|

Boğazda Erguvan safası

İstanbul'un berrak boğazında, köprüler birer inci gerdanlık, camiler, mâneviyâta açılan sırlı kapılar, Küçüksu Kasrı Boğaziçinde küçük bir masal evi, Anadolu Hisarı Yıldırım Bayezid'in, Rumeli Hisarı Fatih'in muhâfız subayı, Kız Kulesi ise Boğazda bir su perisi gibidir. Hele hele bir Erguvan vakti...

Mahmut Sami Şimşek
00:00 - 22/04/2012 Sunday
Güncelleme: 23:19 - 21/04/2012 Saturday
Yeni Şafak
Boğazda Erguvan safası
Boğazda Erguvan safası

İmparator Konstantin, şehir surlarını kurup açılışı yaptığında aylardan mayıstı ve her taraf erguvanlarla süslenmişti. İlginç tevafuk; Fatih, İstanbul'u fethettiğinde aylardan yine mayıstı ve yine her taraf erguvanlarla renklenmişti. Mitolojik hikayelerin de konusu olan bu ağaçlar her zaman İstanbul'un sembolü sayıldılar.

İlkbaharın ortasında sâdece 1 ay gibi kısa bir süre görünüp kaybolan bu İstanbul güzeli erguvanları, boğaz turu etkinliği ile seyretmeye gidiyoruz bu hafta. Havaların ısınmasıyla birlikte Nisan yağmurlarının içimizi rahatlattığı, yeni yeni açmaya başlayan erguvanların gönlümüzü ferahlattığı şu günlerde İstanbul'da yapılabilecek en güzel şeylerden biri, bir tekne kiralayıp boğaz gezisi yapmaktır. Erguvanların eflâtuna çalan renkleriyle pembe pembe gülümsediği boğaz sâhillerinde, birbirinden enfes yalıların sıra sıra dizilip güzelliklerini sergilemeleri ve sizin boğazda süzüle süzüle ilerleyen bir yatta bu armoniye katılıp boğazın güzelliklerini seyretmeniz, "Bahar İstanbul'da, İstanbul boğazda yaşanır" dedirtecektir eminiz. Bu sebeple diyorum ki, hiç vakit fevt etmeden bu hafta sonu gidin Eminönü ya da Kabataş sâhillerine, kiralayın 50 kişilik bir tekne, açılın boğazın serin sularına ve kendinizi bırakın meltem esintisinin kucağına. Martıların sesini dinleyerek seyredin prensesler gibi birbirinden şirin yalıları. İki kıta arasında süzülüp giderken, iki saatliğine de olsa sükûtun ve huzurun atmosferinde, tamamen kaybolup gittiğini göreceksiniz tüm dertlerinizin, sıkıntınızın, telâşınızın.

SULTANLARIN BOĞAZ SAFASI

Yüzlerce defâ gezdiğim boğazda, her defâsında farklı bir huzur, farklı bir coşku hissetmiş biri olarak diyorum ki, bu hafta sonunuzu boğazın serin sularına fedâ edin. Ama muhakkak yanınızda, sarayları, yalıları, köşkleri, konakları, koruları, erguvanları anlatan bir rehberiniz olsun. Rehberli boğaz gezisi yapmak Osmanlı sultanlarının âdetidir zîrâ. Muhakkak yanlarında, rehberlik yapan bostancıbaşı ile birlikte boğaz safâsı yapardı Osmanlı Sultanları, kuğu gibi süzülen o muhteşem saltanat kayıklarında. Görkem, ihtişam, nümâyiş ve saltanatın heybetle arz-ı dîdâr ettiği Rumeli sâhillerinden başlıyoruz gezimize. Akşam serinliğinde ise âsûdeliğin, ferahlığın, sükûtun ve mehtâbın güzelliğini serin serin hissederek döneriz Anadolu sâhillerinden.

BOĞAZİÇİ BİR MASALLAR ÜLKESİ

Bir zamanlar sadece İstanbul'a yayın yapan yerel bir Televizyon kanalı vardı. Kanalın ismi; İstanbul Televizyonu. Logosu ise; Kız Kulesi. Boğazdan seçilmiş ( Güzel bir seçim ). Zira İstanbul'u en iyi temsil eden Kız Kulesi, boğazda.

Saltanatın zirve dönemini temsil eden ve üç kıtayı idare eden Osmanlı gemisinin kaptan köşkü sayılan üç tarafı su(r)larla çevrili Topkapı Sarayı da boğazda. Hasta yatağındayken bile asâletini koruyan ve çöküş devrinde dahi erişilmez bir kudrete sahip olduğunun remzi sayılan Doılmabahçe, Yıldız ve Beylerbeyi Sarayları da yine boğazda. O Beylerbeyi Sarayı ki; inşâsı esnâsında, işçiler, ustalar, ritmik çalışsınlar ve sarayın her tarafı birbiriyle uyum içinde olsun diye hususi bir musuki terennüm edilmişti mütemâdiyen.

