|

Yetim filleri ve maymun yiyen insanları kareledi

Dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı Joachim Schmeisser'in Türkiye'de ilk kez açtığı sergisinde Kenya'da çektiği yetim fillerin ve Tanzanya'nın etnik halkı Hadzabe kabilesinin fotoğrafları yer alıyor.

Merve Sena Kılıç
00:00 - 28/10/2012 Pazar
Güncelleme: 21:45 - 27/10/2012 Cumartesi
Yeni Şafak
Yetim filleri ve maymun  yiyen insanları kareledi
Yetim filleri ve maymun yiyen insanları kareledi

Tüm dünyada The David Sheldrick Wildlife Trust (DSWT) gibi sosyal sorumluluk projeleri ve fotoğraf sanatına yaptığı katkılarıyla tanınan Immagis firması Türkiye'de ilk sanat galerisini Joachim Schmeisser'in 'IN THE REALM OF LIGHT' 'Işığın Ülkesinde' sergisiyle İstanbul'da açtı. Sanat galerisinin ilk konuğu olan dünyaca ünlü ödüllü fotoğraf sanatçısı Joachim Schmeisser, daha çok insan ve doğa fotoğrafları çekiyor. Afrika Kıtasına özel ilgisi var. Kendisiyle söyleşi yapma imkanı yakaladığımız Schmeisser, Kenya'da fotoğrafladığı yavru fillerin aynı çocuklar gibi hareket ettiğini ve çok hisli hayvanlar olduğunu söylüyor. Fillerin beklenmedik şekilde hızlı ve atik hareket etmelerinden dolayı fotoğraf çekimini hayli zorlaştırdığını belirtiyor. Joachim Schmeisser'in Yetim Filler fotoğraflarının yanı sıra Tanzanya'nın etnik halkı Hadzabe'leri görüntülediği fotoğraflar da ilk kez İstanbul'daki sergide yer alıyor. Schmeisser, 'Bölgede yaşayan en büyük yerli kabile olan Hadzabeler, oldukça ilkel bir hayat sürdürüyorlar.Avcılıkla besleniyorlar. Maymun yiyorlar.' diyor.

Fotoğrafa ilginiz ilk nasıl başladı?

Babam fotoğrafla çok ilgileniyordu. Daha altmışlarda, o zamanın en iyi ve özel fotoğraf makinesi olan Edix'i -yansıtmalı fotoğraf makinesi- vardı. 12 yaşımdayken, bu fotoğraf makinesini ödünç aldım. Vizörden gördüğüm o başka dünya beni büyülemişti. Fotoğraf kendi kimliğinizi sürekli keşfetmek ve geliştirmekle aynı anlama geliyor ve tutkulu bir fotoğrafçı olarak, her kareye kattığınız bir parçanız her zaman var oluyor.

Fotoğraf için özellikle Asya ve Afrika'yı seçmenizin özel bir sebebi var mı?

2009'un başlarında Gana'ya giden bir doktora eşlik ettim. O hafta büyük bir kırılma yaşadım. Yetimhanelerde, ameliyathanede, farklı okullarda çekimler yaptım ve AIDS hastalarını kendi evlerinde fotoğrafladım. Gana'da yaşadıklarım bana fotoğrafçılığın insanların zihninde bir değişim de yaratabileceğini öğretti. Bu portreler izleyicilerde yeni bir perspektif yarattı. Fotoğraflar, bu insanların ruhuna ve doğasına daha derinden bakmalarını sağladı. Fotoğraf kareleri sadece sefaleti değil, bu etkileyici insanların gururu ve onurunu gösteriyorlardı.

YETİM BİR FİLİM VAR
'In The Realm of Light' 'Işığın Ülkesi' sergisinde yetim filleri ve Hadzabe yerlilerini kullanmışsınız. Nasıl bir deneyim oldu?

Bir arkadaşım, oğluma Kenya'daki 'The David Sheldrick Wildlife Trust'tan yetim bir filin velayetini hediye etti. Bu nazik devlerle böyle karşılaştım. Kendi doğal habitatları olan bu harikulade canlıların, Tanzanya'daki Eyasie Gölü'nde yaşayan Hadzabe kabilesinin ve Ruanda'daki dağ gorillerinin fotoğraflarını çekmeye başladım. Amacım bu yüzlerin arkasına bakmak ve bu muhteşem insanların ve nesli tükenmek üzere olan canlıların doğasını (ve belki de ruhunu) betimlemekti.

Sergiye neden 'In The Realm of Light' yani 'Işığın Ülkesi' adını verdiniz?

