Gürkan Genç, bisikletle dünyayı gezen bir çılgın Türk. 2012'de başladığı dünya turunun Katar durağında tanıştım onunla. Tereddüt etmeden diyebilirim ki bugüne kadar tanıştığım en sıradışı insan! Kendisinin gayet sıradanmış gibi anlattığı hikayesi beni olduğu gibi eminim sizi de şaşırtacak...
Ben sana aynı soruyu sorayım. Sabah saat kaçta işe gidiyorsun? Normalde insanlar sabah 9 akşam 6 çalışıyor. Bu taraftan baktığımda ben de aynı soruyu insanlara sorabilirim. Tek bir hayatım var, zaman akıp gidiyor. Dört ay önce Suud
Kralı öldü, dünyanın en zengin adamıydı. Hiçbir şey götürmedi. Çok da çalışsan, çok zengin de olsan gideceğin yer belli. Kocaman bir dünya var, ben de geziyorum.
12 yaşında anneme bisikletle dünyayı gezeceğim dedim. 15 yaşında bisiklete binmeyi bıraktım, üniversite sınavlarına hazırlık için. Sonra bir daha bisiklete 30 yaşında bindim!
Ben bile kendimi ciddiye almadım ki, annemi bırak…
İletişim fakültesini kazandım. Televizyonlarda çalıştım, reklam ajanslarında çalıştım. Bu dönemde bisikletle hiç alakam yok. Spor bile yapmıyorum hatta. Sonra özel bir şirkette çalıştım, ardından kendi restoranımı kurdum. 2010'da orayı sattım, Türkiye'den bisikletle yola çıktım.
Öyle ani bir kırılma noktası veya hayata küsmüşlük yok. 100 kiloydum, işe gidip gelirken binmek için bisiklet aldım. Bisikletin üstüne çıkınca kendi kendime 'çocukken dünyayı gezeceğim diyordun şimdi bak ne yapıyorsun' dedim. Acaba gidebilir miyim bir yerlere bisikletle diye internette araştırdım, binlerce insanın dünyayı gezdiğini görünce ben de gezerim dedim.
Bir gün yakınlarıma 'Ben gidiyorum' dedim. 'Nereye' diye sordular, 'Japonya'ya' dedim. 'Tatile mi' dediler. 'Evet ama biraz uzun sürecek' dedim. Bisikletle deyince kimse inanmadı tabi. Öyle çıktım gittim. Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Afganistan, Çin, Moğolistan, Güney Kore derken Japonya… 11 ayda gittim. Denizi de gemiyle geçtim. Sonra Tokyo'dan 11 ayda gittiğim yolu uçakla 11 saatte geri döndüm. O zaman dünya turuna başlamamıştım daha.
2012'de asıl dünya turuma başladım. Ankara'dan çıktım yola, İzmir, İstanbul, Edirne derken Bulgaristan… Toplam 115 ülke. Geçen hafta Suudi Arabistan'daydım, şimdi de Katar'da!
2020'de bitirmeyi planlıyorum.
Ben 7-8 senelik bir tura çıktım. Aslında buna, dünyayı gezmek diyorum. 2012'de yola çıkarken benden ilham alan iki sevgili dünya turuna çıktı ve muhtemelen benden önce bitirecekler. Onlar tam bir daire çizecek dünyanın etrafında. Ben gittiğim ülkelerde geziyorum, kalıyorum, dünyada zig zag çiziyorum. Amacım bir an önce turumu bitirmek değil.
Hayır hiç gitmiyorum. 2012'den, yani tura başladığımdan beri hiç Türkiye'ye gitmedim. 2020'ye kadar da gitmeyeceğim. Annem babam sağ çok şükür. Cape Town'a gelmeyi düşünüyorlar, belki orada görüşürüz!
Hayır gitmem. Kardeşim ileride evlenirse Skype'dan bağlanırım! Babam, Allah uzun ömür versin, 'Olur da vefat edersek gelmene gerek yok, sen bir hedef koydun onu gerçekleştir' dedi.
Hayır, hayır, ciddiydi. Ailem, annem babam tam destekler bana. Zaten böyle büyük bir işe kalkışacaksan ailenden manevi destek alman şart. Annem geçenlerde aradı, 'Neyse 5 sene kaldı oğlum, az kaldı' dedi.
