|

Türk Japon dostluğunun temelinde Ertuğrul yatıyor

Türk-Japon dostluğu adına Sultan 2. Abdülhamid tarafından 121 sene önce Japonya'ya hediyelerle nişanlarla gönderilen Ertuğrul Fırkateyni, okyanuslarda 11 ay boyunca seyahat etmiş, nihayet geri dönerken Oşima Adası yakınlarında fırtınaya yakalanarak sonsuzluğa yelken açmıştı. İşte 121 sene önce yine bir Eylül ayında batan fakat Türk-Japon dostluğunu başlatan Ertuğrul Fırkateyni'nin hazin hikâyesi...

Mahmut Sami Şimşek
00:00 - 11/09/2011 Pazar
Güncelleme: 17:46 - 10/09/2011 Cumartesi
Yeni Şafak
Türk Japon dostluğunun temelinde Ertuğrul yatıyor
Türk Japon dostluğunun temelinde Ertuğrul yatıyor

1886 yılında Japon imparatoru Mikado Meiji, şogunlar (eski Japonya'da derebeyleri) döneminde dünyaya kapalı kalan Japonya'yı, gelişme ve ilerlemelere açmak istiyordu. Bu maksatla incelemeler yapması için amcası Prens Komatsu'yu Amerika ve Avrupa'ya göndermişti. Seyahati esnâsında Osmanlı topraklarına da uğrayan Prens Komatsu, 1887 yılında İstanbul'a gelmiş ve Sultan 2. Abdülhamid Han'ın huzuruna çıkarak O'na çeşitli hediyeler sunmuştu. Sultan 2. Abdülhamid de Japon imparatoruna imtiyaz nişanı ve hediyeler göndermek istedi. Bu vazîfeyi îfâ etme görevi için de Ertuğrul Fırkateyni seçildi.

11 AY SÜREN DENİZ YOLCULUĞU

25 yaşındaki bu yaşlı ahşap gemi, uzun yıllardır Haliç'te âtıl vaziyette beklemekteydi. Böylesine yaşlı bir gemi için Japonya seyahati oldukça yorucu ve yıpratıcı sayılırdı. Zîrâ fırtınalardan başını alamayan Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus gibi iki dev okyanusun aşılması gerekiyordu. Ertuğrul'un kat edeceği mesâfe neredeyse dünyânın yarısıydı. Fakat Sultan Hamid'e sunulan raporda geminin 3–4 yıllık bir yolculuğa dayanabileceği, uzak denizlere açılabileceği belirtilmişti. Sonunda pâdişah irâdesi çıktı. Tuğra çekilip mühür basıldı, karar kesinleşti. Ertuğrul, 11 ay sürecek olan bol serüvenli yolculuğuna hazırlanmaya başladı. Bahriye Nâzırı Hasan Hüsnü Paşa, bu yolculuk için gemi komutanı olarak, henüz 32 yaşında olan genç dâmâdı Miralay Osman Bey'i görevlendirdi. Osman Bey aynı zamanda padişahın da yâverlerindendi. Gemideki ikinci önemli şahıs ise, Akdeniz, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'nu avucunun içi gibi bilen, askerî harita uzmanı yarbay Ali Bey'di. Ali Bey, ( eski Millî eğitim bakanı Hasan Ali Yücel'in anne tarafından dedesi, şâir Can Yücel'in de büyük dedesiydi ) Ertuğrul Fırkateyni'nin kaptanı olarak heybetli bir görünüme sâhip olmak için hayatında ilk kez sakal bıraktı.

MÜRETTEBAT TAM TEKMİL

Üç büyük yelken direği olan ve buharla çalışan Ertuğrul gemisi, hızla bakıma alınarak yenilendi. Bu esnâda doktorlar, aşçılar, fotoğrafçılar, subaylar, bandocular, makine ve güverte görevlilerinden oluşan 650 kişilik mürettebât özenle seçilerek kaptan paşaya sunuldu. Nihâyet 14 Temmuz 1889 Pazar sabahı Ertuğrul Fırkateyni, binlerce kişinin katıldığı bir törenle (bir daha dönmemek üzere) Sarayburnu limanından ayrıldı. 12 gün sonra Ertuğrul gemisi Süveyş Kanalı'na ulaştı. İlk aksilik, geminin kanala girmesinin ikinci gününde yaşandı. Kumlara oturan gemi ancak tüm yükünden kurtulduktan, hattâ kömürleri dahi boşaltıldıktan sonra hareket edebildi. Üçüncü gün ise kanalda, karşıdan gelen bir başka gemiyle çarpışmamak için dümen kırınca dümeni kırıldı. Birkaç yerinden de hasar gören gemi çâresiz, bakıma alındı. İki ay kadar uzun bir süre devâm eden tâmirattan sonra 23 Eylül'de yine yola revân olan Ertuğrul için belki de bu kazâlar Allah tarafından bir îkaz, bir işâretti, kim bilir.

