|

Sahnede bir Van Gogh portresi

Tiyatro Gerçek'in ilk portre çalışması olan Van Gogh adlı oyun, yaşamı, acı ve yoksulluk içinde geçen Vincent Willem Van Gogh'un resim tutkusunu ve bu uğurda verdiği mücadeleyi sahneye taşıyor

Gülden Tümer
00:00 - 30/01/2010 Saturday
Güncelleme: 22:55 - 29/01/2010 Friday
Yeni Şafak
Sahnede bir Van Gogh portresi
Sahnede bir Van Gogh portresi

İnsan, mekan ve durum portrelerini sahneye taşımak amacıyla Hakan Gerçek tarafından kurulan Tiyatro Gerçek, ilk oyunu Van Gogh'u izleyicisiyle buluşturmayı sürdürüyor. W. Gordon Smith'in yazdığı oyunun çevirmenliğini Ülkü Tamer üstlenmiş. Hakan Gerçek'in yönettiği ve ünlü ressamı canlandırdığı bu tek kişilik oyunda izleyici, Vincent Willem Van Gogh'un korkularına, iç çatışmalarına, çaresizliğine ve belki de hepsinden daha fazla acılarına ve mücadelesine tanık oluyor. Madencilere vaaz verecek kadar koyu bir Protestanken de, kiliseyle ilişkilerini kestiğinde de, aşık olduğunda da, resim yaparken de, düşünürken veya düşlerken de sanatçı galiba en çok acıyı ve resme duyduğu o önüne geçilmez tutkuyu duyumsuyor.

VÜCUT ELBETTE ALIR İNTİKAMINI

Hakan Gerçek, Van Gogh olup sanatçının yaşadıklarını bizlere aktarırken dekorda resim sehpası, fırçalar, eskizler ve bavullar yer alıyor. Oyun boyunca tam olarak arzuladığı şey olamayan bir Van Gogh var karşımızda. İyi bir evlat değil örneğin. Babası için köyün delisi, eskizleri ise annesine göre gerizekalı bir çocuğun çizimlerinden farksız. Aşkına karşılık aldığı 'hayır hayır asla' cevabı umduğundan çok uzak. Yaptığı 800'den fazla resminden sadece birinin satıldığını görebiliyor. Karnı bile tam olarak doymuyor. Tüm parasını boyalara harcadığı için sağlığı bozulan ünlü ressam, dişleri döküldüğünde bunu da anlayışla karşılıyor. Vücut diyor elbette alacaktı intikamını.

PORTRE BİR YAŞAMIN MANZARASIDIR

Bir buçuk saat boyunca Gerçek bu dehanın başarılı bir portresini -ki porte bir yaşamın manzarasıdır Van Gogh için- çıkarırken sinevizyonda sanatçının resimleri gösteriliyor. Ayçiçekleri, Teras Kafe, Arles Köprüsü ve diğerleri. Patates Yiyenler en çok üstünde durulan resimlerden biri. Oyuncu, Van Gogh olup anlattıkça nasıl yaptığını, resimdeki her ayrıntı anlam kazanıyor. Patatesleri yetiştiren usta eller yine patateslerin ışığıyla parıldadığında Van Gogh “O emek görülsün istedim” diyor ve biz görüyoruz.


Neden İkarus olmayayım

Oyunun sonlarına doğru Van Gogh'un ilerleyen hastalığı nedeniyle akıl hastanesine gidişini seyrederken Gerçek'in de oyunculuğu büyüyor. Sayıklamalar, titremeler eşliğinde sanatçının ruhunda duyduğu acıyı oldukça iyi bir biçimde anlamamızı sağlayan oyuncuya Aria'nın hazırladığı, izleyiciyi geren ama aynı zamanda o hüzünlü dünyayı daha yakından tanımamıza sağlayan müzikler ve bir de Oya Küçümen'in vokali eşlik ediyor. Finalde ise sanatçının ölmeden birkaç gün önce yaptığı Buğday Tarlası ve Kargalar'ı görüyoruz. Ressamın sıklıkla tuvale aktardığı buğday tarlalarının üstünde bu kez kara kuşlar uçuyor. Gerçek, kendi eliyle o tarlalarda yaşamına son veren Van Gogh'u sonsuzluğa “Neden İkarus olmayayım” sözleriyle uğurluyor. Hani şu Yunan mitoloji kahramanı; Balmumundan kanatlarla uçmaya kalkışan ancak güneşe yaklaştıkça balmumu eridiği için denize düşüp hayatını kaybeden İkarus. Van Gogh da her kahraman gibi kötü sonu görse de inandıkları uğruna savaşmaktan geri durmuyor, sahip olmak istedikleri için pek çok şeyden vazgeçiyor ve “Neden İkarus olmayayım” diyor. “Denize düşerim belki ama biraz da olsa ayaklarım yerden kesilir.”

14 years ago