|

Dahi bellek İstanbul'u çizdi

Dünyada dahi bellek olarak bilinen savant sendromlu otistik ressam Stephen Wiltshare İstanbul'da en çok tarihi camilerle, eski ve yeninin yanyana olmasının kendisini etkilediğini söylüyor.

Emeti Saruhan
00:00 - 28/09/2014 Pazar
Güncelleme: 20:52 - 27/09/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Dahi bellek İstanbul'u çizdi
Dahi bellek İstanbul'u çizdi

Her gün aynı sokaktan, aynı caddeden, aynı dükkanların önünden geçiyorsunuz diyelim. Elinize bir kalem bir de kağıt versek, o her gün önünden geçtiğiniz binaları, yürüdüğünüz yolu ne kadar detaylı çizebilirsiniz? Stephen Wiltshare'a dahi bellek denmesinin sebebi bu. Bir kere gördüğü şeyin adeta fotoğrafını çekiyor zihninde. Daha sonra hiç tereddüt etmeden bir beyaz tuvale döküyor tüm zihnindekileri. Hem de insanı dehşete düşürebilecek kadar detayına inerek. Stephen Wiltshare, Dustin Hoffman'ın ünlü filmi Rain Man'de canlandırdığı karakter gibi savant sendromlu bir otistik. Yani dünyadaki 50 kadar matematik, müzik ya da görsel alanda olağanüstü yeteneğe sahip savant sendromlu hastadan biri. 1974 doğumlu olan Wiltshare dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü fotografik hafızasına sahip insan olarak biliniyor ve The Human Camera ya da The Living Camera olarak da isimlendiriliyor. İşte bu yetenek, 25 dakikalık bir helikopter turu sonrası panoramik görüntüsünü çizdiği Tokyo, Roma, Hong Kong, Frankfurt, Madrid, Dubai, Kudüs gibi şehirlerden sonra, geçtiğimiz hafta da İstanbul'a geldi ve bu yedi tepeli şehrin helikopter görüntüsünü tuvale adeta nakış nakış işledi.

ESKİ VE YENİ YANYANA

Palladium Tower açılışı için Tahincioğlu Holding'in davetlisi olarak İstanbul'a ilk kez gelen Wiltshire İstanbul'u güzel ve tarihi bir şehir olarak bulduğunu söylüyor. 'Tarihi yapılar ve camiler beni çok etkiledi. En çok da tarihi camiler dikkatimi çekti' diyor. Wiltshire, İstanbul'un kendisini en çok etkileyen tarafının ise eski ve yeninin yan yana olması olduğunu ifade ediyor.

ÇİZMEK BENİM HAYATIM

3 yaşındayken otistik tanısı konan Stephen Wiltshire 5 yaşına kadar hiç konuşmamış. Beş yaşında kendisi gibi özel çocukların gittiği Queensmill Okulu'nda çizmenin onun iletişim kurma yöntemi olduğu keşfedilmiş. İlk kelimesi kağıt olan Wiltshire o günleri şöyle anlatıyor: 'Öğretmenlerim çizim yeteneğimi keşfettiklerinde benden konuşmamı istediler. Ben de onlardan bir kağıt ve kalem istedim ve bir gün kağıt demeyi başardım. Çizmek benim hayatım, her gün yapıyorum. Bir kağıda her şeyi koyabilirim; düşüncelerimi ve tutkularımı.' 5 yaşında çizim konusundaki yeteneği fark edilen Wiltshire aslında 3 yaşından beri çiziyormuş. Wiltshire'ın hafızasının güçlülüğü ise okul gezilerinde fark edilmiş. Wiltshire, 'Queensmill Okulu'ndayken sürekli çiziyordum. Konuşmaya daha sonra başladım. Önce hayvanları çizmeye başladım, sonra arabaları, Londra trafiğini ve şehirleri çizmeye başladım. Sınıfla birlikte Londra'da gittiğimiz gezilerde aklımda kalanları okula döndüğümde çiziyordum. St Pancras İstasyonu'nu ve hatırladığım kadarıyla bazı anıtları çizdim. Öğretmenim Chris Marris çizimlerimi yarışmalara gönderdi ve hepsini kazandım. Birkaç yıl sonra ünlü oldum ve o zamandan beri de çiziyorum' sözleriyle anlatıyor nasıl keşfedildiğini.

