|

Başka masallar peşindeyiz

Şairler Furkan Çalışkan, Mustafa Akar ve Melih Tuğtağ’ın birlikte hazırlayıp sunduğu televizyon programı Her Kişi Niyetine, benzer yüzlerin benzer sözleri tekrarlayıp durduğu televizyon ekranlarına canlılık getirdi. Şairler, “Başka masallar ve başka kahramanların peşinde” olduklarını söylüyorlar.

Yeni Şafak ve
04:00 - 1/03/2015 Pazar
Güncelleme: 17:44 - 28/02/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Her Kişi Niyetine, dünyanın bütün güzel renklerini ve seslerini konu edinen ekranların yeni televizyon programı. Her Cumartesi Ülke TV’de yayınlanan ve daha şimdiden özel izleyici kitlesini oluşturan Her Kişi Niyetine’yi üç şairi Çalışkan, Akar ve Tuğtağ’la konuştuk. Şairler, “Stüdyoya şiir atından inmeden giriyoruz” diyorlar.


Hikâyeyi konuşalım önce. Üç şair ve televizyon... Nasıl başladı?

Mustafa Akar: Bir kandil gecesi Melih’le dergilerden, televizyonlardan konuşurken ‘biz niye bir program yapmıyoruz’a geldi mesele. İşte o mübarek gecede aklımız da diriyken, böyle bir şey yapalım dedik. Furkan da tamam deyince...

Furkan Çalışkan: Formatını belirleyip projeyi kanala götürdük. Mustafa Çelik ve Hasan Öztürk’le görüştük, sağolsunlar onların da önerileriyle program son şeklini almış oldu.

Melih Tuğtağ: Böylece bu konsept çıktı ortaya.

Konsept aslında vardı, Meksika Sınırı…

Mustafa Akar: Bundan kaçıyor değiliz, sonuçta kültür de böyle oluşur. Bu işin de ilk Meksika Sınırı’yla geleneği oluştu. Peşinden Kafa Dengi, Kaçış Planı… 

Melih Tuğtağ: Eklene eklene geliyor olması önemli. Bir de üç kişinin konuşacağı program zaten benzemek zorundaydı.

PROGRAMIN İSMİ, AYŞE ŞASA’NIN CENAZESİNDEN YADİGÂR


Programın ismi, Her Kişi Niyetine, fena halde ölümü hatırlatıyor. Daha altında ne var bunun?

Furkan Çalışkan: İyi isim bulmak çok önemli. Şairiz, işimiz de kelimelerle. Her Kişi Niyetine, bir cenazede aklıma gelmişti.

Mustafa Akar: Ayşe Şasa’nın cenazesi. 

Furkan Çalışkan: Söyleyebiliriz de evet, Ayşe Şasa’nın cenazesi ‘er kişi niyetine’ kılınmıştır. Oradan ilhamla Her Kişi Niyetine dedik.

Mustafa Akar: Yani Tuğrul Efendi cenazeyi kıldırırken ‘er kişi niyetine’ dedi. Furkan da ‘Tuğrul Efendi böyle yaptı’ deyince, biz de programın ismi ‘Her Kişi Niyetine’ olsun dedik. Herkesi kapsasın, solcusu, sağcısı herkes bu programın bir yerinde bulunsun dedik. 

Programda, sohbet kültürüne ilişkin de hatırlatıcı bir taraf var. Hani soru-cevap şeklinde ilerlemiyor, oturup sohbet ediyorsunuz.

Mustafa Akar: Bir izleyicimiz şöyle yazmış bir yerde, ‘Ne güzel, üç adam çıkmış havadan sudan konuşuyorlar bir de üstüne para alıyorlar.’ (gülüyor) Meselenin aslı şu; sen kayıt tuşuna basmadan önce de zaten bir şeyler konuşuyorduk burada. İki üç kişi bir araya gelince sohbet edersin zaten.

Melih Tuğtağ: Aslında yapmak istediğimiz şey de buydu. O yorumu alınca, tamam dedik doğru gidiyoruz. 

Furkan Çalışkan: Kendi aramızda nasıl konuşuyorsak, ne muhabbet ediyorsak genel olarak onu yapmak istedik. Şimdi herkes birbirini sorguluyor bu çağda. Sosyal medyanın tüm başlıklarında, herkes soru soruyor, herkes birbirini sigaya çekiyor. Biz insanları değil meseleleri sorgulamaya çalışıyoruz. Onu da ‘uzman’ ya da ‘analist’ sıfatı ya da iddiasıyla yapmıyoruz. Biz üç şair, her şeyi bilen mükemmel adamlar olarak orada değiliz, çıktık ve memleket meseleleri hakkında konuşuyoruz. 

Mustafa Akar: Valery diyor ya, “Şiirin üçte biri ilhamdır, geri kalanı şairin çalışmasıdır” diye, bizimki biraz da o. Biz bir plan dâhilinde çıkıp sohbet ediyoruz.