Yok, motivasyonla alakalı değil. Türkiye'ye dönmem demek binlerce insana sunum yapmam, binlerce insanla görüşmem demek. Hem maddi anlamda da zor.
Hiç öyle bir sıkıntım yok. Bugüne kadar en zor aldığım vize Suudi Arabistan vizesi oldu.
Evet, bisikletle de tavaf yapmışlığım var! Oraya kadar gitmişken Kabe'nin etrafında da bir turladım. Aslında ben Hacca gidecektim ama izin vermediler. Alışık olmadıkları birşey sonuçta bisikletle birinin Hacca gelmesi. Yüzlerce yıl boyunca deve ile gidilen bir yere bisikletle hiç gidilmemesi garip! Bunu söyledim onlara. Dört ay uğraştım o vizeyi almak için. Dünyada aldığım en zor vize. Onlar için de bir ilk oldu. Artık Hacca da gelebilirsin dediler!
Dediğim gibi buraya (Katar) gelmeden önce Suudi Arabistan'daydım. Şu an Suudi Arabistan'daki bütün prensleri tanıyorum. Hepsinin telefonları kayıtlı bende. Evlerinde, çadırlarında kaldım, beni misafir ettiler. Uçakla veya arabayla gitsen böyle birşey yaşayamazsın. Cezayir'de, Suud'da, Filistin'de tek kuruş para harcamadım.
Tek kuruş harcamadan dünya turunu yapabilirdim. Ama öyle yapmıyorum. Gittiğim her ülkede müzelere, sanat galerilerine gitmeye çalışıyorum. En güzel yerlerde de yemek yiyorum en salaş yerlerde de. Vize desen onun için de para gerekiyor. Evet istesem bedavaya getirebilirdim ama bununla uğraşmadım.
Annem babam için blog açmıştım. İlk açtığımda 10 kişi takip ediyordu. Çölü geçince 50 kişi oldu, Tacisiktan'da zirveleri, dağları geçince 500, bir sonraki çölü geçerken bin oldu. Japonya'ya vardığımda 10 bini geçmişti. Güney Kore'de bir video çektim, param olursa dünyayı gezerim dedim. Sponsorum yoktu daha o zaman, kendi paramla gitmiştim. Türkiye'ye döndüm. Bir üniversite sunuma çağırdı, gençlerden asla para almıyorum tabi. Sonra şirketler çağırmaya başladı. Derken şirketlerden ciddi paralar almaya başladım.
Yarım milyon kişi internet sayfamı okuyor. Sitemde sponsorlarımın logoları var. Reklamdan kazanıyorum. Gittiğim ülkelerin hepsinden ekonomik, kültürel yazılar yazıyorum. Yaklaşık üç bin sayfa yazı var sayfamda. 155 makale, 50 bin fotoğraf yüzlerce dakika video. Hem internet sayfamdan, hem şirketlerle yaptığım sözleşmelerden kazanıyorum.
Yabancılar bu alanda kırılabilecek bütün rekorları kırmışlar. Ben şunu yapıyorum, dünyadaki tüm çölleri bisikletle geçiyorum. Bir de her kıtada, araba ile tırmanılabilecek en yüksek noktaya bisikletle tırmanıyorum.
Değişiyor. 20 km gidip durduğum da oluyor, 6-7 saat pedal çevirdiğim de.
Gittiğim her ülkenin hattını alıyorum. Sosyal medyayı aktif kullanıyorum. Bisikletin üzerinde GPS, elektronik kitap, uydu telefon, şarj cihazları, fotoğraf makinası herşey var.
Evliya Çelebi çok önemli bir seyyah ama bana modern Evliya Çelebi denmesinden hoşlanmam. Geçmişteki kahramanları hep yeni nesil kahramanların önüne eklersek yeni kahramanlar yaratamayız.
Moğolistan'da çölü 13 günde geçtim. Bu süre zarfında tek bir insan görmedim. Suyum bitti, idrarımı biriktirdim. Tatlı sularla karıştırıp arıtma makinesi ile arıttım ve içtim. Normalde hesaplıyorsun ama suyu hesaplayamamışım.
Çakı mutlaka olur yanımda. Bir de misina, balık tutmak için...
