|

'Yurdunu Kaybeden Adam' gurbette son nefesini verdi

Kırım Türklerinin acılarını tüm dünyaya duyuran yazar Cengiz Dağcı hayata gözlerini yumdu. Yurdunu Kaybeden Adam adlı romanıyla, yaşamını, çektiği sıkıntıları ve gurbeti anlatan Dağcı, eserlerini Türkiye Türkçesiyle kaleme alıyordu.

Muhammet Safa
00:00 - 24/09/2011 Cumartesi
Güncelleme: 00:57 - 24/09/2011 Cumartesi
Yeni Şafak
'Yurdunu Kaybeden Adam'  gurbette son nefesini ver
'Yurdunu Kaybeden Adam' gurbette son nefesini ver

Türk roman tarihinde önemli yere sahip yazarımız Cengiz Dağcı, Londra'daki evinde gurbetin ve buruk bir hayatın ardından 92 yaşında vefat etti. O, 'Yurdunu Kaybeden Adam'dı. Her zaman yüreğinde vatan aşkı yatıyordu. Her ne kadar uzaklarda olsa da bizlere anlattığı hikayelerinde doğup büyüdüğü topraklar vardı. Çektiği sıkıntıları, gördüğü zulümleri romanlarıyla herkese ulaştırdı.

ACILARLA DOLU BİR HAYAT

Muazzam acılarla geçen çocukluk ve gençlik yılları... Gurzuf'ta 1919 yılında doğan Cengiz Dağcı'nın çocukluğu Krasnokamenka (Kızıltaş) köyünde geçti. İlk ve orta öğrenimini köyünde ve Akmescit'te tamamlayan Dağcı, Kırım Pedagoji Enstitüsü 2. sınıfında iken 2. Dünya Savaşı çıktı. Önce Sovyet ordusunda ardından Türkistan lejyonunda savaştı. İkinci Cihan Harbi'nin insanı çıldırtan manzaralarına şahit oldu. Ukrayna cephesinde 1941 yılında Almanlara esir düşen Dağcı, Almanların yenilmesi üzerine esir kampından kurtularak müttefik devletler safına sığındı. Ukrayna'da barışın ardından tek bir Kırım Tatarı bile bırakılmamıştı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi hep vatan hasretiyle yanıp kavrulan yazar, eşi ve kızıyla birlikte 1946 yılında önce Edinburgh'a geldi. Dağcı, 1947'de Londra'ya geçti. Vatanından ayrıldıktan sonra hiç Kırım'a gitmedi/gidemedi. 'Yurdunu Kaybeden Adam', Cengiz Dağcı sıla özlemiyle Londra'da hayatını kaybetti.

ZULMÜN KARŞISINDA TEK OLABİLMEK

“Bize Tatar diyorlar. Çerkez, Kazak, Türkmen, Azeri, Karakalpak, Çeçen, Uygur, Kabudi, Başkırt, Kırgız diyorlar. Bunlar hep yalan. Deniz parçalanamaz. Biz Türk Tatar'ız. Bunu senin kalbin bildiği gibi her Başkırt, her Kazak, her Kırgız'ın da kalbi bilir. Kalbinin hisleriyle hareket et. Dünyanın boş hırslarına kapılma.” sözleriyle her zaman birlikten ve beraberlikten yana oldu. Zulmün karşısında ayakta kalmaya çalıştı.

Hüzünlü bir üsluba sahip Dağcı, eserlerinde Kırım Türklerinin Rusların zulmü altındaki hayatını anlattı okura. Türkiye'ye hiç gelmediği halde kitaplarını Türkiye Türkçesi ile yazması sayesinde Türkiye'de birçok insan Kırım'ı ve Kırım Tatarları'nın yaşantılarını öğrenme imkânı buldu.

DAĞCI'NIN ARMAĞANLARI

Dağcı, Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, Onlar da İnsandı, Ölüm ve Korku Günleri, O Topraklar Bizimdi, Dönüş, Genç Temuçin, Badem Dalına Asılı Bebekler, Üşüyen Sokak, Anneme Mektuplar, Benim Gibi Biri, Yoldaşlar, Biz Beraber Geçtik Bu Yolu, Bay Markus Burton'un Köpeği, Bay John Marple'ın Son Yolculuğu, Oy Markus Oy, Rüyalarda Ana ve Küçük Alimcan gibi eserleri Türk dünyasına armağan ederek aramızdan ayrıldı.

CUMHURBAŞKANLIĞI PLAKETİ VERİLMİŞTİ

Cengiz Dağcı 90. doğum yıldönümü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 2009 yılında Cumhurbşkanlığı köşküne davet edilmişti. Ancak İngiltere'de yaşayan Dağcı rahatsızlığı nedeniyle Türkiye' ye gelememişti.

BAŞBAKAN ERDOĞAN'DAN BAŞSAĞLIĞI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kırımlı yazar Cengiz Dağcı'nın eserlerinden büyük çoğunluğunu Türkiye Türkçesi ile yazdığına işaret ederek, Dağcı'nın eserleriyle, Türk dilinin gelişmesine hizmet ettiğini ve Türkçe konuşan topluluklar arasında bir kültür köprüsü kurduğunu belirtti.


