|

Bayrağı teslim alacak yeteneği arıyorum

Pilot Öztürk'ü, geçirdiği helikopter kazası bile durduramadı. Yakınları “Artık uçmazsın değil mi?” diye sorarken, o havada uçağıyla taklalar atmayı hayal ediyordu. Sonuç hayalindeki gibi oldu ve bir yıl sonra ayağa kalkıp akrobasi pilotluğu yapmaya başladı.

Fuat Ulaş
00:00 - 10/12/2006 Pazar
Güncelleme: 04:22 - 10/12/2006 Pazar
Yeni Şafak
Bayrağı teslim alacak yeteneği arıyorum
Bayrağı teslim alacak yeteneği arıyorum

Çılgın Türklerden geriye kimler kaldı diye sorsak kaç kişiyi gösterebilirsiniz, o denli çılgın.. o denli deli ve odenli bayrağına tutkun...

Ali İsmet Öztürk işte onlardan biri.. 42 yaşında ve 4 bin 500 saatin üzerinde uçuşu olan bir pilot. Geçirdiği helikopter kazasının ardından “Artık uçmayacaksın değil mi?” diye soranlara nazire yaparcasına gökyüzüne yelken açan bir akrobasi pilotu. Hem de Türkiye'nin ilk ve tek sivil akrobasi pilotu. Ali İsmet Öztürk, aynı zamanda dünya semalarının da yakından tanıdığı bir isim. Geçtiğimiz aylarda İstanbul'da yapılan RedBull Air Race Yarışları öncesi Türk bayrağıyla yaptığı gösteriyle göğsümüzü kabartan yurtdışında katıldığı hava gösterilerinde aldığı birinciliklerle gözyüzünde de var olduğumuzu cümle aleme ispat eden bir çılgın. Biz de dünyanın tanıdığı bu çılgın Türkü sizlere tanıtmak için Çatalca'da bulunan Hezarfen Havaalanı'nın yolunu tuttuk. Alana geldiğimizde Ali Bey'i kendi havacılık şirketi Acro Mach'in hangarında uçağının başında bulduk.Oldukça sade tasarlanmış ofisi, duvarlarında başarılarını ölümsüzleştiren fotoğraflar, masasında işini ne kadar ciddiye aldığının kanıtı olan kalın akrobasi kitapları, ödülleri ve uçak maketleriyle süslenmiş duvarlarıyla büyüleyiciydi. İşte böyle bir atmosferde başladık sohbetimize, ikram edilen tatlıdan alarak.


Bir havayolu şirketinde pilot olup hayatınıza devam etmek varken, neden tehlikelere atılıp akrobasi pilotluğunu seçtiniz?

Bu çok güzel bir soru. 1984 yılından beri uçuyorum. Helikopter pilotluğu ve iş jetlerinde pilotluk yaptım. Ancak bir müddet sonra içimde bir monotonluk hissettim. Akrobaside bu yok, akrobaside her zaman talebe durumundasınız. Hiçbir zaman ben oldum diyemiyorsunuz. Her uçuştan bir şey öğreniyorsunuz ve bu da benim hoşuma giderek, beni bu işte tutan faktörlerden biri oldu. Belki de ihtiyacım olan buydu. Ayrıca akrobasi tehlikeli bir spor dalı değil


Askeri akrobasi pilotlarıyla aranızda ne fark var?

Türk Yıldızları yetenekli ve çok iyi pilotlardan oluşuyor. Yaşamları disiplin içinde. Bu bütün askeri akrobasi pilotları için geçerli. Gelelim sivil pilotlara. Akrobaside profesyonellik noktasına gelindiğinde artık akrobasi bir uçuş tarzı olmaktan çıkar ve bir yaşam tarzına dönüşür. Bu nedenle askeri akrobasi pilotlarının uyguladığı disiplin ve düzenli hayatı uygulama mecburiyeti doğar. Aynı dsiplin bizler içinde geçerli. Mesela onlar uçuş esnasında yerçekiminin vücut üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri minimuma indiren uçuş kıyafetleri giyerler. Bizim uçaklarımızın özelliği nedeniyle biz bu kıyafetleri giyemiyoruz. Bu durum vücudumuzu olumsuz etkiliyor. Bu yüzden bizim her zaman bedensel olarak çok formda olmamız, uyku saatlerine dikkat etmemiz, dikkatli beslenmemiz gerekiyor. Aksi halde uçuş sırasında tansiyonun düşüp yükselmesine, kalbin zorlamasına dayanamayız. Ayrıca uçuştan önce bol su içerim. Aksi halde çok su kaybedildiği için uçuşun sonunu zor getirirsiniz.


