Nida Olçar, ''Çininin Picasso''su'' olarak bilinen dünyaca ünlü çini sanatçısı Sıtkı Olçar''ın kızı. Babasından devraldığı bayrağı taşımaya devam ediyor. Onun için babasını ''taklit'' etmeden kendi tarzını ortaya koymayı başarmış bir sanatçı demek mümkün. Böyle büyük bir sanatçının kızı olmayı hazmetmiş, mirasına sahip çıkmak için uğraşmış. Dört yıldır Kütahya''da babası için müze kurmaya uğraşıyor. Nida Olçar''la biraz Sıtkı Olçar''ı, çoğunlukla kendisini ve çini sanatını konuştuk.
Hayat ve kader karar verdi diyebilirim. Çünkü babamla öğrencilik yıllarımda atölyede desen ve formlar konusunda bir türlü anlaşamıyorduk. Ayrı ayrı odalarda çalışırdık. Yaş itibariyle ben müdahaleyi kabul etmek istemezdim, babam ise bir türlü kendini yorum yapıp uyarmaktan alıkoyamazdı. Babamın atölyesi aynı zamanda doğduğum ve büyüdüğüm evdi, hep hamurun içinde yoğrulduk.
Rahmetli babam vefat etmeden 2 yıl önce bir gece beni çağırdı ve artık yorulduğunu benim ise istediğim kıvama geldiğimi söyledi. Atölyenin başına geçmemi istedi. Yaklaşık 2-3 gün şartlar konusunda ciddi ciddi anlaştık. Daha 1 ay geçmeden aslında bildiğimi sandığım birçok şeyi hiç bilmediğimi anladım. Babamdan öğrenecek çok şeyim vardı. Omuz omuza birçok maddi manevi sıkıntıyı yenmiştik ki 8 ay sonra babama kanser teşhisi kondu.
Orası da bizim için ayrı bir dönüm noktası. Gerek sağlık kontrolleri, gerekse beni tek başıma karar alabilme konusunda teşvik etmek adına önceleri uzaktan, sonraları ise tamamen bana bırakarak bir nevi beni işi yalnız sürdürmem konusunda denedi. Kaderdi çünkü babam vefat ettikten sonra bu işe devam etmeye cesaret edemezdim diye düşünüyorum.
6 yaşımdan beri atölyede yaz tatillerinde çalışıyordum fakat profesyonel anlamda 7 yıldır tamamen işin içindeyim. Çinicilikte öğrenmenin yaşı yok halen babamın dostlarından dersler alıyorum. Alt yapı konusunda Kütahya''nın yetiştirdiği en değerli usta Hüseyin Ekici''den, sırlı çiniler üzerine altın uygulamaları konusunda da Ankara''da Serpil Gogen Hanım''dan zaman zaman dersler alıyorum.
Babam hayatım boyunca bana büyük cesaret vererek, her konuda yardım almadan yürümemi sağladı. Yaptığım işte de kendi tarzımı yaratmamı sağladı.
Görüntüde çok hanım hanımcıkken ben babamın oğlu gibi yanında büyüdüm. 15 yaşına kadar onun berberinde saçlarım kesildi. 12 yaşımda atış yapmayı, 13 yaşında araba kullanmayı ve ata binmeyi öğretti. Birçok anne ve babamın çocuklarına yalnız yaptırmadığı konularda cesaret verir teşvik ederdi. Sanatında itiraz ettiğim nokta yoktu ama zaman anlam veremezdim yaptıklarına. Bunu yaşadıkça anlayabildim.
Sohbetlerimiz arasında çini ve çinicilik sanatına dair en çok geçmişteki ustaların sır diyerek saklayıp yok olan uygulamalarına kızardı. İleride kendi ailemize ait reçete ve uygulamaların zamanı gelince paylaşılması gerektiğini vurgulardı.
Ben hep olumlu yönlerine bakarak yürümeye çalışıyorum. Sanatçı doğmadım. Babadan oğula ya da babadan kıza geçen bir meslek değil elbet. Herkes hak ettiği ölçüde yeteneği ile sanatçı kimliği kazanabilir. Özellikle sanat camiasında kendinizi ispatlayabildiğiniz sürece varsınız. Ama şu da bir gerçek A''dan Z''ye üretimini kendi yapan bir atölyeyi, özellikle Kütahya Çinicilik''in geçmişine baktığınızda, ataerkil bir işi yürütmekte daha çok yolun başındayım. Kellerden bakırcı, körlerden demirci, delilerden Çinici olur diyen Sıtkı Usta''nın Atölyesinde bizler geleneksel çini hamurundan değişik esprilerle biblo ve form yapma geleneğini devam ettiriyoruz. Seramik dünyasında, akademik çevrenin ''Mektepli'' sanatçılarının yanı sıra ''Alaylı'' seramikçi olan bir babanın ''usta-çırak'' ilişkisini geleneksel çizgide sürdürmeye, bir yandan da var olmak için zanaatla sanatın ince ayrım çizgisinde, sıra dışı ürünler tasarlayarak babam gibi şaşırtan eserler sunmaya çalışıyorum.