Boğaz Safâsı, Göksu Safâsı, Sandal Safâsı, Mehtap Safâsı… İstanbul'da safâ, boğazdadır, sudadır, mehtaptadır.

Boğaziçi'ni süsleyen ve harikalar diyarından kopup gelmiş bir masal evi gibi, tüm şirinliğiyle bize göz kırpan Küçüksu Kasrı, Çengelköy sırtlarından tüm asaletiyle ve mağrur bakışlarıyla boğazı seyreden Sultan Vahdettin Köşkü, bağrında Hz. Yusuf'un dinlendiği Nil bile kendisini tatmin edememiş ve bu yüzden İstanbul Boğazının kucağına kendini atmış Hıdiv Kasrı, İstanbul'u, hatta bütün bir Osmanlıyı yeniden îmâr eden, dâhî sultan 2. Mahmud-u Adlî'nin kızı dile Sultan'ın Kasrı, zümrüt, yâkut, safîr ve fîrûze gibi, her biri ayrı birer mücevher kıymetinde ve güzelliğinde, İstanbul'un sırça köşkleri olan Çamlıca Köşkleri, Emirgân Köşkleri, Maslak Köşkleri, Yıldız Köşkleri, Fethi Paşa Köşkleri, hep boğaz sırtlarında yerlerini almışlar ve boğazın güzelliğine ayrı bir revnak kazandırmışlar.

Plânında Lafzatullah'ı kudretli bir mühür gibi gururla taşıyan, Yıldırım Bayezid Hân'ın yâdigârı Güzelce Hisar, ve onun tam karşısında İstanbul'un yüce fâtihinin, yüceler yücesi peygamberinin ismini kalemle yazar gibi kale duvarlarıyla ördüğü Boğazkesen Hisarı, kaleler, hisarlar ve kışlaların yanı sıra, Osmanlılar tarafından Boğaziçi'nin mânevî muhâfızları sayılan ikisi Rumeli sâhillerinde, ikisi de Anadolu sâhillerinde, boğazın hâkim tepelerine kurulmuş mâneviyât âleminin devleri, Üsküdar'da Aziz Mahmut Hüdâyi, Beykoz'da Hz. Yûşâ, Sarıyer'de Telli Baba, Beşiktaş'ta Yahya Efendi, İstanbul'un ne büyük bir kuvvetle korunduğunun ve sâhiplenildiğinin en bâriz temsilcileridir.

İşte böyle bir mevsimde sandala binip de boğaza açıldığınızda, yalıların önünden âsude bir şekilde süzülerek geçtikçe, her yalıdan ayrı bir öykü fışkırdığını görür, masallar diyârında yolculuğa çıkmış gibi hissedersiniz kendinizi. Boğazın her iki sâhiline inci gibi dizilmiş yalılar, her iki tarafa da ( hem kara hem deniz ) bakan pencereleri ile arka tarafta ağaçların yeşilliğini, ön tarafta boğazın maviliğini giymiş birer su perileri gibidirler.

Boğazda gezerken, bir târih kitabının sayfalarında ilerliyor gibi oluyor insan. Tüm boğaziçine o kadar çok hikâye sıkıştırılmış ki, etkilenmemek elde değil. Siz sandalınızla ilerledikçe âsûde âsûde boğazda, manolyalar, erguvanlar gelir geçer birer birer.

Ve nihâyet akşam olup da güneşin kızıllığı Üsküdar sahillerindeki evlerin camlarında altın yaldızlar gibi parlarken, bir hüzün kaplar ufuklarınızı. Hiç bitmeyecekmiş gibi başlayan bu tatlı masalın, yavaş yavaş sonuna yaklaştığınızı hissedersiniz. Güneş tamamen kaybolup da yerini bembeyaz kocaman dolunaya bırakınca bambaşka olur boğaz. Başınızı gökyüzüne çevirdiğinizde atlastan semânın yıldızlarla yaldızlanmış olduğunu, denizin ise ay ışığıyla, gizemli bir şekilde aydınlandığını görür, ayrı bir duygu seline kapılırsınız. Ayın yakamozları denizi aydınlatırken, ileride Kız Kulesi de elektrikli bir sürâhi ya da Alaattin'in lambası gibi yanmaya başlamıştır denizde. Öylece tek başına...

Artık baştan sona kadar büyük bir coşku ve heyecanla, târifi imkânsız bir hazla okuduğunuz Boğaziçi masalının, son sayfasına geldiğinizi hissedersiniz. Sandalınız yavaş yavaş kıyıya yanaşırken şu cümleler dökülür dudaklarınızdan, Bir masallar diyârıdır Boğaziçi…




12 years ago