'Işığın Ülkesi' hayatın önemli ve temel bir yönünün bize hatırlatılması gerektiği anlamına geliyor. Algıladığımız her şey aslında bir imgelem. Bu ancak ışığın yansımasıyla görünür bir hale geliyor. Mutlak bir gerçeklik yok. Her şeyin birbirine bağlı ve bağımsız olduğunu düşünüyorum. Felsefi bir perspektiften bakacak olursak, ortak bir kökeni, ışığı paylaşıyoruz hepimiz. Çok basit: Işık olmazsa, hayat da olmaz, resim de ve tabii ki fotoğraf da.

HADZABELER DÜNYADAN İZOLE YAŞIYORLAR
Filleri etkileyici hayvanlar olarak niteliyorsunuz. Bununla ilgili neler söylersiniz?

Fillerin her birinin tıpkı bizim gibi kendi kişiliği ve duyguları olduğunu fark ettim. Beni en çok şaşırtan ve büyüleyen de bu oldu...

Tanzanya'da Hadzabe yerlileri ile nasıl vakit geçirdiniz? Ne kadar sürdü? İlginç anılarınız var mı?

Hadzabe yerlileri, atalarının on binlerce yıldır yaptığı gibi, büyük bir aile klanında normal uygarlıktan izole bir şekilde yaşıyorlar ve Afrika'daki son avcı-toplayıcılar. Küçük erkek çocukları bile küçük bir kuşu, bir ok ve yay ile vurabiliyor. Dört yaşındaki kız çocukları canlı bir salyangozun kabuğunu kırıp açarak, tıpkı yumurta gibi yiyor. Doğaya bu kadar yakın bir şekilde yaşamaları çok büyüleyici.

Evinizde hayvan besliyor musunuz?

Evet, bir köpeğim var; bir Rhodesian Ridgeback. İsmi evlatlık filimizinkiyle aynı; Kibo.

İSTANBUL HEM GELENEKSEL HEM MODERN
Türkiye'ye daha önce geldiniz mi?

Daha önce birkaç kez Türkiye'ye gelmiştim. İstanbul'a ikinci gelişim.

İzlenimleriniz nedir?

İstanbul beni çok etkiledi. Eski gelenekler ve modernitenin karışımı inanılmaz. Bir yanda şehrin ve yaşayanların hızını, diğer yanda kendinizi toparlayabileceğiniz sessiz ve huzurlu yerleri çok sevdim. Bence bu büyük şehrin geleceği henüz başladı.

Türkiye'de fotoğraf çekimi yaptınız mı?

Henüz bunun için fırsatım olmadı. Ama yakın gelecekte bu büyüleyici şehirle daha yoğun bir etkileşime geçeceğim tabii ki.

En ilkel kabile Hadzabeler

Tanzanya'nın vahşi doğada yaşayan en büyük yerli kabilesi olan Hadzabeler, oldukça ilkel bir hayat sürdürüyorlar. Hadzabeler'in en büyük özellikleri avcılık konusunda kendilerini geliştirmiş olmaları. Ok kullanma konusunda uzmanlaşmış ve bölgenin en iyi avcısı durumuna gelmişler. Yaşadıkları yörede bulunmayan bir ağacın özsuyundan elde edilen zehir sürülmüş, demir uçlu av okları ile büyük küçük hiçbir canlıyı affetmiyorlar. Maymunlara merakı olan Hadzabeler, sinsice geldikleri ağaç diplerinde maymunları görür görmez avlayıp hemen pişirip yiyorlar. Aynı zamanda bu kabile üyeleri çok iyi birer aslan avcısı. Bölgedeki aslan nüfusunun azalmasının baş nedeni sayılan Hadzabeler için aslan avlamak kendi aralarında güç ve cesaret gösterisi olarak biliniyor.'

Morgdaki çekimim unutulmazdı

İnsan ve hayvan fotoğrafları çekiyorsunuz? Hangisi daha kolay?

Bazen insanları çekmek daha kolay, çünkü onlarla konuşup amacınızı anlatabiliyorsunuz. Mesela Hadzabeler şaklamalı bir dil konuşuyorlar, yani onlarla konuşamadım aslında. Karşılıklı anlayış gerekli. Bu yaklaşım başarılı ve iyi fotoğrafların anahtarıdır.

Size göre en fotojenik canlı hangisi?

İnsan.

Çekerken en çok zorlandığınız kare?

Ruanda'daki gorillerden birini çekmek, gerçekten zor bir çekimdi. Öncelikle yaşadıkları dağlarda yürümek çok zor. Bölgeye çok zor ulaşılıyor; gerçek bir cangıl. Gorilleri bulduğumda, onların arasında pek hareket edemiyordum. Bu da iyi fotoğraflar çekmeyi hayli zorlaştırdı.

En keyif aldığınız çekim?

Eşim ve köpeğim Kibo'yla yaptığım çekimler.

En unutamadığınız kare?

Gana'daki AIDS hastalarının portresi ve morgda yaptığım bir çalışma.


11 yıl önce