Rumeliliyim. Babam Kırklareli, annem Selanikli ve Karamanlı. Babam kökleri üç asır önceye dayanıyor ve dedeleri Osmanlı akıncılarındanmış. Babamın dedesi ise Şamlı, beyaz tenli bir Arap. O yüzden baba tarafımda Arap benzerliği var.
Darbuka çaldığım için… Beni Kürt zannedenler de oluyor.
Altı kardeşiz.
Kimisi emekli, kimisi ev hanımı…
(kendine bakarak) İşte ben böyle adamım.
Lider ruhluyum. On beş yıl öncesi kungfu yapıyordum. Ralli yaptım, birkaç defa ölümden döndüm. Hayatım oldukça maceralı geçti.
Türkiye'de yaptıklarım bana yetmiyordu. Beni anlayacak insanlar, sanatımı icra edebileceğim bir yer yoktu.
Evet, çok çaldım. Çünkü Türkiye'de yapabileceğim başka bir şey yoktu. Hatta böyle birçok kişiyi bu şekilde işlettim. Bana "Hangi konservatuardan mezunsun?" diye sormuşlardı. Ben de "Düğünler konservatuarından mezunum" demiştim. Şaşırdılar “Nerede bu konservatuar?” dediler. İnandılar yani söylediğime! (gülüşmeler)
Yaklaşık on yıl her yeri gezdim, gitmediğim yer kalmadı. O zamanlar daha bıçkın ve cesurdum.
Benimki gözükara bir cesaretti. Babama "Film yıldızı olacağım' diyordum. Şimdi bakıyorum da ne kadar ütopik bir hayal… Arkadaşlarım güldü geçti "Üç ay sonra dönersin" dediler, alay ettiler. Ben de onlara "Dünyanın en ünlü isimleriyle, en iyi yerlerde çalacağım" dedim.
Burhan Öçal. Kendi stilimde bir sanatçı olmak istedim. Tek olmak için. Hala da o inatla devam ediyorum.
İstediğim yere ulaşmış değilim ama alanımda hala tekim.
Kimseyle yarışa girmiyorum. Benden daha mükemmel çalıyordur, zengindir, meşhurdur…Böyle şeylerle ilgilenmiyorum. Ebedi olana talibim.
Ben sadece Burhan Öçal olmak istiyorum.
Evlendim. Eşim “Ancak İstanbul'a yerleşirsek evlenirim” demişti. Buraya geldik bir yıl sonra boşandık. O gitti ama ben kaldım.
Buralıyım. Dışarıdaki her şeyimi buraya getirdim.
Amerika'ya gitmeden önce darbuka çalmasını bilmiyordum. Bateri çalıyordum. Bir gün ralli yaparken ağımı kırdım. Üç yıl sonra aynı yerden bir daha kırdım. Ayağımı kullanamayınca telli sazlara yöneldim, piyano öğrendim ve vokal yapmaya başladım. Türksünüz, Trakyalısınız, ritimcisiniz nasıl sivrileceksiniz bu dünyada? Öyle olunca ben de perküsyon çalmaya başladım. Çünkü ben dünyayı fethetmek için çıkmış bir adamım.
Avrupa'da açık havada ön grup olarak sahne aldık. Esas grubun solisti bana "Türk müsün?" diye sordu "Evet " dedim. "Niye kendi enstrümanlarını çalmıyorsun?" dedi. O zaman kafamda bir ışık yandı. Türkiye'ye geldim ve darbuka dizayn ettim. Büyük darbukalar yaptırdım. Konserlerde onları davul gibi çaldım.
Çok var. Dünyanın en güzel darbukalarına sahibim. Yaklaşık 80 tane darbukam vardır.
Eğer bir kızım olursa onun da çalmasını istiyorum. Bale de yapsın piyano da çalsın…Ama (Elindeki küçük antika darbukayı göstererek) bunu da ona saklıyorum.
Türk darbukası çalıyorum. En zor çalınan da Türk darbukasıdır. Arap darbukasını herkes çalıyor, bir de ben kendime yakıştıramıyorum.
Türk darbukası bakır olur. Usül farkı var. Türk darbukası fiske usülü ile çalınır. Türk usülünde Arap usülü gibi kısa tonlar yoktur. O yüzden “düm tek tek”ler daha uzundur.