KUTSAL GEMİYE NAZAR DEĞİYOR

Bir kaç fırtına atlatıldıktan sonra nihâyet 10 Martta Saygon'a ulaşıldı. 10 gün boyunca 15 bin Çinli tarafından ziyâret edilen gemi, onca fırtınadan sağ sâlim kurtulmayı başarıp, dünyanın bir ucundan o bir ucuna kadar gelebildiği için de “Kutsal Gemi” diye destanlaştırılmıştı. 20 Mart sabahı Hong Kong'a doğru yola çıkıldı. Fakat Saygon'dan ayrıldıktan 2 gün sonra üçüncü defâ yine şiddetli bir fırtına bekliyordu gemiyi. Yelkenleri parçalanan ve birçok yeri hasar gören gemi tekrar Saygon limanına dönmek zorunda kaldı. Bakımı yapılıp, 15 Nisan 1890 akşamında Hong Kong'a ulaşan gemi, gündemin en önemli hâdisesi olarak ilgiyle tâkip edildiğinden, her gittikleri limanda aynı ilgi ve coşkuyla karşılanıyordu. Kendileri için askerî törenler yapılıyor, şölenler, ziyâfetler veriliyordu. Ertuğrul gemisi Hong Kong'ta 18 Mayıs'a kadar 1 ay kaldı. Bu süre zarfında gemiyi basan fârelerin zararı ilerleyen günlerde ortaya çıkmış, gemide kolera salgını başlamıştı. Nihâyet gemi binbir güçlükle temizlendikten sonra Japonya'nın Nagazaki limanına doğru yola koyuldu. 7 Haziranda Yokohama limanındaydılar. Karşılama heyetinde bulunanların başında Japon Prensi Komatsu da vardı. Muhteşem bir tören hazırlanmıştı. Ertuğrul Fırkateyni'nin sağ sâlim Japonya'ya ulaşması telgraflarla İstanbul'a, gazetelerle tüm dünyaya duyuruldu. Yokohama'dan trenle Tokyo'ya giden Osman Paşa ve heyeti, Japon imparatoruna Sultan Abdülhamid'in gönderdiği “İmtiyaz Nişânı” nı ve hediyeleri sundular. İmparator Meiji tarafından da Osman Paşa'ya “Büyük Güneş Nişanı” ve diğer nişanlar hediye edildi. Tercüman Yüzbaşı Reşat Bey idi. Tarih: 11 Haziran 1890.

TÜRKLERİN ASALETİ JAPONLARIN NEZAKETİ

İmparatorun sarayına dâvet edilen Türk heyetini görmek için mahşerî bir kalabalık oluşmuştu Tokyo sokaklarında. Görkemli bir törenle karşılanan Amiral Osman Paşa, Japon imparatorundan başka, üst kademedeki devlet görevlileriyle de görüşerek onlara da hediyeler takdîm etti. Gazeteler, Osmanlı denizcilerinin “diğer ülke denizcileri gibi ayyaş ve içki müptelâsı olmadıklarını, meyhanelerin dahi önünden geçmediklerini” yazıyorlar, Japon halkı ise Türk heyetinin topluca camiye gidip ibâdet etmelerine, nezâketlerine ve kültürlerine hayran kalıyorlardı. Nihâyet dönüş vakti gelmişti. Nagoya limanından demir alındı. Târih: 15 Eylül 1890 Pazartesi. 14 aydan beri vatandan ve âilelerinden ayrı kalan Ertuğrul yolcuları, büyük bir sevinçle dönüyorlardı İstanbul'a. Çok şeyler yaşanmıştı bu yolculukta. Çocuğu olduğu müjdesini alanlar dahi olmuştu. Amiral Osman Paşa da yolculuk sırasında baba olanlardan biriydi. Ve akşam karanlığının bastırmasıyla korkulan oldu. Fırtına yüklü kara bulutlar hızla Ertuğrul gemisine doğru gelmeye başlamıştı. Az sonra korkunç bir fırtınanın tam ortasında kalan Ertuğrul, başı kopartılmış deli tavuk gibi dönmeye başladı devâsa girdapların arasında. Dev dalgaların sesi, çığlık seslerini bastırıyor, Ertuğrul gemisi gecenin karanlığında, okyanusun kucağında batmamak için çâresizce mücâdele veriyordu. Saat 9:30 civârında Ertuğrul gemisi büyük bir gürültüyle Oşima Adası burnundaki Kaşinozaki Feneri önlerinde kayalara çarparak ikiye bölündü.

650 KİŞİDEN 69 KİŞİ KURTULABİLDİ

Dalgalarla boğuşurken mukâvemet gösterebilenler ile okyanusun sâhile fırlattığı şahıslar kurtulabilmişti ancak. Sahil köydeki Japon köylülerin yardımıyla 69 kişi hayatta kaldı. Japon İmparator Meiji hâdiseyi duyar duymaz, fırtınadan kurtulan 6 subay ve 63 eri evvelâ Kobe kentindeki hastanelere naklettirip tedâvi edilmelerini sağladı. 17 ay önce İstanbul limanından Ertuğrul Fırkateyni ile uğurlanan 650 kişilik mürettebât, şimdi 2 Japon savaş gemisiyle 69 kişi olarak geri dönüyordu. Ertuğrul Fırkateyni, gemi kumandanı Amiral Osman Paşa, kaptan yarbay Ali Bey ve 566 nefer ise artık geri dönmeyecekti. 21 Eylül 1890 da Ertuğrul şehitleri, geminin battığı yerin karşısındaki tepeye defnedildiler. Japon hükümeti tarafından bu tepeye dikilen âbidenin üzerine de Türkçe ve Japonca “Osman Paşa” yazıldı. 1 yıl sonra da bu hazin vak'â taşa kazındı. Ayrıca Kuşimoto kasabası, Mersin ile kardeş şehir îlân edilerek Ertuğrul Şehitleri Anıtı'nın aynısı Mersin sâhillerine de dikildi. Şehitliğin bulunduğu Kuşimoto'da 1974 yılında “Türk Müzesi” ismiyle bir de müze açıldı.

Ertuğrul Fırkateyni'nin Japonya'ya gitmesi, Türk-Japon dostluğunun temelini oluşturmuştu. Bu dostluğun sembolü ise, Japonya'nın Kuşimoto kentindeki Oşima Adası'nda bulunan ve Japonlar tarafından dikilen Ertuğrul Şehitliği Anıtı'dır.


13 yıl önce