|

Algı operasyonlarının asıl amacı darbe yapmak

Algı operasyonları üzerine uzun yıllar çalışan Doç, Dr. Bilal Karaduman, Türkiye’ye yönelik algı operasyonlarının genel olarak siyasi alanı etkilemek ve yönlendirmek amacıyla yapıldığını söylüyor. Karaduman, "Hükümetin itibarsızlaştırılmasının çok ötesinde amaçları olduğu, darbe teşebbüsü olduğu aşikardır" diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 30/11/2014 Pazar
Güncelleme: 20:17 - 29/11/2014 Cumartesi
Diğer
Algı yönetimi, Soğuk Savaş döneminde Amerikan ordusu tarafından ortaya konmuş bir tanım. Ancak günlük hayattaki bireysel ya da toplumsal ilişkilerden, iç siyaset ya da dış politikaya kadar geniş bir yelpazede uygulanabilen bir strateji. Bu sistem topluma nasıl uygulanıyor?

Algı yönetiminin olmazsa olmaz iki koşulu var. Bunlardan birincisi, kendi bilgine sahip olmak, ikincisi ise karşı tarafın bilgisine sahip olmaktır. Bir birey, bir toplumsal ya da siyasi grup veya bir devlet algı yönetimine başvuracaksa herşeyden önce kendi bilgisine sahip olmalı. Güçsüz ya da güçlü yanlarını doğru analiz edip, yapabilirliklerini ve kapasitesini rasyonel bir biçimde idrak etmeli. Yine benzer şekilde algı yönetimi uygulanacak ‘öteki’ de sağlam bir temel üzerinde analiz edilmeli. Mesela, Arap Baharı olarak adlandırılan süreç Arap halklarını doğru analiz etmiş kimi devletlerin açık ve net bir algı operasyonudur.

17 ARALIK ÜÇ YIL ÖNCESİNDEN PLANLANDI

Genellikle hangi tür metaryeller kullanılıyor. Biz bunları farkedebilir miyiz?

Araçları muhteliftir. Bir devletin resmi kurumlarından ve görsel medyaya kadar uzanan geniş bir yelpazede algı yönetimi araçları mevcut. Aslolan insanların zihninin yönlendirilmesi söz konusu olduğu için, burada öne çıkan en önemli araç söylemlerdir. Bu söylemler, kimi zaman medya kanalları kullanılarak sözlü ve görsel öğelerle korku yaratılması veya yeni bir düşman inşası şeklinde ortaya çıkabilir.


Bir algı ne kadar zamanda oluşuyor? 

Bu süre konu olan kişi ya da topluma göre ve ilgili konunun muhtevasına bağlı. Örneğin 17 Aralık algı operasyonunun hazırlıkları yaklaşık üç yıl öncesinden başladı. Yine Gezi Parkı algı operasyonu da uzun süren bir ön hazırlıktan sonra ortaya çıktı. Devletin yetkili mercilerinde bununla ilgili çok sayıda bilgi ve belge bulunuyor.


Yönlendirmenin dışına çıkmak ne kadar mümkün?

Algı yönetiminin sıklıkla bireylerin ya da devletlerin kimlik algıları kullanılarak icra edildiği görülüyor. Kimlik, genel tabirle kişinin ya da devletin kendini nasıl tanımladığıyla ilişkilidir. Araştırmalara göre, insanların “kendinizi ne veya kim olarak tanımlarsınız?” sorusuna verdikleri cevaplar farklılaşıyor. Bu cevaplar; Türk’üm, Kürt’üm, Sünniyim, Aleviyim, Müslümanım, insanım, erkeğim, anneyim, şeklinde ortaya çıkıyor. Kişinin öncelikli ‘değeri’ kimliğini de belirliyor. 


BENLİK İDRAKİ ÖNEMLİ

Burada asıl problem insanların ya da devletlerin doğru kimlik oluşturamaması mı?

Hayır, asıl sorun bu kimliklerin arkasının doldurulmamasıdır. Yani Müslümanlık iddiası taşıyan birinin Kur’an-ı Kerim’i Türkçe mealinden anlayarak okumaması, okuması da yetmez, okuduğunu tefekkür boyutunda irdelememesi ve bu bağlamda içselleştirememesi Müslümanlık iddiasını boşa çıkarıyor. Benzer bir durum milliyetçilik anlayışlarında da var. Algı operasyonlarını bertaraf etmek için sağlam bir benlik idrakine sahip olunması lazım.