Yaptığı işle gurur duyuyor

Çizimleriyle bir çok ödül alan ve 4 kitap çıkaran Wiltshire, sıra dışı yeteneğinin kendisine ne hissettirdiğini şöyle ifade ediyor: 'Benim dahi olduğumu söylüyorlar! Kendi stilim var ve her zaman yeni bir şey çizip yeni fikirler düşünüyorum. Yaptığım işle gurur duyuyorum.'

En küçük detaylar bile hafızasında

Bu kadar güçlü bir bellek insanın yaşantısına nasıl etki eder? Günlük yaşantınızda fotografik hafızanızın bu

kadar güçlü olmasının avantajı ya da dezavantajı oluyor mu diye sorduğumuz Stephen Wiltshire, '20-30 yıl önce hafızama kazınan şeyleri bile hatırlayabiliyorum. Bazen gördüğüm şeyden hoşlanırsam 30 dakika veya bir saat seyrederim ve her detayıyla hatırlarım görüntüyü. Daha sonra gördüğüm şeyi sık aralıklarla çizmeye başlarım. Bütün hayatımı çok net hatırlıyorum. Bazen kız kardeşim ve arkadaşlarım galeride 10-20 yıl önce ilk karşılaştığımızda yaşadığımız olayları soruyorlar, ben daima hatırlıyorum' sözleriyle anlatıyor yaşadıklarını.

Şehirlere bayılıyorum

Bir çok şehri en ince ayrıntılarına kadar çizen Stephen Wiltshare, ilk kez 13 yaşında helikoptere binip şehir resimleri çizmeye başladığını söylüyor. Queensmill School'daki öğretmenleri Londra'nın simge binalarını hafızasından çizdiğini farketmişler. Wiltshire, 'Otobüsle turdan döndüğümüzde gördüklerimi çizmeye başlıyordum. Binaları seviyorum, özellikle modern kentsel peyzajları ve cadde manzaralarını. Bulvarların kaos ve düzenine, modern kentlerin parlak ışıklarına, trafiğin yoğun olduğu işe gidiş-dönüş saatlerine ve insanlara bayılıyorum. Bunların hepsinin de heyecan verici olduğunu düşünüyorum. Sevdiğim bütün şehirleri hafızama alabilirim; binalarını veya gerçekten her şeyini' sözleriyle anlatıyor şehirlere olan tutkusunu.

Wiltshire helikopterle bir şehri yaklaşık 25 dakika yukarıdan görüyor. Önceden araştırma yapmıyor. İlk kez gördüğü şehirleri çizebiliyor. Wiltshire, 'Panoramik olarak görmek benim için yeterli oluyor' diyor. Gördüklerini tuvale aktarması bazen 10 gün kadar sürebiliyor.

MÜZİK RAHATLATIYOR

Bu bedensel efor için beslenmesine dikkat ettiğini söyleyen Wiltshire 'Her sabah mısır gevreği yerim. En sevdiğim yemek tavuk ve hamburger. Ama beslenmemi et ve sebzeyle de dengeliyorum' diyor. Resim yaparken Stephen Wiltshare'in en sevdiği şeyse müzik dinlemek. 'Müzik iyi hissetmemi sağlıyor, çalışırken gevşememe yardımcı oluyor. Genelde 60'lar, 70'ler, 80'ler ve 90'ların müziklerini, rock n' roll, motown, funk, soul, r'n'b ve bunların yanı sıra disko ve pop müziği de seviyorum' diyor.

10 yıl önce