|

Adıyamanlılara da bolero dinleteceğim

Murat Cem Orhan ve Ege Semercioğlu, Divan Alafranga adını verdikleri ilk albümde Fransız klasik batı müziği eserlerini Türk ezgileriyle buluşturuyor. Klasik müziğe önyargılı olduğumuzu söyleyen Orhan, ''Adıyamanlı birine de Bolero dinletmek istiyorum'' diyor.

Harun Karaburç
00:00 - 14/09/2014 الأحد
Güncelleme: 19:44 - 13/09/2014 السبت
Yeni Şafak
Adıyamanlılara da bolero dinleteceğim
Adıyamanlılara da bolero dinleteceğim

Türkiye''de müzik adına kaliteli ve güzel işler yapılıyor diye bir tez yazmaya başlasak referans alabileceğimiz bir albümle karşımıza çıkan Murat Cem Orhan ve Ege Semercioğlu, Divan Alafranga''da klasik batı müziğini bizim enstrümanlarımızla bir araya getiriyorlar. Çocukluktan arkadaş olan ikilinin tek tutkusu güzel müzikler yapıp bu müzikleri de bizlerle paylaşmak. Divan Alafranga bunun somut bir örneği. Radyolardan, müzik çalarlarımızdan, konserlerden dinlemeye doyamadığımız Fransız bestecilerin bestelerini kendi enstrümanlarımızla dinlemek büyük keyif verici. Üstelik dokuları hiç bozulmadan. Üzerinde titizlikle çalışmalar yapılan eserler aslına sadık kalınarak kulaklarımıza ulaşıyor. Hiç bir bozulmadan, deformeden söz edemeyiz. Bu arşivlik albüm Jean Baptiste''in ''Marche pour la ceremonie des turcs'' eseriyle başlıyor. Ardından, Je Te Veux, Habanera, Je Crois Entendre Encore, Pavane, Elegie, Bolero, Gnossienne No:1, Carmen Ouverture ve Ganop Infernal ile devam ediyor. Birbirinden güzel bu on eser arasından hangisini daha çok sevdiğinize şaşıp kalıyorsunuz. Divan Alafranga projesiyle daha fazla kişiye ulaşmak istediğini söyleyen Murat Cem Orhan, ''Adıyamanlı birine de Bolero dinletmek istiyorum'' diyor. Divan Alafranga, her müzikseverin evinde olması gereken dinledikçe huzur ve keyif veren bir ilk albüm.

HİÇ AYRILMADIK Kİ

Müziğin ne bir sınırı olduğu, ne de bir kalıbı olduğunu bir kez daha kanıtlayan Divan Alafranga, aynı zamanda devamında İtalyan, Alman, Rus bestecilerini de içine almayı hedefleyen bir proje. Murat Cem Orhan ve Ege Semercioğlu''na nasıl bir araya gediklerini sorduğumuzda ''zaten hiç ayrılmadık ki'' yanıtını alıyoruz. İkisi de müzikle iştigal etmeye başlayınca hem müzik onları bir arada tutan tutkal vazifesi görmüş hem de dostlukları pekişmiş. Bu beraberlik de ortaya son derece keyifli bir projeyi çıkarmış.

1980''LERİN ÜNLÜ OLMA YOLU

Türk Hava Yolları, Fransa''ya yapılan seyahatlerde yolculara izletmek için bir Paris belgeseli hazırlatıyor. Bu belgeselin altyapısında yer alacak müzikleri de Orhan ve Semercioğlu''ndan sipariş ediyor. İkili bunun üzerine Erik Satie''nin Je Te Veux eserini Türk sazlarıyla çalıyorlar. Saint Michel Fransız Lisesi''nin müdürü, Orhan''dan bunun gibi birkaç tane eseri çalışmasını ve konserler ayarlayabileceğini söyleyince ikili Divan Alafranga''ya farkında olmadan başlamış. Bundan sonrası 1980''lerin keşfedilme hikayesi gibi. Konserlerin birine gelen Kalan müzik şirketinin sahibi Nilüfer Saltık, ''Projeyle ilgileniyorum, size bir albüm yapalım'' diyor.

