|

Afrikalılara hat öğreteceğim

Hat sanatına gönül vermiş Güney Afrikalı Muhammed Hobe, üstad Hasan Çelebi’nin öğrencisi. Sırf hat sanatını öğrenmek için ülkesini bırakıp Türkiye’ye yerleşen Hobe’nin tek hayali kendi ülkesindeki öğrencilere bu sanatı öğretmek. Hobe “Afrikalı Müslümanlara hat öğreteceğim” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 15/03/2015 Pazar
Güncelleme: 16:57 - 14/03/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Klasik sanatlarımıza olan ilgi son yıllarda uluslararası boyuta taşındı. Hat, tezhip, ebru, çini öğrenebilmek için İngiltere, Amerika, Hindistan, Malezya, İran, Mısır ve Suriye’den eğitim almaya gelenlerin arasına her gün yeni isimler ekleniyor. Öğrencilik bittikten sonra bu sanatı devam ettirmek için yerleşenler bile var. Onlardan biri Muhammed Hobe, hat sanatına gönül vermiş bir Güney Afrikalı. Hattat olmak için buraya gelmiş ve yaklaşık dört yıldır Türkiye’de yaşıyor. Yerleşmeden önce kendi ülkesinde İslam Enstitüsünde medrese hocalığı yapıyormuş. Hat dalında ünü sınırları aşmış olan hattat Hasan Çelebi’nin öğrencisi olan Hobe ile hat sanatına gönül verme serüvenini konuştuk. 


Güney Afrikalısınız. Orada bu sanat icra edilmiyor. Hat sanatı ile nasıl tanıştınız? 

Güney Afrika’da Müslüman nüfus çok azdır. Orada bu sanatı öğrenebileceğim bir yer yoktu. Hafızlık yaparken hocam bana Arapça notlar yazdırıyordu. El yazımın güzel olduğunu söyleyerek bana kamış ve mürekkep verdi. Kitaptan baka baka yazmaya başladım.  


Bu sanatla ilgili ne biliyordunuz?

Hiçbirşey bilmiyordum. Yazabildiğimi görünce merakım arttı. Hocam da çok az biliyordu ama beni cesaretlendiriyordu. Birkaç sene sonra “Sana bir hoca lazım” dedi. Hat sanatı öğrenmem için Türkiye’ye gelmem gerektiğini söyledi ve beni cesaretlendirdi. Daha sonra Hasan Hocamın talebesi Hilal Kazan, sergi için Güney Afrika’ya geldiğinde bizim enstitüyü de ziyaret etti. O sırada ben ona hat sanatına olan merakımdan bahsettim ve yazılarımı gösterdim. Beğendi ve beni Hasan Hocaya yönlendirdi.  


Türkiye’ye gelmeden önce ne yapıyordunuz? 

İslam Enstitüsü'nde yeni Müslüman olmuş kimselere din eğitimi ve Kur’an dersi veriyordum. Türkiye’ye ilk 2009 yılında Hasan Hocamın yanına geldim. Burada dört ay kalıp Afrika’ya döndüm. Dört ay birşeyler öğrenmek için çok kısa bir süreydi. Döndükten sonra anladım ki bu böyle uzaktan olmayacak. Herşeyi ülkemde bırakıp bir kamış ve mürekkeple buraya geldim. Bir evim yok, kursun yakınlarında bir yerde yurtta kalıyorum. 


Aileniz ve yakın çevreniz sanat için ülkenizi terk etmenize nasıl tepki gösterdi? 

Arkadaş çevremde bu sanattan haberdar olan kimse yok. Ailem fikrime destek çıktı ve iyi bir fikir olduğunu düşündüler. 


HASAN HOCA BABA GİBİ


Kurulu bir düzeniniz ve işiniz vardı. Türkiye’de yaşamak sizin için zor olmadı mı? 

Benim dışımda sanata meraklı yabancı çok arkadaş var burada. İspanya, Nijer, Malezya, Fas, İngiltere’den de çok arkadaşımız var. Burada yaşamak benim için tahmin ettiğim kadar zor olmadı. Çünkü Türkler hakikaten çok yardım sever ve sıcak. Başka bir ülkede hiçbir iş yapmadan yaşamanız çok zor olur. Ama burada herkes birbirine yardım ediyor. Çok farklı bir kültür olsa da sonuçta Müslümanız ve bu bizi yakınlaştırıyor.  


