-i kamillerine itibar etmekte, onların mübarek hayat çizgilerini kendisine örnek almaktadır. Bu noktada, kendisinden çokça istifade ettiğimiz ve desteklerini gördüğümüz muhterem Şeyh Muhammed Muta' Haznevi Hazretlerinin gönlümüzde ayrı bir yere sahip olduğunu da belirtmek istiyorum.

ZOR OLAN BÜYÜKLERE YAZMAK
Çocuk yayıncılığı ve çocuk eğitimi konusunda da hassassınız. Aile ekinizde çocuk bölümünüz de var. Tasavvuf dergisi ve çocuk… İlk bakışta kulağa uzak konular gibi geliyor?

Tasavvuf, en olumlu anlamıyla çocuklaşmaktır kanaatimce. Çocukken çünkü masumuz, temiziz. Büyüdükçe kirleniyoruz. Kalbimiz kararıyor. Kin tutuyoruz. Haset ve gıybet bizi fıtratımızdan koparıyor. İbn Tüfeyl Hazretleri'nin bir sözü var, konuyu özetliyor adeta: İnsan, ancak çocukların bazı özelliklerine sahip olduğunda veli olur, der ve bunları da şöyle sıralar: Kendi geçimlerini merak etmeme, hastalandıklarında yaratıcıdan şikâyette bulunmama, yiyeceklerini paylaşma, kin tutmama ve korktuklarında gözlerinden yaş akma. Aslında tasavvufun insanı oldurmak istediği nokta tam da bu çocukluk halidir diyebiliriz. Bu anlamda çocuklaşmak fıtrata dönmektir. Buradan bakınca, çocuğun kumaşının tasavvuf diline daha yatkın olduğunu bile söyleyebiliriz. Asıl zor olanı büyüklere yazmaktır bence.

Yazının yeri ayrı
Sizi daha çok radyolarda ve TRT'de yaptığınız programlardan tanıyoruz. Ancak İlim ve İrfan'ın Yayın Yönetmenliğini de yapıyorsunuz. İkisi de üretim, biraz öznel olacak ama hangisi daha keyifli ve daha zor?

Uzun yıllar radyo programları yaptım, evet. Çok keyifli bir uğraş. Televizyonun da, epey bir kamera arkasında, bir miktar da kamera önünde bulundum. Zor ama insanın nefsini okşayan bir sonuç verdiği için cazibesi daha fazla. Ama yazı ayrı bir şey… Her şeyden önce bir şey üretmek, elle tutulur bir ürün ortaya koymak mutluluk verici bir hadise. Televizyonda yüzünüz eskiyebilir, radyodaki sesiniz kısılabilir. Ama yazı öyle mi? Dürüstçe söylemem gerekirse, yazı dışındaki tüm uğraşlar benim için geçimimi sağladığım alanlar oldu hep. Yazı hariç. O başka. Çok başka.  

10 yıl önce