Algılarımızın dışında bir gerçeklik var mı? 

Korku, mutluluk, başarı, liderlik, mücadele, inanç, milliyetçilik ve diğer çoğu hissiyatımız algı düzeyinde şekillenen gerçeklerdir. Örneğin İslam dini tektir ama insanoğlunun kendi algıları sonucu şekillenen İslam başkadır. Tek bir dünyada yaşamıyoruz, her insan kendi algısı ölçüsünde dünyasını kuruyor. Bu algılar birbirine yaklaştıkça toplumsal gruplar ya da ulus aidiyeti ortaya çıkıyor.


Yani algılarımız dışında bir gerçeklik yok ve bu nedenle asıl büyük savaş algı düzeyinde yaşanıyor...

Evet. İnsanların algılarını yönlendirebiliyorsanız üstünlük sizde demektir. Algıları fethedilmiş milletler ne kadar mücadele ederlerse etsinler, aslında savaşı baştan kaybetmişlerdir.


AMAÇ SİYASETİ YÖNLENDİRMEK

Doğru ve yanlış diye sahiplendiğimiz düşünceler de algı yönetiminin bir parçası mı? 

İlk gençlik yıllarında hayata daha eleştirel bir pencereden bakarız. Fakat sonra doğru ya da yanlış diye bildiklerimiz bizde sabitleşmeye, sorgulanmamaya başlar. İşte asıl sorun bundan sonra başlıyor. Böylesi bir anlayış ben ve öteki, biz ve onlar gibi kategorik ayrımları keskinleştiriyor ve toplumdaki şiddet sarmalı her geçen gün artıyor.


En çok ne tür bir algı yönetimine maruz kalıyoruz?

Genellikle siyasi alanı etkilemek ve yönlendirmek için yapılıyor. 


Tam olarak amaç ne?

Mevcut hükümeti itibarsızlaştırılmasının çok ötesinde amaçları olduğu, darbe teşebbüsü olduğu aşikardır.


ADNAN MENDERES İLE BAŞLADI

Ne zamandır algı yönetimine maruz kalıyoruz?

Özellikle son 10 yıldır yoğun bir biçimde kullanıldığı bir gerçek. Çünkü, düşük maliyetlerle oldukça yüksek kazanımlara olanak veren bir araçtır. Bu konuda verilebilecek ilk örnek merhum başbakanımız Adnan Menderes’in idam edilmesidir. O dönemde Türkiye’deki yönetimi ele geçirmek isteyen iç ve dış yapılanmaların işbirliği içinde oldukları ve çok ciddi bir algı operasyonu icra ettikleri söylenebilir. Daha yakın tarihsel olaylara bakıldığında ise 28 Şubat Süreci’nin başlı başına incelenmesi gereken bir algı yönetimi stratejisi olduğu görülüyor. Sincan’da yürütülen tanklar, Müslüm Gündüz öncülüğündeki Aczmendilerin o dönemki faaliyetleri ve Fadime Şahin vakası gibi olaylar tamamen algı yönetimi içinde tasarlanmış faaliyetlerdir. Burada iki temel hedef vardı: Tankların yürütülmesi ile ordunun gücünü tüm halka anlatmak ve sözde İslami semboller üzerinden İslamiyeti itibarsızlaştırmak.


İtibarsızlaştırma medya aracılığıyla yapıldı…

Yazılı ya da görsel medyanın algı yönetimi stratejilerinde oldukça merkezi bir konumu var. İnsanların en önemli bilgi kaynağı halen medya. Bu nedenle algıları yönetme noktasında da bilgiyi dağıtma ve yayma gücünü elinde bulunduran medya baş aktörlerden biri. 


Sosyal medya bu yönlendirmenin etkisini attırıyor mu?
 

Twitter, Facebook, Instagram ya da internet ortamları algı yönetimi konusunda her geçen gün etkisini attırıyor. Bu nedenle Türkiye’de ve küresel ölçekte sosyal medya adeta bir algı savaşı yaşanıyor.


