|

Hidayet dizisi çekmiyoruz

Diğer Yarım dizisinin senaristleri Eda Tezcan ve Gülbike Sonay Üte dizide hayatın içinden bir başörtülü karaktere yer verdiklerini söylüyorlar. Esma karakterinin hepimiz gibi yalan söyleyip aşık olabileceğini ifade eden senaristler, Esma''nın temsil makamı olmadığını ifade ediyorlar.

Yeni Şafak
00:00 - 17/08/2014 Pazar
Güncelleme: 18:51 - 16/08/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Hidayet dizisi çekmiyoruz
Hidayet dizisi çekmiyoruz

Diğer Yarım dizisi bu yaz televizyon ekranlarının sevilen dizilerinden biri oldu. Tabi eleştiriler de beraberinde geldi. Kimileri başörtülü bir kızın ''yalan söylemesine'' kimiyse ''aşık olmasına takıldı. ATV ekranlarında izleyiciyle buluşan dizi, aslında bize gerçek hayattaki kimliklerimizi gösteren sıcak bir mahalle dizisi. İçerisinde insana ve aile olmaya dair bir çok temel nokta da var. Dolayısıyla karakterler yapay değil. Senaristler Eda Tezcan ve Gülbike Sonay, tam da hayatın bu gerçeğini ekrana taşımaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de ideolojik söylemlerden bilhassa uzak duruyorlar. Anlattıklarına göre dizi ilerleyen bölümlerde tam bir sıcak mahalle dizisine evrilecek. Ne diyelim, bekleyip göreceğiz…

Diğer Yarım, diziler arasında ezber bozuyor. Sizin bu iş için yola çıkarken amacınız bu muydu?

Eda Tezcan: Bu fikir hep vardı kafamda. Bu ülkenin ötekileri olmamalı ana fikrinden yola çıktık. Çünkü gerçekten öteki diye bir şey olmamalı. Biz neden toplum olarak bir arada yaşayamıyoruz. Birbirimizden farkımız ne? Aynı şeyi Zeynep ve Esma başarıyor. Aynı kız, aynı yüz, biri açık diğeri kapalı. Ama birbirlerini seviyorlar. Bu birbirlerini sevmelerine engel değil. Birbirlerini yargılayıp küçümsemiyorlar. Bunu göstermek istedik. Ama bunu ideolojik söylemler üzerinden anlatmadık. Çünkü bu dizi ideolojik bir dizi değildi. Benim de kız kardeşlerim açık, kimse bana sen neden kapalısın demiyor. Ben bu dizide olan bir şeyi anlattım. Evet benim evimde bu demokrasi yaşanıyordu. Siz de birbirinizi sevebilirsiniz dedik izleyiciye.

Gülbike Sonay Üte: Önyargılara oynayan bir iş olduğunu düşünüyorum. Yalnızca başörtülü bir karakterden gitmiyor bu hikâye. Sadece Esma değil bir taraftan da Zeynep var. Hiç kimsenin ötekileştirilmemesi gerektiği fikri üzerine kurulu. Buradan yola çıkarak yazıyoruz biz de.

Uzunca bir dönem dizilerde başörtülü kadınları göremedik. Gerçek hayattan soyutlanışın bir başka boyutuydu bu. Huzur Sokağı ile bu kırıldı ama şunu merak ediyorum başlarken tereddütleriniz var mıydı?

E. T: Elbette vardı. Hakikaten Türkiye gerçekten hepimiz gibi yaşayan bir başörtülüyü ekranda görmeye hazır mı bilemiyordum. Esma, başörtülü bir kız ama normal bir hayatı var. Mesela aşık oluyor, o çocukla buluşmak için annesine yalan söylüyor. Bizim toplumumuzdaki muhafazakarlık algısıyla bunun kaldırılamayacağını düşündüm. Esma karakteriyle kendimize bir ayna tuttuk aslında. Biz de günahsız değiliz. Esma hiç kimse için örnek teşkil etmek zorunda olan bir karakter değil. Bunu üstüne basarak söylüyorum. Bir dizi karakteri, bütün başörtülülerin temsili olamaz. Bir süre sonra onun hikâyesine öyle bir giriyoruz ki izleyenler onun başörtülü olduğunu unutuyor. Riskliydi, karşılığı olup olmayacağını bilmiyorduk. Fakat ben gerçeği anlattığımızı düşünüyorum. Başörtülü insanlar da âşık oluyor, hatalar yapıyor.

G.S.Ü: İnsanların başörtülü karakterlerden bir beklentisi var. Başörtülü Esma''nın aşık olması, yalan söylemesi gibi durumlar başı açık bir karakterde sırıtmıyor. Biz önyargıyı kırmak üzerine oynuyoruz. Neden Esma temsil makamı olarak görülüyor?

EKRANDAKİ İLK REEL BAŞÖRTÜLÜ
Bu konuda eleştiriliyor geliyor değil mi?

E.T: İlk başlarda eleştirildik tabi. Esma kendi alanında bir ilk. İlk defa televizyon ekranlarından böylesine reel bir başörtülü bulunuyor. Ve onu bütün Türkiye seviyor. Bizimki hidayete erme hikâyesi değil ki. Esma ve Zeynep başında neyse sonunda da o olacak. Bu bir aile olma hikâyesi. Kardeşlik duygusunun güçlü yönlerini anlatıyoruz.

Etik ve ahlaki değerlerin yozlaştığı bir ekrandan bahsediyoruz. İnandığınız gibi iş yapma konusu sizi zorluyor mu?

