|

Bozulana ayar vermeye geldik

Yayın hayatına yeni başlayan mizah dergisi Hacamat’ın Yayın Yönetmeni Faruk Günindi, Hacamat’ın tıbbi bir tedavi olmasının yanı sıra, ayar vermek anlamına da geldiğini söylüyor ve ekliyor “Bozulana ayar vereceğiz”.

Yeni Şafak ve
04:00 - 22/03/2015 Pazar
Güncelleme: 17:46 - 21/03/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

İslami değerlere saygılı mizah dergisi olarak bilinen Cafcaf'a kardeş geldi; Hacamat. Kardeş diyoruz çünkü hem Hacamat'ın inanç konusunda durduğu yer aynı hem de dergiler aşağı yukarı aynı kadronun elinden çıkıyor. Bu hafta 4. sayısını yayınlayan taze dergi Hacamat'ı derginin yayın yönetmeni Faruk Günindi, editörü Yusuf Kot, çizeri Ahmet Altay, yazarı Oktay Berber ve yayın danışmanı (derginin diktatörü) Asım Gültekin'le konuştuk.



Cafcaf dergisi yayın hayatına aylık olarak devam ederken, Hacamat'ı çıkardınız. Neden Cafcaf haftalık olmadı da yeni bir dergi çıktı?


Faruk Günindi: Cafcaf 8 yılda kendine özgü, farklı bir dil yakaladı. Çoğu zaman hakim aktüel değişimlerin dışında bir içeriği olur. Hacamat Mizah Dergisi ise gündemin sıcak olaylarını, insani meseleleri takip ediyor. Cafcaf kendi popülerinden bahsederken Hacamat kendisi popüler olma iddiasında.



ZİHNİMİZİ AYIRMIYORUZ


Peki Hacamat'ın başka dergilerden farkı ne?


Yusuf Kot: Dergimizin başka dergilerden en önemli farkı onu bizim çıkarıyor oluşumuz. Müslümanca yaşamaya çalışan, bir işe başlarken inancını bir kenara bırakmayan, zihinlerini dünyalık ve ahiretlik olarak ikiye ayırmamış insanlarız. Yaptığımız işin hesabını vereceğimizi biliyoruz.



Faruk Günindi: Hacamat Türkiye'nin çok canlı, güçlü fakat zemin bulamamış mizah geleneğinin en son temsilcisi. Bu ülkenin manevi ve milli değerlerine sahip çıkan, yok görülmüş ve aşağılanmış Müslüman kimliğini taşımaktan gocunmayan bir dergi. Bu dergideki kişiler başka yerde olmadığı kadar özgür. Hacamat, daralmış ve tek tipleşmiş Türk mizah dergiciliğine yepyeni bir yol açan bir dergi. Mizahın klişelerinin, basmakalıp kolaycı muhalefetinin üzerine gidecek yeni sözü olan bir dergi. Mizah'ın Türkiye'de yitirdiği heyecanı ve çeşitliliği sağlayabilecek yeni ve tek dergi.


Ahmet Altay: Manevi ve milli değerlerle çatışmayan, küfretmeyen, aşağılamayan; Hak'tan yana olup, kul hakkını önemseyen ve edep ilkesini benimsemiş ince bir çizgide duruyor.



Asım Gültekin: 1950'lerden bugüne kadar Müslümanca bir duyarlılıkla çıkan tüm mizah dergileri 3-5 ay sonra kapanmak zorunda kaldı. Hacamat bin bir türlü engellenmişlikleri yara yara; aşa aşa bugünlere geldi. Cafcaf'ın 8 yıldır yaşadıklarını yaşamadan bir haftalık mizah dergisinin başarılı olması pek mümkün değil. Tüm bunların yanında aynı anda Batıcı olmayan iki mizah dergimizin bayilerde yer alması 150 yılda bir karşılaşabildiğimiz bir durum. Bizi sevindiren bir husus da şudur; Hacamat ve Cafcaf'ı herhangi bir grubun, kliğin değil; yeryüzünde yüzü izzetten yana olan tüm mü'minlere kucak açıcı mantalitede insanlar çıkarıyor.