Evlat olarak gurur duyuyorum, lakin ileride ''Nida Olçar''ın babası Sıtkı Usta'' derler ise istediğim yere gelmişim demektir.
İlk başlarda çok bocaladım. Ne yapmalıyım, nasıl kendimi ispatlamalıyım derken ilk yıl çok zor geçti. Çünkü biz prensip olarak atölyemizde kendi desenlerimizi bile kopyalamıyoruz. Sonra kendi yolumu çizdim ve tarzımı oluşturdum. İlk önce babamın yarım kalan çiniden çeşmeler projesini tamamladım. Çırağan Sarayı''nda 2010 yılında açılan ve ses getiren bu sergi benim kendime olan güvenimi daha da arttırdı. Sonrasında Anadolu Kartalları serisi, Babamın kullanmadığı Piri Reis sergisi ve en son Dışişleri Bakanlığı''nda ki Keşkül-ü Fukara Sergisi ile daha önce yapılmamış çalışmaları sergiledim ve olumlu tepkiler aldım.
Yol tek, bayrak tek. Birlikte yaptığımız çalışmalar 87 yılından bu yana aile koleksiyonumuzda muhafaza ediliyor. Kütahya Çinicilik tarihinin randımanlı yanan son fırını Sıtkı Usta''nın fırınıdır ve bu fırının bacasını elimden geldiğince tüttüreceğim.
Onu Sıtkı Usta yapan özgünlüğü ve eserlerine de bunu yansıtmasıydı. Sanat ve fikir dünyasının eleştirilerini önemseyip fikirlerini uygulama konusunda çabuk ve akıllı davranmasıyla hep gündemde kalmayı başardı. Ününü ise desenlerdeki isabetli ve cesur kararlar ile kazandı. Eski ustalar ve bazı sanat eleştirmenleri bunu ilk başlarda kabul etmeseler de, çiniye yeni bir soluk getirdi. Eskiden daha zordu şimdi ise özgün çalışmalar yapmazsanız kaybolup gidersiniz.
2010 Yılında babam vefat ettiğinde Dönemin Başbakanı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey ''Sıtkı Usta Müzesi ''nin kurulması için bir talimat vermişti. Gel zaman git zaman uzun uğraşlar sonucu geçen yıl Kütahya Belediyesi ile bir protokol imzalandı. Bu arada yerel seçimler ile birlikte Belediye Başkanı değişti. Sıtkı Usta Müzesi bu yaz belediye tarafından satışa çıkarıldı. Uzun ve yıpratıcı bir bürokrasi sonunda satış geri çekildi görünüyor. Bu arada talimatın üzerinden 4 yıl geçti. Kütahya Belediyesi daha müze için Kültür Bakanlığına müracaat bile etmemiş. Bu da yaklaşık 1-2 yıl alır. 2 yıl sonra ne tür bir engel çıkartırlar bilemiyoruz tabi.
4 yıldır maddi ve manevi değeri yüksek eserleri deşifre ettikleri için 4 farklı güvenlik sistemi ile donatılmış depoda muhafaza ediyorum. 4 yıl boyunca maddi olarak hayli yıprandım. Bırakın Kütahya''yı, çevre illerden yapılan bu haksızlığa tepkiler büyük. Sıtkı Usta Kütahya''da doğmuş olabilir fakat bir dünya sanatçısıdır. İki şehrin bürokratları ile yazışma halindeyim. Babam Kütahya''ya âşık bir adamdı, gönlü eminim Kütahya''dan yanadır. Benim de öyle. Fakat dile kolay, 4 yıl ailecek çok yıprandık. Sıtkı Usta Müzesi''nin merkezde bir binaya kurulması için geçtiğimiz hafta yeni belediye başkanına bir dilekçe verdim. Elimi taşın altına koyup binanın her tür eksiğini gücüm yettiğince taahhüt edeceğimi bildirdim. Kimbilir Sayın Cumhurbaşkanım belki bu yazıyı okur ve yeni bir talimat daha verir. Sıtkı Usta doğduğu topraklarda tekrar yeşilleniverir.