Ya öğrenemezsem diye düşündünüz mü? 

Başlarda endişeye düşüyorsunuz tabi ama burada başka birşeyle ilgilenmiyorum. Kursa gidiyorum ve yurtta oturup meşk çalışıyorum. Çok şükür yazdığım yazılardan para kazanabilecek duruma geldim.   


Dört yıldır buradasınız ülkenize dönmeyi düşünüyor musunuz? 

Buradaki arkadaşlarımız genellikle ülkelerini özlediklerinden çok uzun süre kalamıyorlar. Hat sanatını o kadar çok sevdim ki geri dönmek şu an aklıma bile gelmiyor. Üç sene içinde icazet aldım. Nesih ve sülüs alanında çalışıyorum. Amacım yazıda iyi olmakve bunun için çok çalışmak gerekiyor. O yüzden hocamın dizinin dibinden ayrılmak istemiyorum. Hasan Hoca benim için bir baba gibi. Çok şefkatli, sıcakkanlı, sürekli motive ediyor ve şevkimizi kırmıyor.  


TALEBELERİME BU SANATI ÖĞRETMEK İSTİYORUM


Geleneksel sanatlar hakkında ne biliyordunuz? 

Ben buraya gelene kadar hat sanatını, tezhip, ebru, çini ve minyatür sanatlarını bilmiyordum. Bu anlamda  çok yeni. Hat sanatını çok iyi bilmek gerektiğini düşünüyorum. Bunun için açılan sergilere katılıyorum ve kitaplar okuyorum. Hasan Hoca hafız olduğum için Kur’an yazmam gerektiğini söyledi. Benim de öyle bir niyetim var. Bir de en büyük hayalim burada biraz daha kaldıktan sonra kendi ülkeme gidip oradaki öğrencilerime hat sanatını öğretmek.   


Hat medresesi açan talebeleri var

Hasan Çelebi, yabancı öğrencilere en çok ders veren hattatların başında geliyor. Yurt dışından gelen öğrencileri iki farklı gruba ayıran Çelebi, İslam ülkelerinden gelenlerin harflere aşina olduğundan daha başarılı olduklarına dikkat çekiyor. Bazı ülkelerde hat geleneği olmadığını, Muhammed Hobe'nin bu yüzden diğer öğrencilere göre daha çok zorlandığını söylüyor. Çelebi "Cezayir, Mısır ve Suriye’den gelenler daha çabuk ilerleme kaydediyor. Endonezya, Afrika gibi ülkelerde hat geleneği olmadığından buradan gelenler hiçbirşey bilmiyorlar. Öğrenirken çok sıkıntı çekiyorlar. Fakat gayretli bir çalışmanın neticesinde istediklerine ulaşıyorlar" diyor. Gelen yabancı öğrenciler arasında Suriyeliler çoğunlukta. Onlar bu sanatı öğrenerek hayata tutunmaya çalışıyor. 

HİZMETTEN MEMNUNUM

İçlerinde çok iyi olanlar da var. Örneğin Hocanın Faslı bir talebesi Mısır’da bir medrese açmış. Yetişen talebeler Endonezya’ya giderek orada eğitim zinciri oluşturmuşlar. Şu anda Endonezya’da her vilayette bir hat medresesi bulunuyor. Hasan hoca ise bu hizmetlerden bir hayli memnun. Hasan hoca dil bilmeyen yabancı öğrencilerle iletişim kurarken sorun yaşamıyor. Arap ülkelerinden gelenlerle Arapça konuşabiliyor, İngilizce için ise öğrencilerinden yardım alıyor. Çelebi, hat sanatının dilini kavradıktan sonra başka bir dile ihtiyaç kalmadığını söylüyor.

TEKNOLOJİ İLGİYİ ARTTIRDI

İngiltere'den gelen öğrencileri olduğunu anlatan Hasan hoca, geleneksel sanatlara olan ilgiyi teknolojiye bağlıyor. Türkiye’de yapılan müzayedelerin internet ortamından takip edildiğini söyleyen Çelebi, genellikle Müslüman yabancıların İslam sanatlarına olan merakının bu sayede arttığını belirtiyor. Öğrencilerine iyi hoca seçmeleri ve çalışmaları konusunda tavsiyede bulunan Hasan Hoca'nın onlardan istediği tek şey, bu sanatı başkalarına öğretmek ve yaşamasını sağlamak. Hoca, talebeleriyle tepeden tırnağa ilgileniyor ve onlara karşı hocadan öte baba gibi davranıyor. Durumu iyi olmayan öğrencilere maddi yardımda bulunan Çelebi, barınma sorunu olduğuna dikkat çekiyor. Çelebi "En büyük eksiğimiz, yurt dışından gelen talabelere barınacak yer bulamamamız. Misafirhane veya özel yerler oluşturulmalı" diyor. 