Proje bize lokomotif oldu

Kalan Müzik ve Z Yapım etiketiyle piyasaya çıkan Divan Alafranga''da Eyüp Hamiş, Ertan Tekin, Ali Tüfekçi, Batuhan Parlak, Hüseyin Karabulut, Emre Karabulut, Mert Demircioğlu, Sercan Halili, Serkan Dedeman, Eşref Berk Türkoğlu, Evrim Güvemli, Sıtkı Sencer Özbay, Yuşa Katı, Selçuk Erkalaycıoğlu, Esen Demirci gibi müzisyenler yeteneklerini konuşturuyorlar. Divan Alafranga''nın kendilerini ve albümü tasavvur ettiklerinden çok farklı yerlere taşıdığını kaydeden Semercioğlu, ''Proje bizi daha iyi müzisyen daha iyi teknik adam olmaya zorluyor. Proje bir şekilde bizi yönlendiriyor. Lokomotif ürünün kendisi oldu'' diyor. Bu tarz albümlerin piyasada çok fazla olduğuna ancak bu çalışmayı yapanların kendilerinden bir şey katmak adına orijinali bozduğuna vurgu yapan Orhan ise ''Buradaki eserleri klasik müzikten çok koparmak istemedik. İşin içinde bizim çalgılarımız girdiği zaman oradan bir motif alıp doğu müziği de yapmak istemedik. Çünkü ikimizin de geldiği yer Klasik Batı müziği'' diyor.

MÜZİK BİR TUTKAL

Murat Cem Orhan ve Ege Semercioğlu müzikal birikimlerini de beraber yapan iki iyi arkadaş. ''Müzik tutkal. Birbirimizden ayrılmamızı hayatın bizi başka yerlere götürmesini engelleyen bir tutkal. Müzik aslında hayatımızda hep vardı'' diyorlar. Klasik müziğe Türkiye''de önyargı ile yaklaşıldığını söyleyen Orhan, ''Bu projenin bir de şöyle bir güzelliği oldu. İnsanlar, kendi sazlarıyla dinlediği bu ezgilerin orijinallerini merak edip dinlediler ve klasik müziğe olan önyargıları kırıldı. Böylece aşina olduğum bir müziği onların önyargılarını kırarak onlara dinletmiş oldum ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Bir nevi sosyal sorumluluk projesi oldu'' diyor. Orhan''a göre müziğin türü yok, iyi müzik ve kötü müzik var. En çok istediği şey ise bu albümü tüm Türkiye''ye dinletmek, daha fazla konser vermek.

Her şey canlı çalındı

Müzik piyasası kadar hareketli bir piyasa daha yoktur galiba. Her sene yüzlerce albüm çıkıyor. Tabii ki hepsinin başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Arada kendini gösteren birkaç güzel iş dışında dişe değer bir şey yok. Hatta birçok albüm sound bakımından birbirinin aynı. Teknolojinin gelişmesi müziklere de yansıdı, canlı kayıtlar yerine artık kopyala yapıştır yapılıyor. İnsanların da kulaklarının elektronik seslere alıştığına işaret eden Orhan, ''Bu albümün en güzel taraflarından biri de hazır hiçbir şey kullanmamış olmamız. Her şey çalındı. Hatta bazen tekrar tekrar çaldık. Ne duyuyorsanız canlı… Darbukasından ziline kadar her şey çalındı. Müzisyenlerimiz de tekrar tekrar çalmaktan yorulmadılar. Udimiz Batuhan bütün kayıtlar bittiğinde kaydı dinleyip beğenmedi ve yeniden kayda girdik'' diyor.

Hangi enstrüman

Murat Cem Orhan ve Ege Semercioğlu Fransız bestecilerin bestelerini doğu sazlarıyla çalmak için enstrümantasyon bir çalışma yapmışlar. ''Hangi enstürmanla çalmalıyız diye araştırmalar yaptık, armonik araştırmalar yapmadık.'' diyorlar. Albümde doğulu çalgılardan duduk ayrı bir renk katıyor ve bizi farklı coğrafyalarda gezintiye çıkarıyor.

٪d سنوات قبل