|

Karadeniz gibi bir aşkın öyküsü

Yusuf Kurçenli 'Yüreğine Sor' filminde bir aşk masalını anlatıyor. Yönetmen 19. yüzyılın Doğu Karadeniz'inde Müslüman Esma ile Hıristiyan Mustafa'nın yaşadığı aşka ve ayrımcılık konusuna eğiliyor

Nurşen Şentürk
00:00 - 1/03/2010 Pazartesi
Güncelleme: 22:36 - 28/02/2010 Pazar
Yeni Şafak
Karadeniz  gibi bir aşkın öyküsü
Karadeniz gibi bir aşkın öyküsü

Osmanlı döneminde Doğu Karadeniz'de yaşanan bir aşk hikayesini Karadeniz'in eşsiz manzarası ve büyüleyici atmosferinden perdeye taşıyan başarılı yönetmen Yusuf Kurçenli bir üçleme olarak hazırladığı projesinin ilk filmi olan Yüreğine Sor'u tamamladı. Tuğba Büyüküstün, Kenan Ece, Hakan Eratik'in başrollerini paylaştığı film 12 Mart'ta vizyona girecek.

Yüreğine Sor filminin senaristi ve yönetmeni olarak filmin öyküsünü anlatır mısınız?

Film, 19. yüzyılda Doğu Karadeniz'de geçiyor. Ortodokslar ile Müslümanlar'ın birlikte yaşadığı bir dönemi anlatıyor. Önce şöyle bir saptama yapmak lazım. 17. yüzyılın sonlarından itibaren belki daha önce de tarihte rastlanan bir gizli Hıristiyanlık olgusu var. Filmdeki hikâyenin motoru bu aslında. Bunu saptadıktan sonra bir aşk hikâyesine dönüyoruz. Çok güzel bir kız , acar bir delikanlı birbirlerini seviyorlar. Biz de onları birbirine yakıştırıyoruz. Fakat bir şeyler ters gidiyor anlıyoruz ki oğlan gizli Hıristiyan. Osmanlı'da tazminat döneminde Hıristiyanlarından alınan cizye vergisi kaldırılıyor ve kilise gizli Hıristiyanlara dininizi açıklayın ve rahatça yaşayın diyor. Hoş bu ama bizim oğlanın işine gelmiyor . Hıristiyan olduğu anlaşılırsa Müslüman bir kızla evlenmesi mümkün değil. İşte film bu sıkışmışlık üzerine kuruluyor. Hikâye bu açmaz üzerinden yürüyor ve olaylar bir efsaneye dönüşüp bitiyor.

Onlarca film ve dizide imzanız var ancak Yüreğine Sor için ilk filmim diyorsunuz?

Çocukluğumda duyduklarımla oluştu hikaye. Yönetmenlerin ilk filmleri genelde geçmişine çocukluğuna yönelik hikâyelerdir. İlk filmim demem bu sebepten. Hikaye, çocukluğumdan bu yana kulağımda kalan seslerin yıllar sonra bir başka şekilde yorumlamamla oluştu.

Başrolleri genç oyuncular Tuğba Büyüküstün ve Kenan Ece paylaşıyor. Oyuncu tercihiniz nasıl odu?

Tuğba Büyüküstün'ün filmdeki masalsılığa çok uyacağını düşündüm. Onun oyuncu olmak için yaratılmış bir kız olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda kendini çok iyi geliştiren bir oyuncu. Benim düşündüğümden daha iyi bir Esma oldu ve bu film için büyük bir şans.

Şive konusunda çok hassasiyet gösterdiniz. Dile, coğrafyaya verdiğiniz hassasiyetle filmin başrollerinden biri de Karadeniz sanki..

Filmi oluşturan unsurların sağlam ve doğru olması çok önemsedik. Filmdeki horonlar da 19. yüzyıldaki gibi olsun istedik. Bu anlamda çok ciddi çalışıldı.

Karadeniz kültürü özellikle televizyonda çok çabuk tüketilen bir kültür unsuru olarak yansıtıldı bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şov dünyası yerel değerleri ve kültürleri çok kullandı ama sadece kullandı. Çok ucuz davranıldı ve istismar edildi. Bu da rencide edinci sonuçlar oluşturdu. Biz bunu yapmadık.

Filmdeki iki dine de değiniliyor izleyicide bu bağlamda bir rahatsızlık oluşur mu?

Çok narin bir konu ve bizde çok hassas davrandık. Müslüman'ın da Hıristiyan'ın da incinmemesi için özen gösterdik. Ayrımcılığa karşı bir şey yaptık.

Toplumda aşılamayan ön yargılar var. Film bu anlamda ne gibi mesajlar veriyor?

Filmlerde aşıkların önünde engeller olur ve seyirci bu engeller kalksın ister. Bu filmdeki engel de din ayrımı. Seyirciye ayrımlar ortadan kalksın diyoruz. Çünkü müştereklerimiz ayrıldığımız şeylerden çok daha güçlü.

Filmin yurtdışında da yankı bulması bekleniyor mu? Tuğba Büyüküstün özellikle Arap dünyasında da çok seviliyor. Yüreğine Sor filmi de sınırları aşacak mı?

Bu film yapmak kadar zor bir iş bu. Türkiye'de film satmayı bilmiyoruz . Sinemamızın en büyük meselelerinden biri pazar darlığı .Yüreğine Sor'u özellikle Yunanistan'da izleyici bulabilir. Doğu Karadeniz'de yaşarken mübadeleden sonra oraya giden insanlar, tarihlerine dair anılarını izlemek isterler.


Son günlerde çok fazla Türk film vizyona giriyor ancak konu ve çekim kalitesi de bir o kadar tartışılıyor. Bu anlamda siz Türk sinemasını nasıl görüyorsunuz?

Bu sene 80 film yapıldı ve bizim film de dahil hemen hemen hepsi zarar edecektir. Şunu sormalıyız Türkiye sineması parasal, yetişmiş elemanı , donamın, sinema salonları bakımından bu kadar çok film yapacak durumda mı? Elbette her yapılan filmin bir faydası vardır. Ama bir anlamda da seyirciyi aşındırmak ve bıktırmak gibi bir tatsız tarafı da olabilir.

Filmin çekildiği yerlerde özel bir gala olacak mı?

Evet böyle bir şey istiyoruz ancak bazı yerlerde sinema olmadığı için yakın bir yerde bunu yapmaya çalışacağız.

Dönemin türküleri de filmde olacak. Film müziklerine dair bir albüm oluşacak mı?

Filmde çok güzel müzikler ve türküler var. Özellikle Ayşenur Koliva'nın oluşturduğu koronun söylediği türküler çok etkileyici oldu. Aynı türkülerle büyüyen Rum'u, Türk'ü, Müslüman'ı Hıristiyan'ı aynı horon ile coşuyorlar. Kalan Müzik bir albüm hazırlayacağı müjdesini verebilirim.



14 yıl önce