|

500 canın ödülü sadece 5 teşekkür

Onlar, her hafta sonu Karadeniz'in hırçın dalgalarına bir can daha kaptırmamak için savaşıyorlar. Kimse yaptıkları için para vermiyor, hatta canlarını kurtardıkları insanlar bile dönüp teşekkür etmiyor.

Recep Yeter
00:00 - 26/08/2007 Pazar
Güncelleme: 23:25 - 25/08/2007 Cumartesi
Yeni Şafak
500 canın ödülü sadece 5 teşekkür
500 canın ödülü sadece 5 teşekkür

Kocaeli'inin şirin ilçesi Kandıra'nın sahillerindeki kahramanları anlatacağım bugün size… Geçtiğimiz günlerde bir anne ile ikiz kızlarını kurtarırken çekilyen görüntüleri televizyonlarda yayınlanan Serhat da onlardan biri. Gazete haberlerinden Serhat'ın izini sürünce onun gibi onlarca arkadaşına, gönüllü kahramanlara çıktı yolumuz. Serhat ve arkadaşları, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyük bir cesaret ve özveri örneğine imza atıyormuş meğer. Kandıra sahillerinde yıllardır hayatları pahasına 'gönüllü cankurtaranlık' yapıyorlarmış da haberimiz yokmuş. Bugüne kadar kurtardıkları insanların sayısını yüzlerle ifade ediyorlar. Hiç biri, kaçar can kurtardığını hatırlamıyor. Çünkü sıradan bir görev olarak görüyorlar bunu. Dolayısıyla ne maddi bir karşılık bekliyorlar kurtardıkları canlar için ne de bir teşekkür. Akşam yastığa başlarını koyarken birer kahraman olarak uykuya dalmak onlara yetiyor.

Asker de var, ev hanımı da

Kandıra'da yıllık iznimi kullanırken ziyaret ettim onları. Cankurtaran Timi Komutanı Doğan Menteş'le randevulaşıp cankurtaranların yanına giderken biraz sonra karşılacağım manzarayı hayal bile etmiyordum. Ne yalan söyleyeyim, birkaç delikanlıyla sahilde görüşüp geri döneceğimizi sanıyordum. Ta ki Cebeci sahilindeki tam teşekküllü cankurtaran kampını görünceye ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Emin Pehlivan tarafından karşılanıncaya kadar. Emin bey, beni önce kendisi gibi kır saçlı delikanlıların yani deneyimli dalgıçlar ve cankurtaran eğitmenlerinin bulunduğu masaya davet etti. Emin beyin sıcaklığından cesaret alıp hemen ilk sorumu sordum "Kim bu insanlar, burada ne yapıyorlar?" "Gönüllüler" diyerek başladı anlatmaya Emin bey. "Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin Koordinatörlüğünde Kandıra sahillerinde cankurtaranlık yapan insanlar. Aralarında asker de var, mühendis de, öğrenci de var emekli de…"

Bir benzeri yok

Onları burada toplayan ise Emin beyin Kocaeli'nde yıllardır uyguladığı gönüllü itfayeciler projesinin bir devamı. Öyle ki Türkiye'de, belki de dünyada bir ilki uygulayan Emin bey, Kocaeli'nde yaklaşık 200 gönüllü itfaiyeciyle çalışıyor. Cankurtaranlık görevi kendilerine devredilince bu işe de gönüllüleri katmayı başarmış.

Dalgıçların gönlünü çeldi

Cankurtaranları en çok üzen bir insanla uğraşırken öbür tarafta bir başka insanı dalgalara kurban vermek. Emin bey de Cebeci, Seyrek, Bağırganlı ve Kumcağız plajları için gönüllü itfaiyeciler yetmeyince gönüllü cankurtaran arayışına girmiş. Dalış okulları ve su altı topluluklarının kapısını çalıp, Kandıra'da bir hafta sonu dalış ve piknik yapma önerisi götürmüş. Yarımca Su Altı Topluluğu, Akut, Kocaeli Yüksek Örneğim Derneği Kocaeli Sualtı Sporları Kulübü ile Değirmendere Su Altı Topluluğu (DESSAT) üyeleri için işte o dalış başlangıç olmuş. Çünkü gönüllü itfaiyecilerin halk plajlarında sınırlı imkanlarla gösterdikleri cankurtarma çabalarını görünce onları yalnız bırakmaya gönülleri razı olmamış. Artık 15 Haziran ile 15 Eylül tarihleri arasında Kandıra sahillerinde her hafta sonu 15'i itfaiye çalışanı, 10'u sağlık personeli ile ortalama 70 gönüllü cankurtaran görev yapıyor.

Karadeniz, kimseyi tanımaz

DESSAT Kurucusu ve Eğitmeni Murat Kulakaç, Deniz Kuvvetleri'nden Emekli bir Astsubay. Kulakaç, "Niye buradasınız? soruma "Amacımız bu sahillerde kimsenin canı yanmasın" cevabını veriyor. Dalgalı denize girmenin neden tehlikeli olduğunu sorduğum Kulakaç, verdiği cevapla beni bile şaşırtıyor: "Rüzgarlı havada dalgalar kıyıya su biriktiriyor. Bu su denize sel olarak dönüyor. Buna Rip akıntısı diyoruz. Akıntı, altınızdaki kumu ve sizi denize çeker. Yüzme bilseniz de farketmez” Kulakaç, bu bilgileri okullarda da anlatacaklarını söylüyor.