Melih Tuğtağ: Yine anektod yaptı. (gülüyor)

Mustafa Akar: Hocam anektodsuz iş olmaz, biz öyle bir kültürden geldik. Konuştuğun her şeyi kitabi bir yere dayandırmak zorundaydın bizim zamanımızda. Şimdi ortam rahat, sallayan sallıyor.

Marmara Kıraathanesi’ni ekrana taşımak istiyoruz


Televizyon eğlence aracı falan ama bir kuşağı ortak isimler etrafında toplama imkânı da var…

Furkan Çalışkan: Bizim, programa öyle ulvi amaçlar yüklediğimiz yok. Televizyon programında İsmet Özel’den bahsediyoruz, Sezai Karakoç’tan bahsediyoruz, Garaudy’den bahsediyoruz falan… Bir kişi bile bu ve benzeri isimlere gidiyorsa bizim üzerimizden, yaptığımız iş bir yere değmiş demektir. 

Mustafa Akar: Bizim tarafımız dediğimiz yere, aslında yaşasaydı aynı dünyanın insanı olmayacağımız İdris Küçükömer de giriyor, Hikmet Kıvılcımlı da giriyor… Marmara Kıraathanesi döneminde birçok entelektüel bir araya gelebiliyormuş…

Melih Tuğtağ: Beyaz ekranda Marmara Kıraathanesi’ni tekrar canlandırmaya çalışıyoruz aslında.

Furkan Çalışkan: Başka masallar, başka kahramanlar, başka şehirler arıyoruz. Teklifimiz başka, beklentimiz de başka.

Gipsy Kings’i konuşuruz


Dünyayı Kurtaran Adam diye bir bölümünüz var. Bizim dünyamızı kurtaran adamları ağırlıyoruz orada diyorsunuz. O ‘biz’in içinde neler var? 

Melih Tuğtağ: Yarın bir bluescuyu, bir cazcıyı da konuşabiliriz Dünyayı Kurtaran Adam’da. Öyle bir kısıtlamamız yok.


Ama bir ölçüsü vardır…

Mustafa Akar: Tabi ki şimdi kalkıp da bluescu deyince, Gary Moore’u konuşmayız. Ama Gipsy Kings’i konuşuruz. 

Furkan Çalışkan: Biz Hikmet Kıvılcımlı’yı getirip Ülke TV’de konuşabiliyoruz. Fakat bizi eleştiren arkadaşlar Nurettin Topçu’yu konuşabiliyorlar mı? Her Kişi Niyetine, anormal tercihler yaparak aslında normalleşmeyi sağlıyor. 

Melih Tuğtağ: Bu arada söylediğimiz her şey bir özeleştiri içeriyor aslında. 

İsmet Özel’in dediği yerdeyiz


Özeleştiri yapıyoruz dediniz ya haliyle şu çıkıyor, bu özeleştiriyi ne adına yapıyorsunuz?

Furkan Çalışkan: Kendi adımıza konuşuyoruz. Zaten Türk şiiri adına konuşmak bugün belki sadece İsmet Özel’in Sezai Karakoç’un yapabileceği bir şey. İslamcılar adına desem, hangi İslamcılar diyeceksin bu sefer haliyle. 

Mustafa Akar: Bak bu bile yaşadığımız karışıklığı gösteriyor. Ben mesela 90’lı yılların sonunda -hala da öyle ama- İslamcıyım derdim. 

Furkan Çalışkan: Hala da İslamcıyız. İslamcı olduğumuzu söyleriz. Fakat İslamcı tanımının maruz kaldığı fluluk bizi bunu ağız dolusu söylemekten alıkoyuyor.

Ahmet Hakan sorduğunda İsmet Özel’in söylediği ‘Hem de nasıl’ gibi mi  sizin İslamcılığınız?

Mustafa Akar: İsmet Özel’e bugün soralım bakalım.

Furkan Çalışkan: Ama biz İsmet Özel’in ‘Hem de nasıl’ dediği yerde durmak istiyoruz açıkçası.

Canlı yayında stüdyoya baskın

İbrahim Tenekeci’nin Hasan Öztürk’le  birlikte canlı yayını bastığı bir bölüm vardı.  

Herhalde ilk kez bir şair, televizyonun yayın yönetmenini de yanına alarak bir programa 

baskın yaptı değil mi? Neydi o?

Furkan Çalışkan: Bizim kanalda biraz değişik bir ortam var. Hasan Öztürk, on beş yıl önce bir edebiyat dergisinde yayınlanan şiiri hatırlayabilecek bir adam. Tenekeci'yle bir araya gelince ve ekranda da üç şair olunca atraksiyon kaçınılmaz oluyor. (gülüyor) İbrahim Tenekeci, stüdyoya gelip Medine’ye 

Varamadım  ilahisini yayınlamamızı istedi, o baskında. O ilahi de on üç dakikalık bir parça tabi…
#her kişi niyetine
#televizyon
#program
9 yıl önce