Uçuş bitince ne hissediyorsunuz?

Uçağınızdan inerken çok büyük bir yorgunluk ve su içme ihtiyacı duyuyorsunuz. Bunun yanında belki uçmaktan daha zor olan 3-4 saat boyunca izleyicilerle olan yakınlık oluyor. Siz o yorgunluk içindeyken fotoğraf çektirmek, sohbet etmek isteyenleri geri çeviremiyorsunuz. Bu insanları geri çevirmek hem sportmenliğe yakışmaz hem de sponsorunuzun hoşuna gitmez



Uçağınızın kanatlarında bir İngiliz havacılık dergisinin logosu var. Bir Türk firmasının logosunu ne zaman görebileceğiz?

Ne güzel bir soru oldu bu. Ah keşke cevabı bilsem de size söylesem sizler de okurlarınıza aktarsanız. Bakınız ben 2000'den 2003 yılına kadar 100'den fazla Türk firmayla görüştüm ama maalesef hiçbir firma bana destek olmadı. Yalnız o sıra ülkemizde bir ekonomik kriz vardı, belki de benim için yanlış bir zaman aralığı oldu. Bu arayışım içerisinde şimdi ki sponsorum dan bir teklif geldi ve kabul ettim. Yoksa ben istemez miyim uçağımda kocaman bir Türk bayrağı olsun? Sponsorumla sözleşmemiz bitiyor ve ben henüz o firmayla yeni bir anlaşma imzalamadım. Başka teklifler geliyor ancak bu teklifler maalesef yine yabancı firmalardan. Şu anda Kanada'lı bir firmayla temas halindeyiz.


Uçuşlarınız sırasında gittiğiniz ülkelerde nasıl karşılanıyorsunuz?

Hava akrobasisi gelişmiş ülkelerin motor sporu olarak bilinir. Bana medeni bir memleket gösterin ki orada havacılık olmasın. Gittiğimiz Air Show'larda insanlar benim bir Türk olduğumu biliyor. Elimden geldiği kadar ülkemi tanıtmaya çalışıyorum. Ancak bazen ilk tepkiler çok ilginç oluyor. Örneğin Belkiça'da uçağımda ki Türk bayrağına bakıp bu Slovenya bayrağı mı? diye soranlar oldu. Belki de Türklerin bu işi yapamayacaklarını düşünüyorlardı. Sponsoruma neden bir Türkü desteklediğini soranlar da oldu.


Boğaz Köprüsü'hayaliniz devam ediyor mu?

Boğaz Köprüsü Projesi tamamen Türkiye'yi tanıtım amaçlıydı. Köprüyü içine alan bir takla olacak, uçağın bir kanadı Avrupa diğer kanadı da Asya Kıtası'nı gösterecekti. Ancak köprünün tehlikeye atılacağı düşünüldüğü için organizasyon iptal edildi.Oysa sadece benim hareketi yaparken suya düşmem gibi bir tehlike vardı. Redbull Air Race akrobasinin tehlikeli olmadığını gösterdi. Dolayısıyla projeme sahip çıkılırsa bugün de seve seve yaparım.Ayrıca 2007 yılında Redbull Air Race'e katılmam istendi. Bu 2007 değil ama 2008 yılında olabilir. Bunu da ilk kez size açıklıyorum


Türkiye'nin ilerde birkaç tane Ali İsmet Öztürk 'ü olduğunu görebilecek miyiz?

