Kırk yıllık hatırı var deyince hemen yüzümüze bir gülümseme yayılır ve aklımıza kahve düşer. Buram buram kokusu içimize dolar… Şiirlerin, şarkıların, dostlukların, renklerin, neşenin, hüznün içine sinmiştir kokusu. Sabah komşuyu komşuya taşır, ilk tanışmalar onun gölgesindedir. Anadolu’da kız isteme ritüelinin en önemli parçasıdır mesela. Yorgunluk alır, ruha dinginlik verir. Kalabalığın neşesinden çok dostluğun kadimliği vardır onda. ‘Bir kahve yap’ sözü dostlar arasında pek kıymetlidir her zaman. Uykuyu onun hatırına feda edersiniz kolayca. Acı kahve deyince ise akla ölüm düşer birden. Taziye evlerindeki hüznün tadı vardır onda. Sükunetle içilir, dualar dökülür fısıltılarla… O evin tenhalığı ve kahvenin acısı birbirine karışır, bir daha da hiç gitmez içinizden...
Kahvenin buram buram kokusu 500 yıldır bu topraklardan yükseliyor ve herkesin bu içecek için uzun uzun anlatacak bir hikayesi vardır mutlaka. Bizim bugünlerde kahve severlere ve kahve içmek için buluşacak dostlara bir tavsiyemiz var: Kahvenizi mutlaka Sultanahmet civarında için ama önce Topkapı Sarayı’nda açılan “Bir taşım keyif-Türk kahvesinin 500 yıllık öyküsü’’ sergisine uğramak şartıyla…
İlk Habeşistan’da yetiştirilse de Yemen üzerinden bize geldiği için vatanı olarak Yemen bilinir. 1400’lü yıllarda kahve bitkisinden yapılan bir içecek Yemen’de sufiler arasında önemli bir içecektir.İksir etkisi olduğu düşünülen bu içeciği Şazili tarikatının şeyhi Ali İbn Ömer eş Şazeli’ye dayandırılır.
16.yy’da Arabistan yarımadasında kahvehaneler yaygınlaşır. İlk kahveyi yasaklama girişimi Mekke’de olur. Memluk paşası kahve satışını ve içimini yasaklar.
Kahve ilk kez Kanuni zamanında Yemen Valisi tarafından İstanbul’a getirilmişti. Tarihçi Peçevi İbrahim Efendi’nin 1640’da yazdığı Tarih-i Peçevi’ye göre ilk kahvehaneler İstanbul’da 1554-55 yılları arasında Halepli Hakem ve Şanlı Şems tarafından açılmış.
17. yy başlarında Yeni Dünya’dan gelen tütün Osmanlı topraklarında hızla yayılır.Ardından da kahvehaneler yeniden yasaklanır ancak bu yasaklar uzun sürmez. Aynı zamanda 1607’de kahve ilk kez Yeni Dünya’ya götürülür. 1739’larda burada yetişen kahveler yeniden Anadolu’ya döner. 1773’te ise Amerika’nın milil içeceği olur.
17.yy’ın ilk yarısının ortalarında İngiltere, İtalya ve Fransa’da sırasıyla kahvehaneler açılmaya başlar. Londra’daki açılan ilk kahvede entelektüel sohbetler edildiği ve kahveden bir peni alındığı için bu mekana ve daha sonra da açılanlara ‘Penny Üniversite” denir. 18. yy’da Fransız denizciler Karayiplere, İngilizler Jamaika’ya götürür.
Patrona Halil isyanının ilk ateşlenmesi bir yeniçeri kahvesindedir.
Toplu İş Sözleşmesi’nin yapıldığı ve tarihte önemli bir yeri olan Fincancılar Anlaşması Kütahya’da yapılır.
Amerikalı yazar Mark Twain İstanbul ziyaretinde Türk kahvesi içer ve hoşnutsuzluğunu, “..Çok kötü bir tat ve ağır bir koku. Kahvenin dibinde bulanık bir tortu boğazıma yapışarak bir saat öksürmeme sebep oldu” diye anlatır.
1871’de Kurukahveci Mehmet Efendi kahveyi kavurmuş ve çekilmiş olarak satan ilk kahve dükkanı olur. 1882’de New York kahve borsası kurulur.
1901’de ilk ticari espresso makinası icat edilir. 1922’de Kahveye Dair Her Şey adında kahveye dair en kapsamlı kitap yazılır. Kitabın yazarı William Ukers’dir. İstanbul’da 1923’te ilk modern anlamda kahve içilecek bir pastane açılır: Baylan Pastanesi L’Orient
1936’da şair Sıtkı Akozan Beyazıt Cami yanında felsefe, sanat, edebiyat çevrelerinin üniversite hocalarının mekanı olan Küllük kahvesi üzerine Küllükname adlı bir kitapçık yazar.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında yolların tıkanması nedeniyle kahve Türkiye’de karaborsaya düşer.
*Taşlık kahvesi Maçka’da mimar Hakkı Eldem tarafından inşa edilir. Erken Cumhuriyet dönemi eseri bu yapı 1980’lerde Swiss Otel yapımında yıkılır. Küllük ise 1955’lerde yol çalışmasına kurban gider. 1955-60 arası Türkiye’de kahve sıkıntısı baş gösterir. 1977-78’de ikinci bir kahve krizi yaşanır ve lüks tüketim maddesi arasına girer.
*2013’te Türk kahvesi Kültürü ve Geleneği Unesco Somut Olmayan Kültürel Miras listesine alınır.