İYİLEŞTİRİCİ ÇİZGİLER


İsim olarak neden Hacamat'ı tercih ettiniz. Yani “Neden Hacamat?”


Faruk Günindi: Hacamat kelimesi Türkçeleşmiş, güzel bir kelime. Bir kere argoda 'birine dersini vermek, ayar vermek, haşat etmek' anlamına geliyor. Ama bunun yanında aynı zamanda Tıbb-ı Nebevi'de olan bir tedavi şekli.



Siz kime ayar vermeyi düşünüyorsunuz?


Faruk Günindi: Biz bozulana ayar veriyoruz. Bakın tedavi zaten. Vücuda yerleştirilen kupalarla hava emiliyor sonra o bölgeye 'ince çizgiler' atılıyor. Zararlı olanlar vücuttan uzaklaştırılıyor. Gerisi hep ferahlık. Hep fayda. Bizim Hacamat Mizah Dergisinde yaptığımız da bu türden çizgiler. Sert gelebilir ama iyileştirici.



Siyaset dergide ne kadar yer işgal ediyor, edecek?


Faruk Günindi: Eser miktar yani eserlerimiz kadar ya da kafamıza eserse.


Oktay Berber: Gündemi günceli ve aktüel olanı ıskalamamaya gayret ediyoruz.



Kırmızı çizgileriniz var mı?


Faruk Günindi: Vicdanımızın kırmızı çizgileri var. Eşeklik eden birine eşek demekten çekiniyoruz. Ama eşek çizmekten de kendimizi alıkoymuyoruz. Öyle fantastik ki bu hal...



Muhafazakarlar mizah yapamaz gibi bir düşünce var. Ne düşünüyorsunuz?


Faruk Günindi: Biz kendimizi muhafazakar olarak tanımlamadığımız için bu yargı bizi teğet geçiyor. Ama bu ülkede mizah neden birilerinin dediği gibi yapılmak zorunda olsun ki? Hacamat bu tür yaftalardan hoşlanan adamların dergisi değil esasen. Kendimizi başkalarına nispeten tanımlamak zorunda kalıyoruz. Bunu bir ayrıştırma için demiyoruz. Siz nesiniz dendiği için söylüyoruz. “-Nesin sen? -İnsan. - Yuh, biz neyiz?” böyle oluyor.



Mizah için muhalif olmak şart mı?


Faruk Günindi: Bu, o mizah geleneğinin klişesi. İktidara her fırsatta çakmak, en basit tabiriyle kolaycılıktır. Esas bizim kadar muhalif olabilmeye cesaret edebileceklerini sanmıyorum. Mizah yaparken bile adil olmalı. Dergi satmaya devam etsin diye veya öylesi kolayına geldiği için yapılana muhalif mizah denmez. Bağnazlık denir.



Oktay Berber: Güzel bir damar, ince bir ayar yakalamışsa mizahçı oradan yürür. İktidarı eleştirmek kolay. Muhalif olacağım iktidarı indireceğim diye gözünü karartıp halka küfretmek, inanca hakaret etmek… Bu mu mizah?



En iyi espri en ciddi konuşmadan çıkar bazen


Toplantılarınız nasıl geçiyor? Kapak nasıl ortaya çıkıyor?


Faruk Günindi: Haftalık olarak birkaç gün toplanıyoruz ama nedense haftanın bir günü 3 günlük kadar toplanıyoruz. Sabaha kadar sürüyor işimiz o gün. Toplantılar özellikle gündem üzerine, tam bir fikir fırtınası oluyor. Kelimeler, fikirler, değerlendirmeler, espriler odayı dolduruyor. Toplantıya katılanlar sadece mizah yapmayan derinlikli kişiler. Dolayısıyla bazen fikri tahliller ciddileşiyor. Bazen de en iyi espri o yoğun şekilde ciddileşen konuşmadan çıkıyor. Cumadan pazartesiye yoğun bir fikir alışverişinden sonra dergi çarşambaya bayiye yetişiyor. Kapak ortak belirleniyor. Birçok akıl geziyor o esprinin üstünde.


Oktay Berber: Pazartesi sabahlama günümüz gündem ve kapak için. Hem tecrübeli hem de yetenekli gençlerle harmanlanmış bir ekibimiz var.