E.T: Bu kalem bizim elimizde ne yazarsak o oluyor. Toplumu ahlaksızlaştıracak bir şey yok. Uzun süredir televizyon seyretmeyenler bizim dizimizi izliyor. Bunu sadece muhafazakar aileler yapmıyor. Piyasa yoz ama bu demek değil ki hikâyemiz o yozluğa gidecek. Sen nereye götürürsen hikâye oraya gider.

İzleyicinin aklında Diğer Yarım yaz dizisi mi sorusu var. Devam edecek misiniz?

G.S.Ü: Diğer Yarım yaz dizisi değil. Dizinin başlaması çeşitli nedenlerle gecikince yazın başladı. Yaz dizileri gibi kolay değil her bakımdan zor. Böyle giderse sezonda da devam edeceğiz.

Senaryolar artık kalabalık ekiplerle yazılıyor. Siz ikiniz nasıl bir araya geldiniz?

E. T: Ben önceden bu hikayeyi projelendirmiştim. Fakat yazılması çok kolay bir iş değildi. Görünüşte basit bir mahalle dizisi gibi görünse de bıçak sırtı olan, ters köşeleri olan risk taşıyan, her cümlesini düşünerek yazmamız gereken bir işti. Bir arkadaşımız vesilesiyle Gülbike ile tanıştık. Sonra Gülbike gibi biriyle bu senaryoyu yazmanın çok akılcı ve kolay olduğunu gördüm. Biz de Esma ile Zeynep gibiyiz. Hem şu anda çok iyi arkadaşız, hem de birlikte çalışıyoruz. Bütün siyasi fikirlerimiz, inanışlarımız birbirimizden farklı. Ama bu ortak bir iş çıkarmamıza hiç engel olmuyor.

G.S.Ü: Bu iş yalnızca profesyonelce yaklaşarak yazılacak bir şey değildi. Yazanın hayata bakışı, özgürlük anlayışı çok önemli. Tamamen önyargılı bir kafayla yazılabilecek bir iş değil. Mesela başroldeki Gonca her 2 taraftan birine önyargılı dursaydı, içselleştirerek oynayamazdı, bu da seyirciye yansırdı.

Olay, onuncu bölümden sonra başlıyor
Bazıları dizinin hikâyesi hızlı ilerliyor diyorlar. Hatta bitecek mi diyenler var ama…

G.S: Dizininin hızlı gitmesinin bizim diziyi bitirecek olmamızla hiçbir alakası yok. Anlatılacak çok şey olunca sündürmek lüks oluyor. Bizim böyle bir lüksümüz yok. Kafamızda bir sezon var. Zaten bizim hikâyemiz onuncu bölümden sonra başlıyor. Ondan sonra tamamen başka bir yapıya, mahalle dizisi yapısına geçiyor. Bu bakımdan bizim anlatacağımız hikâyeler orada saklı. Burası bizim girizgâhımızdı. 2 kızın yer değiştirmesi üzerine yirmi bölüm de yapabilirsin ama bu ne kadar lezzetli olur?

Misyonlu diziler genelde geri tepiyor. Siz bir misyon peşinde misiniz?

E.T. Biz bu dizide hiçbir ideolojik söyleme girmedik. Hiçbir şekilde hiçbir kesimi ötekileştiren bir kesimi koruyan kollayan bir tek söylem yok. Her 2 tarafa da kızlarımız üzerinden eşit davrandık. Ama bu çok bıçak sırtı konuyu yumuşak bir geçişle geçtik. Bizim şu an akan bir hikâyemiz var. Bu işin ideoloji zannedilen kısmı birinci bölümde geçti. Huzur Sokağı''ndan sonra böyle bir beklenti vardı, evet. AB reytinglerimiz yüksek çıkıyor, demek ki biz sınırları aşmışız. İdeolojik bir şey görmüyor olmak hoşlarına gitti ve oturup izlemeye başladılar. Yaşam gerçeğini birebir görüyorlar ilk defa. Esma gibi bir karakter izleyicinin kör noktası olmaktan çıktı. Esma da, Meryem de, Asiye de varlar ve hayattalar.

Artık başörtümü kendim bağlıyorum

Gonca Sarıyıldız, Diğer Yarım''da ikizler Zeynep ve Esma''yı canlandıran genç bir oyuncu. Müjdat Gezen Sanat Merkezi''nde eğitim alan Sarıyıldız daha önce de Muhteşem Yüzyıl''da rol almıştı. Bu projede hikayenin kendisine cazip geldiğini söyleyen oyuncu ''Ben karakterlerin ikisini de sevdim. Başaracağımı ve keyif alacağımı biliyordum'' diyor. Sarıyıldız sette iki oyuncunun işini tek başına yürüttüğü için haliyle yükü biraz ağır ama o bundan hiç şikayetçi değil: ''Evet çok zor ama bir oyuncu için çok renkli bir şey. Ben de bunu yaşamak istedim. İkisini de tanımaya ve anlamaya çalıştım. Ama kendi bakış açımla değil onların gözünden baktım. İkisini de tanıyarak çıkardım rolü. İkisine de severek ama eşit mesafede yaklaştım. Artık daha yakınlar bana. Bölümler ilerledikçe daha iyi anlıyorum.'' Bilindiği gibi dizide Esma başörtülü. Sarıyıldız, güneş altında başörtüsüyle durmaya alışmış bile. Artık başörtüsünü kendi başına bağlayabildiğini söyleyen oyuncu ''Sıcak her yerde sıcak başınız örtülü olsa da olmasa da aynı. Benim için örtülü oynamak zor olmadı'' diye de belirtiyor.

10 yıl önce