En güzel miraslar

Abdullah Uçman: Türk Dünyası'nın en önemli yazarlarından biriydi. Romanlarıyla, kendine haslığıyla, her devir okundu, bundan sonraki yıllarda da okunacaktır. Ötüken Neşriyat Cengiz Dağcı'nın eserlerini yayınladıktan sonra okur daha çok tanıma imkânı buldu bu önemli yazarımızı. En başta Yurdunu Kaybeden Adam olmak üzere Korkunç Yıllar, O Topraklar Bizimdi, Anneme Mektuplar gibi kitapları Türk Dünyası'na en güzel miraslardır. İnanıyorum ki ölümünün ardından kişiliği ve eserleri üzerine daha çok düşünülecek ve araştırma yapılacaktır. Allah'tan rahmet, sevenlerine başsağlığı

diliyorum.


Hüzünlü bir üslup sahibi

Eserlerinde Kırım Türkleri'nin 1928'den sonra Rus emperyalizminin zulmü altındaki korkunç hayatını anlatan Cengiz Dağcı, romanlarının sayısı, hacmi ve inandırıcılığı ile Türkiye dışında eser veren Türk sanatçılarının en başında geliyordu. Türk Edebiyatı'na 25'ten fazla eser kazandıran Dağcı'nın hüzünlü bir üslubu bulunuyordu. Ayrıca,romanlarının yanı sıra şiir ve öykü türünde de ürünler vermişti.


Dönebileceği bir yurdu kalmamıştı

Beşir Ayvazoğlu: Kırım Türklerinin yaşadığı büyük acıları ondan öğrendik. Benim neslimden onun Korkunç Yıllar'ını, Yurdunu Kaybeden Adam'ını, O Topraklar Bizimdi'sini okumayan var mıdır, bilmiyorum. Varlık Yayınları'ndan çıkan ilk romanlarının redaksiyonunu yanlış hatırlamıyorsam Ziya Osman Saba yapmıştı. Dağcı, İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlara esir düştü, savaştan sonra müttefiklere sığınarak İngiltere'ye yerleşti. Dönebileceği bir yurdu kalmamıştı zaten; o “Yurdunu Kaybeden Adam”dı; kaybettiği yurdu hafızasında hep ayrıldığı zamanlardaki haliyle kaldı. Halkı bir gecede Sibirya'ya sürülmüştü, kendisi de bir çeşit sürgündü. Türkiye Türkçesinde yazdığı eserleri Türkiye'de yayımlandı, fakat nedense okuyucularının bulunduğu ülkeye gelmeyi de hiç göze alamadı. Cengiz Dağcı, bu özelliğiyle belki de dünyada benzeri olmayan bir yazardır. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum.


Film gibi, dizi gibi romanlar yazdı

İsa Kocakaplan: Cengiz Dağcı, Londra'da Türkiye Türkçesiyle yazan önemli bir romancıdır. Kırım Türklerinin acılarını ve şahsi acılarını yazı yoluyla bütün dünyaya duyurmuştur. Dağcı, Türk dünyasına Türkiye Cumhuriyeti'nden bir kuruş almadan hizmet eden nadir insanlardan biridir. Londra'da İngilizce yazabilecekken, hatta Kırım Tatarcası ile yazabilecekken Türkiye Türkçesi ile yazmayı tercih etti. Türk edebiyatına, kültürüne ve dünyasına hizmet etti. Bu bakımından Dağcı'nın vefatıyla Türk dünyasında büyük bir boşluk meydana gelecektir, edebi bakımdan. Bize, özellikle de televizyoncu ve sinemacılara düşen görev Dağcı'nın çok kolay senaryo olabilecek romanlarından filmler ve diziler çıkarmaktır. Bütün Türk dünyasının başı sağ olsun. Dağcı kadar uzun yaşayan ve bu uzun ömrünü dolu dolu eserlerle kapatan başka bir yazar daha güç bulunur.


Dağcı, hem popüler hem klasikti

Baki Asiltürk: Lise yıllarından beri okuyorum Cengiz Dağcı'yı. Dağcı'nın romanı ikiye ayrılabilir. Popüler ve klasik... Çok okunuyor olması popülerliğini gösterirken niteliği bakımından ve klasik roman anlayışına bağlı kalışından eserleri klasik haline gelmiştir. En önemlisi Dağcı sahici bir yazardır. Yaşanmışlıkları anlatır hep bize. Bu yönden Cengiz Aytmatov'a benzetmişimdir. Yazarlık gücü içselliğindendir. Sadece yazarken okunmuş bir yazar olarak kalmayıp gelecekte de okunmaya devam edecektir Cengiz Dağcı.


Nobel'i güzelleştirme şansını kaybettiler

Ahmet Turan Alkan: Nobel ödülünü verenler, Cengiz Dağcı'yla Nobel'i güzelleştirmek şansını ebediyyen kaybettiler. Dağcı'nın değil ama, Nobel'in buna ihtiyacı vardı. Cengiz Dağcı, Türk dünyasının en iyi hikaye anlatıcılarından biriydi; belki en iyisi. Kitaplarını hep bitmesin diye okudum; şimdi yapılacak şey, evvelâ ruhuna Fatihe gönderip eserlerini yeniden okumaktır. Neyse ki yazılanlar kalıyor bir zaman...


Londra'da toprağa verilecek

Cengiz Dağcı'nın cenazesi 26 Eylül Pazartesi günü Süleymaniye Camii'nde kılınacak öğle namazının ardından Londra'da llford bölgesindeki Müslüman mezarlığında toprağa verilecek. Yazarın kızı ve damadının Dağcı'nın cenazesini Hristiyan geleneklerine göre kaldırmak istediklerini ancak Polonyalı Katolik olan ve kendisinden önce vefat eden Cengiz Dağcı'nın eşi Regina'nın vasiyeti üzerine, Kırımlı yazarın İslami geleneklere göre toprağa verileceği öğrenildi.




13 yıl önce