İngiltere'den İspanya'ya uçakla, savaş çıktığı için Libya sınırı kapatılmıştı, Tunus'tan Ürdün'e uçakla, bir de Bahreyn'den Ürdün'e uçakla. Bir de İspanya'dan Fas'a Cebeli Tarık'ı geçmek için gemi kullandım. Onun dışında hep bisiklet üstündeyim.
Feministim kadınlara destek veriyorum
Çocuk okutuyorum, yabancı dil eğitim bursu veriyorum. İki ayda bir bisiklet dağıtıyorum, genç sporculara destek oluyorum. Özellikle de kadınlara destek oluyorum. Feministim yani. Her spor dalından kız var destek olduğum. Yaşları 13-26 arası değişiyor.
Bazı tehlikelerle karşılaşıyorum tabi. Çok kaza yaptım, kalbimin üstünden akrep soktu, ölümlerden döndüm. Tacikistan'da yanlışlıkla Taliban'ın geçiş yaptığı noktaya çadır kurmuşum. Tutuklandım ama komutanları Türk olduğumu öğrenince serbest bıraktı. Bisikletin arkasında Türk bayrağı var, haliyle seni seven millet var sevmeyen millet var.
Bisikletimin üzerinde Global SOS sistemi var. Tabi tehlike durumunda basacaksın, kimbilir ne zaman gelecekler. Ama şu var öldüğünde cesedinin nerede olduğunu öğreniyorlar! En azından bedenini ailene gönderiyorlar.
'Otelde kalmıyorum çadırda yatıyorum'
Yazlık kıyafetim de var kışlık kıyafetim de. Yolda eksi 57 de gördüm artı 61 de. Geçen temmuzda Cezayir'de Sahra'da pedallıyordum. Bilerek o tarihte gittim. Şubat ayında da kutup dairesini geçtim!
Hava şartları beni çok bağlamıyor. Tekerlekler değişiyor sadece, kar varsa çivili lastikler takıyorum. Buz pistinde bile bisiklet sürebilirsin o şekilde.
Değişiyor. Canım ne zaman gitmek isterse o zaman yola çıkıyorum. İzinlerimi alıyorum, istediğim kadar kalıyorum.
Çok nadiren otelde kalırım. Eğer misafir ederlerse hayır demem. Ama onun dışında otele verecek param yok. Ona vereceğim parayı sporculara, öğrencilere veriyorum. Genelde çadırda yatıyorum gittiğim yerlerde. Star yarışına girersek, beş yıldızlı otelde kalmıyorum ama milyon yıldızın altında yatıyorum!
En güzel ülke Japonya, en güzel nokta İspanya Granada Capileira.
Kondüsyonum çok yerinde. 36 yaşındayım. İnsan bedeni 35 ile 45 arasında maksimum potansiyeline erişiyor. Tam o aralıktayım şu an. En son bisiklet olimpiyat şampiyonu 42 yaşında mesela. Kolay yorulmuyorum, kolay acıkmıyorum, susamıyorum. Birçok şeye karşı dayanıklıyım. Bir de bu işi 30'undan sonra yapmanın avantajı Türkiye'de sponsor bulmak çok zor. Kendi ekonomik özgürlüğünün olması çok önemli bir avantaj. Kendi ayakların üzerinde duruyorsun. Üniversiteden hemen mezun olup gezmek zor. Finansal zorluk çekme ihtimalin çok yüksek, eğer aileden zengin değilsen.
Türkiye'ye dönüp önce Bisiklet Federasyonu başkanı olmayı düşünüyorum. Sonra Ankara'dan milletvekili, sonra da kısmetse spor bakanı olmayı planlıyorum.
Aynen öyle. Gittiğim yerde bir müsteşarla veya büyükelçi ile tanıştığımda, eğer beni internetten takip etmiyorlarsa ilk başta boş boş gezdiğimi düşünüyorlar. Ama daha sonra ne yaptığımı öğrendiklerinde, bu hedeflerimi duyduklarında hepsi çok şaşırıyor. Beklemiyorlar herhalde böyle birinden…
Dünya turum bitene kadar evlenmem gibi bir kuralım yok. Benimle gelecek biri olursa neden olmasın. Bir yerde sabit kalmam ama. Evleneceğim kadın bana bu yolda eşlik etmeyi kabul ederse olur. Duşunu dışarıda alacak, eksi 50'si var artı 60'ı var. Tüm bunları göze alırsa evlenebilirim tabi!