Oyunculuk aç bir meslek, sürekli diğer rolleri merak ediyorsunuz. Sanırım meraklı birisi oyuncu olabilir diyen Dolunay Pircioğlu son dönemlerde Şehir Tiyatroları'nda yıldızı parlayan bir oyuncu. Şehir Tiyatroları'ndaki ilk işi Darülbedayi'nin de ilk oyunu olan Çürük Temel'di. Herkes onu sesiyle ve potansiyeli yüksek oyunculuğuyla tanıdı. Pircioğlu, şimdilerde Engin Alkan'ın tiyatro sahnesine uyarladığı meşhur Şekerpare'de rol alıyor. Şekerpare'ye hayat veren genç oyuncu, sesiyle de sahnede adeta divalaşıyor. Pircioğlu'yla oyunun provaları arasında samimi bir söyleşi yaptık. Pircioğlu'nun ağzından Engin Alkan ismi düşmüyor, bir de tiyatroya olan tutkusu.
Halihazırda Hukuk Fakültesini bitiren Pircioğlu tercihini tiyatrodan yana kullanıyor. Zaten okulu da kazara kazanmış. Lise eğitimini Bursa'da tamamladıktan sonra üniversite sınavlara giriyor ama aslında içten içe müzisyen olmak istiyor. Marmara Hukuk'u kazanınca İstanbul'a geliyor ama daha okulun ilk gününde koca amfide kendini amaçsız hissediyor. Böyle gitmeyeceğini kendisi de biliyor ve ikinci sınıfta amatör olarak okulun tiyatro kulübünde çalışmalara başlıyor. Hukuk okumaktan da nefret etmiyor bu arada. Hukuk eğitiminin kendisine çok şey kazandırdığını söylüyor. Okulu da bu yüzden bırakmıyor. Elinde oyun kostümleriyle girdiği sınavlardan geçiyor ve okulunu beş yılda tamamlıyor. O, hukuk diplomalı bir tiyatrocu.
Okuldan sonra tiyatro eğitimi almak isteyen Pircioğlu, kendisini Kadir Has Üniversitesi'nde buluyor. “Tiyatro acayip bir şey. Sahneye çıkıp onun tadını aldığınızda unutacağınız bir şey değil" diyor. Tiyatro eğitimini tamamladıktan sonra Burçak Çöllü'nün Ferhat ile Şirin masalını farklı bir şekilde ele aldığı Devlet Tiyatroları'nda sahnelenen Ay Ecesi oyununda kendine yer buluyor. Sonra birkaç özel tiyatroda işler yapıyor. Ama hayatta en çok istediği şeylerden biri Şehir Tiyatroları'na girmek. Bu da Çürük Temel vesilesiyle oluyor. Pircioğlu, “Çok şükür ki avukatlık yapmak zorunda kalmadım. Umarım böyle devam eder. Avukatlık da çok kıymetli bir iş ama onu da sevenler yapabilir. Ben hep tiyatro yapayım" diyor.
Darülbedayi'nin ilk oyununda rol almak Pircioğlu'na nasıl hissettirdi dersiniz? “Benim için çok özel bir deneyim. Şehir Tiyatroları'ndaki ilk oyunum, Engin Alkan'la ilk çalışmam. Çürük Temel'de yer almanın onurunu ve gururunu hala yaşıyorum. Her seferinde her oyunda hissedemeyeceğim bir heyecanla çıktım sahneye" diyor. Engin Alkan'ın ise onun hayatında çok önemli bir yeri var. Uzun süre provalara kalem kağıtla gelen Pircioğlu, Alkan'ın konservatuvarın devamı olduğunu söylüyor. Şüphesiz Engin Alkan'ın Şehir Tiyatroları için bir şans olduğunu hepimiz biliyoruz. Çünkü o sürekli kendini yenileyen ve üreten bir tiyatrocu.