Parasız pulsuz ama azimli

Hattat Muhammed Mağ da Muhammed Hobe gibi üstat Hasan Çelebi’den ders alıyor. Kendisi aynı zamanda Üsküdar’daki atölyesinde yabancı öğrencilere hat dersleri veriyor. Yurt dışından eğitim almaya gelen öğrencilerin çok daha azimli ve özverili olduklarını, Hobe’nin de onlardan biri olduğunu söyleyen Mağ, yabancıların geleneksel sanatlara karşı büyük bir sevgisi olduğunu dile getiriyor. Mağ, “Kendi ülkesinde de çok varlıklı bir ailenin çocuğu olmamasına rağmen cesaret edip Türkiye’ye geldi. Buraya geldiğinde bizim dilimiz ve kültürümüz hakkında bir fikri yoktu. Yurtta kalıyor, burada çalıştığı bir işi yok. Sosyal aktiviteleri yok. Parası olmadığı için otobüse bile binemediği oluyor. Bu açıdan bakıldığında büyük bir özveri” diyor.


POZİTİF AYRIMCILIK VAR

Yurt dışından gelen yabancıların birçoğunun Türkçe bilmediğini  genellikle dil kursuna da gitmediklerini belirten Mağ, önemli bir kısmının ise ders aldıkları hocalarına İngilizce öğrenmeleri yönünde baskı yaptıklarını anlatıyor. Muhammed Mağ, bu sebeple gelenlere kendilerini ifade edecek kadar Türkçe öğrenme şartı koymuş. Çünkü dil bilmedikleri ve sadece gözlem yaptıklarından daha yavaş ilerleme kaydedebiliyorlar. Yabancıların Türkiye’ye gelmek için can attıklarını söyleyen Mağ, “Türkiye’ye gelmek istemelerinin tek nedeni buradaki insanların çok yardımsever olması. Yabancılara karşı pozitif ayrımcılığın olduğunu biliyorlar. O yüzden buraya yerleşiyorlar. Bu bizim kültürümüzden kaynaklanan bir durum” diyor. 


Çalışırken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum


Hat sanatının en çok nesini sevdiniz?

Verdiği huzuru. Bazen uzun saatler çalışıyorum fakat zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Çünkü zevk ve huzurla doluyorum. Bazen de ne kadar uğraşsam da olmuyor, o zaman mutsuz oluyorum. Hocaya gösterince çok beğeniyor “Aferin” diyor, dünyalar benim oluyor.  


Hattı öğrenirken ve Türkiye’de yaşadığınız süre boyunca başınızdan geçen ilginç bir olay var mı?

Ne zaman zora düşsem Allah hep bir çözüm yolu gösterir. Dualarımın karşılığını çoğunlukla görürüm. Hep de en doğru zamanda. Bazen harcayacak param kalmadığında ben daha sormadan hocam bana para verir. Hayatımın en güzel günlerini Türkiye’de geçirdim. Hat sanatını öğrendiğim, Hasan Hocam ve Efdaluddin Kılıç Hocamın yanında olduğum ders günlerini hiçbirşeye değişmem. 


Bu sanatı öğrenmek isteyenlere ne tavsiye edersiniz?

Türkiye’ye ilk geldiğim zamanlar birkaç ay içinde öğrenirim sanıyordum. Fakat hala burdayım ve hergün yeni şeyler ögreniyorum. Her sene kendi kendime diyorum ki “Gelecek sene daha iyi bir hattat olacağım.” Sonra o zamanın henüz gelmediğini ve katetmem gereken daha uzun yolum olduğunu anlıyorum. Hat öğrenmenin kestirme yolu yok. Hattat olmak için hayat boyu çalışmak gerekiyor. Yazmayı sevmek ve çok çalışmak lazım. 

#hat
#afrika
#Muhammed Hobe
9 yıl önce