Kadronuz kaç kişi? Kimler var? Akla ilk kimler geliyor?


Asım Gültekin: 30 kişilik bir kadromuz var. Çizerlerimiz: Yusuf Kot, Faruk Günindi, Ahmet Altay, Gazi Bulut, Emre Bilgiç, Elif Büşra Doğan, Volkan Akmeşe, Turan Dertli, Turgut Yılmaz, Ahmet Altay, Nisa Özaydın, Yüksel Bayram, Necmettin Çanak, Necmettin Asma, Yavuz Girgin, Mehmet Emin Yıkılmaz, İlyas Şimşek. Yazarlarımız Aykut Ertuğrul, Güray Süngü, Suavi Kemal Yazgıç, Oktay Berber, Mustafa Alcan, Mustafa Nezihi Pesen, İbrahim Demirci, Salih Kılınç, Hicabi Kamburabi, Vehmi Koru, Sezgin Dirican, Kaan Burak Şen. Şairimiz ise Cahit Koytak.



Peki Hacamat'ın düşünce sağlığını iyileştireceğini söylüyorsunuz. Bir mizah dergisi bunu yapabilir mi?


Faruk Günindi: Yapabilir. Mizah, düşüncelerin cesurca ve doğrudan iletildiği bir dil. Mesaj, simgelere kadar özetlendiğinden adeta düşüncenin ekstraktını alıyorsunuz. Damıtıyorsunuz. Sonra da örneğin karikatürle bir çok zihne en kolay ulaşım olan görsel algıyı kullanıyorsunuz. Üstelik bu esnada “gülmek” gibi bazı kalkanları indiren bir duyguyu harekete geçiriyorsunuz. Bu esnada kötü fikirleri uzaklaştırmak mümkün.



Charlie Hebdo'nun zararı bize oldu


Bir mizah dergisi hele de İslami değerlere saygılı bir mizah dergisi olunca, Charlie Hebdo olayını nasıl değerlendirdiğinizi sormalıyım.


Faruk Günindi: İnandığımız peygamberlere hakaret etmeyi özgürlük sanan bu sanatçıların başka türlü ölmüş olmalarını isterdim. Çünkü bu aptalca saldırının ardından baskı gören ve itham altında olan yine Müslümanlar olarak bizleriz. İsrail'in çıkarlarına uymayan işler de yapan bu dergi ekibini siyonist İsrail ajanlarının öldürdüğünü neden düşünmeyelim? Charlie Hebdo dergisini Müslümanlar takip etmediği gibi Avrupa'da da bilen pek kimse yoktu. Bu küçük çaplı, düşük profilli ve anarşist derginin bozguncu sanat anlayışının Müslüman topluma silah olarak çevriliyor. Bizim bunun sanat olarak görmemiz, bu saldırının da bu yönüyle özgür sanata karşı yapıldığını düşünmemiz isteniyor. Ancak biz böyle düşünmüyoruz. Bu saldırıyı yapanlar muhtemelen bir kere bile mizah dergisi okumadı. Belki bir kitap bile okumadılar.



Ahmet Altay: Yazık oldu. Olmasa iyi olurdu. Ciddi bir oyun tezgahına meze oldular. Özgürlük denilen şey sınırsız değildir. Kimse bir başkasının kutsalına ve değer verdiklerine küfredemez. Bir insanın özgürlüğü bir başkasının özgürlük sınırına geldiğinde biter.



Yusuf Kot: Ölenlere değil olayın doğuracağı sonuçlara üzülüyorum. Batı'nın vicdan anlayışı bizimkinden çok uzak. Bir değil bin Müslümanın ölmesi bile Batı'da merhamet uyandırmazken, üstelik güya o ölenler bize hakaret ettikleri için ölmüşlerken bizden değerleri kendinden menkul kayıplarına saygı duymamızı beklemesinler. Dünyaya düşünce özgürlüğü dersi verecek son kişi siyonizm eleştirisini suç sayan Fransa'dır. Müslümanlara insan haklarından ve adaletten bahsedecek son kişi, Cezayirli Müslümanların kafasını kesip poz veren Fransa'dır.




#Cafcaf
#Hacamat
#dergi
#Charlie Hebdo
9 yıl önce