Hukuk Fakültesi'nde okumak ona tiyatro anlamında çok bir şey katmamış ama “Hayatta dokunduğun her yerin sana oyunculuk anlamında bir dönüşü vardır" görüşünde. Tiyatro evet, bir tutku ama müzikal onun için bir rüya. Bu rüyasını da Şekerpare'yle gerçekleştiren Pircioğlu, “Benim için müzikallerin yeri çok başka. Müzikalleri her oyuncu sevmez. Hatta belki itici bile gelebilir. Benim için bambaşka bir dünya ve rüya. Engin Hoca'nın Şekerpare'yi yapacağını duyar duymaz “Hocam ne olur beni de alın" dedim. Cast olarak da uygundum sanırım" diyor. Provalarda bir yandan metin bir yandan dans bir yandan da müzik çalışınca Pircioğlu başta afallıyor ama yeteneği sayesinde üstesinden geliyor.
Müzikallere olan ilgisi müziğe olan ilgisinden kaynaklanıyor. Hem müziğe olan tutkusu hem de tiyatroya olan arzusu müzikallerde birleşiyor. Kendini sahneye kaptırıyor. İçindeki heyecan da sahneden izleyiciye yansıyor. Pircioğlu'nu izleyen hemen herkesin ortak görüşü 'bu kızın sesi çok güzel, kesinlikle albüm yapmalı' oluyor. Müziğin bir parçası olduğu zaman kendini mutlu hissettiğini söyleyen Pircioğlu'nun da böyle bir düşüncesi var. Fırsat buldukça şan dersleri alıyor ve kendini bu konuda geliştirmeye çalışıyor. Şimdilik şarkı söyleyebildiği Şekerpare'nin sezonlar boyu devam etmesini arzu eden Pircioğlu, oyunun çoktan kült oyunlar arasına girdiğini düşünüyor.
“Şu anda tiyatroya çok odaklandım. Birinci sezonum bitmek üzere. Öncelikle burada olmanın hakkını vermeye çalışıyorum. Televizyon işi biraz kovalamakla alakalı ben kovalamıyorum" diyen Pircioğlu, ileride sinema filmi yapmayı düşünüyor. Tabii tiyatrodan vakti kalırsa. Şehir Tiyatroları içinse “Burası çok üreten bir yer. Sürekli yeni oyunlar çıkıyor. İzlemeyi de seviyordum. Dolayısıyla bence bu kadar üretken bir kurumun içinde yer almak bir oyuncu için büyük bir şans. Buraya girdim gireli ikinci oyunumu yaptım. Siz de kendinizi geliştirmek ve o hıza yetişmek zorundasınız" yorumunda bulunuyor.
Alternatif sahnelerdeki oyunculuğu çok doğal bulan Pircioğlu, “Aslında doğal olan doğal oyunculuk. Sanırım iş oyunculuk mahareti göstermek değil de doğal bir şey aktarabilmek. Sonuçta hayatta olup biten ya da olup bitmesi mümkün şeyleri sahneye taşıyoruz. Dolayısıyla seyircinin bizim anlattığımız şeyi görmesini istiyoruz. Bunu ne kadar doğal yaparsak o kadar etkili olabiliriz" diyor. Kendisi de seyirciye anlatılmak istenen hikayenin en doğal yoldan anlatılmasını yeğliyor.
Oyunculuk ve müzik dışında yabancı dillere de ayrı bir yeteneği olan Pircioğlu, İngilizceyi ileri seviyelerde Fransızca, Almanca ve İspanyolcayı da başlangıç seviyelerinde konuşabiliyor. Dil öğrenme konusunda ise ilginç bir deneyimi var. Fransa - Türkiye ortak yapımı bir tiyatro projesine dahil oluyor. Bir ay İstanbul'da bir ay da Fransa'da çalışıyorlar. On beşinci günün sonunda Pircioğlu birden Fransızca konuşmaya başlıyor. Herkes şaşırıyor.