Milliyetçiyiz zannediyoruz

Dışardan gelen bir operasyon söz konusu mu?

Türkiye jeostratejik ve jeopolitik konumuyla, İslam dünyası, Türk dünyası açısından taşıdığı değerle, ekonomik, siyasi, askeri ve toplumsal dinanizmiyle büyük küresel güçlerin oldukça önemsediği bir ülke. Böylesi stratejik öneme haiz bir ülkenin iç ya da dış politikasına algı operasyonları ile müdahale edilmemesi düşünülemez. Özellikle Çözüm Süreci bağlamında ele alınabilecek Kürt Meselesi, dıştan veya içten yönetilebilecek algı operasyonlarına maruz kalma ihtimalimiz yüksek olan çok sıkıntılı bir konudur. 


Biliyorsunuz, İŞİD’in başlatmış olduğu katliamlar, sakallı ve benzer kıyafeti olanların ödürülmelerine neden oldu. Bu da algı örgütlenmesinin bir parçası mı?

Aynen öyle. Gerek Kobani Olayları’nda gerekse Suriye ve Irak’ta diğer gelişmelerde yoğun bir biçimde algı operasyonlarına başvurulduğu görülmektedir. Ancak, bölgedeki diğer aktörlerle kıyaslandığında IŞID’ın algı yönetimi konusunda en başarılı aktör olduğu söylenebilir. Tarihsel süreçte belki de hiçbir terör örgütü IŞID kadar korku salamamıştı.


“Profesyonel bir algı yönetimine maruz kalmışsa insanın elindeki silah tersine dönebilir…” diyorsunuz. Bu nasıl olabilir?

Bu nokta çok önemli! Siz dininizi Kur’an-ı Kerim’den değilde kulaktan dolma komprime bilgilerle öğrenmişseniz, zamanla uygulanacak algı yönetimi stratejileri ile dininize en büyük zararı veren kişi haline dönüşebilirsiniz. Ya da milliyetçilik noktasında slogan atmaktan öteye gidemiyorsanız bu duygusal zaafınızı kullanıp, siz kendinizi milliyetçi zannederken sizi memlekete en fazla zarar veren insan haline dönüştürebilirler.


Algı yönetimine maruz kaldığımızın ne kadar farkındayız? 

Son birkaç yılda açığa çıkan gelişmeler olmasa Türkiye’de algı yönetiminin ne olduğu noktasında en ufak bir farkındalık yoktu. AK Parti'de bu yüzden  hazırlıksız yakalanıldı. Erdoğan'ın kişisel başarısı dışında, devletimizin bekası için bu tarz algı operasyonlarına karşın bilgimizi arttırmamız şart. 


İtibarsızlaşma ve darbe kurgusu yapıldı

17 Aralık ve Gezi süreçleri gibi önemli kırılmalar yaşadık. Bu olaylarda ne tür algı yönlendirmesine başvuruldu?

Özellikle itibarsızlaştırma ve devlet düşmanlığı burada kullanılan iki önemli algı yönetimi stratejisi oldu. 17 Aralık’ta polislerin ‘cesurluğu’, Gezi Parkı Olayları’nda ise ‘polis karşıtlığı’ ön plana çıkarılmaya çalışıldı ve araçlar üzerinden hedefe ulaşılacağı planlandı. Fakat yöntemler farklılaşsa da her iki olayda da hedef mevcut hükümetin yıkılması oldu. Algı yönetimi stratejisinin yakın dönemde AK Parti’yi ve hatta bizatihi Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef aldığı bir gerçektir. Tarihteki algı operasyonlarının en sertine Recep Tayyip Erdoğan maruz kaldı. Gezi Parkı ve 17 Aralık gibi algı operasyonlarında çok farklı iç ve dış yapılanmaların yekvücut olarak hareket ettikleri görülüyor. AK Parti’yi Recep Tayyip Erdoğan değil de başka bir lider yönetseydi bu partinin ayakta kalması mümkün olmayacaktı.

#bilal karabulut
#gezi parkı
#algı yönetimi
#algı operasyonu
9 yıl önce