Önce gençlere yaptığımız işi tanıtmak gerekiyor. ODTÜ'de bir konferansta, genç arkadaşlara 1930'lu ve 1940'lı yıllarda yaşamış, havacılığımıza çok ciddi katkıları olan insanlarımızın isimlerini söyleyerek, tanıyıp tanımadıklarını sordum. Maalesef çoğu tanımıyordu ve bu kişiler sivil havacılığımız adına Türkiye de çok ciddi işler yaptılar. Ben elimdeki bayrağı devredemezsem, 50 yıl sonra 'bir Ali İsmet Öztürk vardı' derler. Benim için tanınmak önemli değil. Asıl bayrağı devredemezsem büyük bir kayıp olur. Yasal emekliliğim seneye ama bu mesleği 50-55 yaşına kadar devam ettiren meslektaşlarım var. Ben sanıyorum 5-6 sene daha bu işi devam ettirebilirim. Emekli olunca yeni insanlar yetiştireceğim.


Havacılıkla ilgilenen gençlere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Elbette, Gazi Mustafa Kemal'in bir sözü var, “istikbal göklerdedir” diye. bu sözü herkes bilir ama Atatürk bunu neden demiştir çoğu insan bilmez. Trablusgarb'ta beş İtalyan tayyaresi gelir ve beş bine yakın askeri şehit edince Atatürk bu sözü söyler. İstikbal göklerdedir ama sizin oraya çıkıp onu almanız lazım yani “istikbal göklerdedir” diyerek Atatürkçü olunmuyor, bizim o istikbale çıkıp onu almamız lazım. Uçmamız lazım, aksi halde eller çıkar o istikbale biz de aşağıda onlara bakar dururuz.



Uçmanın cazibesi

Röportajın ardından dışarı çıkıyoruz. Kısa bir akrobasi uçuşu yapacağız. Önce uçağımız hazırlanıyor, ardından biz. Heyecanım son safhada, paraşütümü kuşanıp uçağın ön koltuğunda yerimi alıyorum. Bir sürü gösterge aleti rakamlarla yazılarla dolu, emniyet kemerlerim bağlanıyor. Sayabildiğim kadarıyla altı kemer var ve adeta koltuğa kemerle yapıştırılıyorum. Evet her şey hazır, Ali Bey de arka koltukta yerini alıyor. Kokpit kapağı kapatılıp piste doğru ilerliyoruz, önümüzü, daha doğrusu Ali Bey'in önünü görebilmesi için kısa zigzaglar çizerek ilerliyoruz. Ali Bey'in son uyarıları havada kendimi kötü hissedersem mücadele etmeyip hemen bilgi vermem doğrultusunda. Ben de bunu yaşamamak için dua etmekle meşgulüm ve telsiz konuşmalarının ardından piste girip, havalanıyoruz. Kalkışın hemen ardından sola doğu bir yatışla tırmanmaya başlıyoruz. Ali Bey hareketler için hazır olup olmadığımı soruyor. Hazırım dediğim de ilk hareketimize başlıyoruz, geniş kavisli soldan bir takla bu. Hareket bittiğinde nasıl olduğumu soruyor. Bu kez sıralı bir şekilde tono (360 derecelik takla) atıyoruz beraber sayıyoruz sağa yatış 1, ters 2, sola 3 ve düzeliş 4. İnanın bana bu çok heyecanlı, hareketler esnasında vücudunuzdaki basıncı hissedebiliyorsunuz hem de bu basınç Ali Bey'in kendi uçuşlarında dayanmak zorunda olduğu basıncın yanında hiçbir şey. Biraz daha yükseliyoruz dik bir tırmanışa geçip gazı azaltıyoruz hareketin adı çekiç başı. Hızı azaldığından uçağımız daha fazla tırmanamıyor ve önce kuyruğunun üzerine, sonra sol kanadının üzerine doğru yaslanarak düşmeye başlıyor. Ben koltuğa yapışmış vaziyetteyim, heyecan hat safhada. Şimdi sırada yeni bir hareket var, havada “o” çizmek yani 'lup'. Ardından Ali Bey'in kendi geliştirdiği burgu takla geliyor. En sert hareket bu olsa gerek ama keyfime diyecek yok. İniş için izin alıyor ve piste doğru alçalıyoruz. Sizler de bu uçuşu küçük bir ücret karşılığında deneyebilirsiniz. Bence yapmalısınız, belki de bir dahabırakmaz ve Ali ismet Öztürk'ten bayrağı teslim alacak kişi olursunuz.


17 yıl önce