'Darbukacı' diyenler var, ben bu takıya çok sinir oluyorum. Çünkü cahil insanların kullandığı bir terim. Ritm sanatçısı veya Perküsyonist denilebilir.
Evet. Mesela; çok iyi ezan okurum. Yurtdışında vokaller yapıyorum. Fransa'da vokallik konusunda birçok ödül aldım. Ama burada söylemiyorum.
Yeterince müzik yapıyorum. Burada şarkı söylemek istemiyorum.
Dört piyanom var. Hiç bir perküsyonistin o kadar piyanosu yoktur. Dünyanın en iyi piyanolarından biri Zünih'teki evimde… Avusturya'da da var. Bu evimde de var. Nerede yaşarsam yaşayım her yerde piyanom olur.
Üç evim var, ama burayı daha çok seviyorum.
Ben ev yemekleriyle, organik gıdalarla beslenen ve yaşayan biriyim. Biorganik müzikler dinlerim, laylaylomu sevmem. Fazla yiyen, fazla uyuyan insanlardan hoşlanmam. Az üreten insanlarla, futbol fanatikleriyle işim olmaz. Hızlı düşünmeyi ve yaşamayı seviyorum.
Doğru. Düzensiz bir hayatım var. Aksak yaşıyorum.
Yeraltı kültürünü yaşamış biriyim. Kafamı kazıtsam onlarca yarık görürsünüz.
Çok iyi. Kırklareli'nde çok roman vardır ve dürüst olurlar. Taşralı, temiz ve sanatkardırlar. Çocukluğumda ramazan davulu çalarlardı. O davul beni çok etkilerdi. Hep sahurlarda ramazan davulcusunu beklerdim. Daha küçücüktüm bana davul çaldırırlardı. Annem çok kızardı. İyi ki onlarla yakın ilişki içinde olmuşum…
Müzikte orijinal olmamı sağladılar. Nasıl Amerika'da siyahlar müzikte çok yeteneklilerse bizim de Romanlarımız öyle. Onlar olmasa Türkiye'de müzik çöker.
Tabii. Bazen onlar gibi yaşıyorum, onların dilinden konuşuyorum. Bazı şeyleri umursamama hallerine bayılıyorum.
“Evet ” diyorum. Bugün bütün dünya darbuka ve roman müzikleri dinliyor.
Çok… Özellikle havaalanındaki kontrollerde çok sıkıntı çektim. Önce tipime bakıyorlar. Türk değil, pasaporta bakıyor; Ortadoğu ismi Burhan Öçal, haneye bakıyor; Müslüman, bana bakıyor; 'Kolombiyalı bir kokain taciri' olduğumu düşünüyor. Sonra "Bu işte yanlışlık var" diyor. Eller baş altında çok tutuklandım.
Evet. Mesela ben dünyanın en belalı yerlerine girmişimdir. Honkong, Benkong Kuzey Afrika… Hemen kalbimin şeffaflığını gösteriyorum. Temiz duygular ve hormanlar salgılıyorum. Bana ne köpek havlıyor, ne de bela yaklaşıyor.
Racon bileceksiniz veya jargon…
Jargonu, New York'ta, Otel Ritz Paris'te, sosyetenin girip çıktığı yerlerde.
Yeraltı dünyasına girdiğimde racon kesiyorum. Kimseye hava atmam. Kendimle yarışıyorum kendime niye hava atayım ki?
Mafya zannediyorlar.
Tabii. Mesela; elit yerlere gittiğim zaman smokin giyiyorum. New York ve Los Angales'ta çok gezerim. Ünlü oyuncuların ve sanatçıların sık gittikleri yerlere de giderim. Bir gün iki hanımla sözleşmiştim. Onlar gideceğimiz yere benden önce gelmişler ama içeriye almamışlar. Ben de biraz gecikmiştim, güzel bir takım giyindim, üzerimde Armani Kürk palto, saçlarımı arkaya yatırdım ve sağ elime de puro aldım… Limuzinle gittim ve dört tane yüzlük doları parmaklarıma sardım…
Aynen öyle. Kapıdaki görevliye yüz dolar bahşiş verdim. İçeriye girip şefe ikinci yüz doları uzattım. Kimse kim olduğumu anlamadı. Sol tarafta da George Clooney oturuyor. Kimse ona bakmıyor, bütün başlar bana döndü. "İki kadınla gelen bu adam kim "diye. Merak uyandırdı.