Bir günde 89 kişi kurtardılar

Cankurtaranların sadece ambulansa verip, isimlerini kaydettiği kişilerin sayısı 2004'te 30, 2005'te 105, 2006'da 205, 2007'de ise bugüne kadar 79 kişi. Su yutmadan kıyıya çıkarılanlar bu listeye dahil değil. 4 yılda toplam 500'e yakın kişinin hayatını kurtaran gönüllülerden her biri en az 5-6 canın kurtarılmasında bizzat görev almış. Soruyorum, hayatını kurtardığınız insanlardan sonra gelip sizi bulan var mı diye… Hep bir ağzdan "Teşekkür bile etmiyorlar. Bugüne kadar sadece 5 kişi geri dönüp sağol demiştir belki. " cevabını veriyorlar.

Deprem günü karar verdim

Karşımda sesiz sedasız oturan, hatta arkadaşlarım her şeyi anlatır diyerek ilk turda pas geçen fotojenik ve karizmatik kişinin ismi Osman Tarakçı. TSK'da Astsubay olan Tarakçı, DESSAT'ın gönüllü eğitmeni. Osman bey, "Bugüne kadar 500'ün üzerinde bay- bayan balık adam yetiştirdim" derken gözlerinin içi gururla parıldıyor. Sebebini ise peşinden söylüyor: "1999'da depremi Gölcük'te yaşadım. İnsanlar su altındaydı ama çıkaracak kimse yoktu. O gün balık adam yetiştireceğim diye söz verdim kendi kendime”

“Ben kahramanım”

Her birinin belleğinde ayrı bir hikaye var. Osman Tarakçı, geçen yıl yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: "Öğrencilerimden biri, akşama kadar 89 kişiyi çıkardığımız gün, ilk kez gönüllü olarak gelmişti. Üçüncü kişiden sonra 'artık tükendim” dedi. Fakat bir süre dinlenince dayanamayıp tekrar gözü kapalı daldı denize. O gün herkes bitmişti. O ilk kez gelen öğrencime "ne hissediyorsun" diye sordum. 'İlk defa can kurtarıyorum. Hiçbir şey düşünemiyorum' dedi. O zaman bu akşam yastığa başını koy. Ne hissediyorsan yarın bana söyle“ dedim. Ertesi gün gözleri ışıldayarak geldi ve “Hocam ben kahramanım” dedi.

O gözleri unutamam

Meteoroloji Mühendisi Hülya Eröz üç yıldız bir dalgıç. Hülya hanım için hafta sonlarını Cebeci'deki bu kampta geçirmek artık bağımlılıktan öte bir şey. Öyle ki "Bu bağımlılığı anlamak için, Pazar günü eve dönerken yüzlerimizdeki tebessümü görmelisiniz. Çok gururlu, çok onurlu bir görev. Herkese tavsiye ederim." diyor.

“Can kurtarıyoruz dile kolay” diyen muhasebeci

Nihal Düzbasan (27) ise kurtardığı bir adamın gözlerini unutamıyor. "Kumcağız'da, botla gezerken gözgöze geldik. Öylesine korkmuştu ki bağıramıyordu. Gözleriyle yardım istedi. Hemen atladım. Onlarca insanın kurtarılmasında emeğim oldu ama o gözleri unutamadım." Can kurtarmanın ne olduğunu yaşayan bilir diyen Nihal şunları söylüyor: "Acaba orada olmadığım için bir canın hayatını kaybetmesine mi neden oluyorum diye düşünmekten kendimi alamadığım için tatile gidemiyorum”



Babasını denizde kaybeden Serhat Narlıoğlu, “Başkası bu acıyı yaşamasın” diyor

Geçtiğimiz hafta Kumcağız'da 33 yaşındaki Zeliha Oyuktaş isimli anne ile 9 yaşlarındaki ikiz kızları Gözde ve Gizem'i kurtarırken çekilen görüntüleri televizyonlara yansıyan Serhat Narlıoğlu da (21) gönüllü cankurtaranlardan biri. 2.5 yıldır gönüllü itfaiyeci olarak çalışıyor. Serhat'a yaşadığı olayı anlatmasını istediğimizde, "Hangi olay" diye hatırlamakta zorlanıyor. Ben biraz daha detaylarını aktarınca ancak hatırlıyor. Ve ekliyor "Biz onun gibi olayları her gün birkaç kez yaşıyoruz. Sadece o gün kameraya çekmişler. Tek farkı oydu" diyor. Türkiye'nin heyecanla izlediği görüntülerin Serhat için can kurtarmanın da ötesinde bir anlamı daha var. Onu da “Cankurtaranlık senin için ne ifade ediyor” diye sorduğumda söylüyor. İtfaiye Personeli olan ve Arama Kurtarma Timi'nde görev yapan babası 2000 yılında denizde bir kurtarma sırasında kalp krizi geçirerek vefat etmiş. Serhat, "Başkaları bu acıyı yaşamasın diye bu göreve başvurdum" diyor. Serhat'la bu söyleşiyi yaptığımız gün yani 18 Ağustos, aynı zamanda babası Ahmet Kamil Narlıoğlu'nun vefat yıldönümüymüş. Serhat'ın gözleri de babasına layık olmanın gururuyla ışıldamaya devam ediyor.


8 yılda 240 kişiyi kurtardı

Musa Özgar ise mesleği cankurtaranlık olan biri. 10 yıldır profesyonel cankurtaranlık yapan Özgar da insanların vefasızlığından şikayetçi. 10 yılda resmi kayıtlara göre 240 kişinin canını kurtaran Özgar'a, kurtardığı iki kızın babası iki gömlek hediye etmiş. Hepsi o. Musa da karşılık beklemiyor ama 'hiç değilse teşekkürü hakediyoruz” diyor. Musa, seneler önce bir kadını kurtarmaya uğraşırken 100 metre ileride boğulan 17 yaşındaki bir genci hala unutamıyor.


17 yıl önce