Türk olduğumu söylemedim. Söylesem hepsi korkardı.
Malzemeyi iyi kullanırsanız Türk olmak çok etkili olabilir. Önemli olan elinizdekileri nasıl kullandığınız. Çok iyi çalmanız yetmez. İmajınız da karakteriniz de sanatınızı ortaya koymakta önemli bir faktördür. Para konuşur, aşk konuşur ama tecrübe daha çok konuşur.
Beni herkes tanır. Mesela; 170 eleman çalışır havaalanında. Ben onları tanırım. Onlarla çay kahve içip, sohbet ederim, dertlerini dinlerim. Uçağa en son ben binerim, yine en son ben çıkarım, kimse de bana kızmaz.
Kendinizi yenilediğiniz sürece bitmez.
Evet.
Çok ağır. Özel hayatımı yaşayamıyorum, tatilim yok. Daha çok spor yapıp, uyumam lazım. Yeni kompozisyonlar bestelemem lazım. Çocuk sahibi olmak istiyorum; ama vakit bana yetmiyor.
Çok işe yarıyor. Bir defa batılıyı etkiliyorsunuz. Batı sanatı mekaniktir. Mesela piyano tamamen bir sistem üzerine kuruludur, matematik gibidir. Biraz uğraşsanız çalarsanız. Batıda disiplin çok önemlidir. Ne kadar hızlı çalarsam o kadar etkileniyorlar.
Aksak ritmle… Kombinasyona uygun olan ritmleri seviyorum. 9, 11, 13 zamanlı ritimler.
Temizlik yapıyorum. (gülüşmeler) Titrememesi gerekiyor. Hala kolum düzelmedi, bunun için bol bol egzersiz yapıyorum. En iyi spor, prova yapmak. On dakikalık ısınma turundan iki saat sonra eklemler ısınmaya başlıyor.
Kendime. Çünkü müzik yaparken en çok ben eğleniyorum.
Müzik daha ağır bastı. Ama oyunculuk anlamında yurt dışında bir dizide oynadım. Altı ay Los Angeles'te yaşamamı istediler. Orada oyuncu olabilmek için iyi derecede aksanlı konuşmanız gerekiyor. Michel Comte'u tanıyorum. Angelina Jolie, Penelope Cruz'u ünlü yapan adam.
Şöyle; Shane Penn ile bir film yapacaktık. O bana; "Türkiye'de star ol, hatta megastar ol ama evrensel değilsen hiçbir şey ifade etmez. Karakterin, yeteneğin var. Ama bence müziğine daha çok ağırlık vermelisin. Eğer sadece sinema istiyorsan; bir yıl hiç kımıldamadan Amerika'da yaşayacaksın. Tüm programlarını iptal edeceksin. Hollywod'da çevre yapacaksın." dedi. Buna bakınca Türkiye'de star olmak çok kolay. Dünyaca ünlü sanatçı diyorlar. Dünyaca ünlü olmak kolay mı?
Değilim. Ama ben dünyada bilinen bir adamım. Ün başka bir şeydir. Mesela; Putin, Obama, Madonna dünyaca ünlü isimler bunlardır.
Hayır. Beni bilen biliyor zaten. Az demek, çok demektir. Dünyada az bulanan şeyler her zaman çok pahalıdır.
Ben ritmik bir adamım. Hüzünlü değil, romantik şeyleri severim. Romantik çalabilirim ve olabilirim; ama hüzünlü olmam. Hafif değil, ruhani şeylerden hoşlanırım. Sukunet, güç, derinlik onun içinde yatar. Mesela, gizemi bir ayin veya zikirde ararım. Mıymıy çalan, mıymıy konuşan kişilerden hiç haz etmem.
Çok hızlı, seri ve soğuk kanlı olan ya da latife dolu, yaşanmış, kendiyle barışık kişilerden hoşlanırım.
Valla bu gidişle olamam.
Formula pilotu olurdum ya da Piyanist.