Öncesinde Prof. Dr. Fuat Sezgin’in ortaya koyduğu eserlerin, 8. yüzyıl ile 16. yüzyıl arasında Müslümanların ortaya koyduğu bilimsel çalışmaların bütününü kapsadığını belirtmeliyiz. Bu açıdan Sezgin, Türkiye’de yeterince bilinmemesine karşın dünya akademik çevreleri tarafından yakından tanınan ve hayranlıkla takip edilen bir bilim adamı. Edebiyattan, denizciliğe, kimyadan mekaniğe, botanikten astronomiye varıncaya kadar pek çok alanı kapsayan eserlerinin yanı sıra, denizcilik ve kartografya alanında yapılan çalışmalardan çıkardığı tek bir bilgi tartışmayı başlatan açıklama olmuştu. Sezgin çalışmaları sırasında, bilim tarihini yeniden yazdıracak bilgi ve belgelere ulaşmıştı.
İlk keşif ne zaman yapılmıştı diye sorduğumuz Bilim tarihçimiz Prof. Dr. Mustafa Kaçar şunları anlatıyor: “İslam bilginlerinin Asya ve Avrupa kıtalarının dışında bir ana kıtanın daha olması gerektiği konusunda bir takım öngörüleri olmuştu. Biruni, 11. yüzyılda Gel-Git hadiselerini anlatırken, dünya üzerinde bir başka ana karanın daha olması gerektiğini keşfetmiştir. ‘Asya’nın en doğusuyla Avrupa’nın en batısı arasında eğer bir ana kara olmazsa gel-git sırasında bütün dünyanın sular altında kalması gerekirdi’ der, dolayısıyla bunları dengeleyecek bir ana karanın daha varlığını daha o zaman öngörmüştür. 500 yıl önce Biruni bu konuya dikkat çekmiştir. Bunu çalışmalarında ilk kez ortaya koyan kişi de Fuat Hoca olmuştur.”
Amerika’nın keşfi tartışmalarının Türkiye’de bazı köşe yazarlarınca özellikle eleştirildiği yer, ‘doğru bile olsa bunun ne işimize yarayacağı’ sorusuydu. Aynı soruyu yönelttiğimiz Prof. Kaçar, “Tarihin bize sağlayacağı faydayı konuşmamız gerekir. Tarih geçmişten hesap sormak ya da sadece geçmişle övünmek değildir. Tarihi olduğu haliyle bilip öyle aktarmak gerekir. Yeni nesiller tarihin tecrübelerini göz önünde bulundurarak geleceği kurgularlar. Geleceği kurgulamak için önemlidir. Asla ‘bunun bize ne faydası var’ denemez. Bugünkü özgüven inşamızı bile etkileyecek bir şeydir bu” diyor.
Tarihi bilimsel metinler eşliğinde konunun anlaşılmaya çalışılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Kaçar, Kolomb’un dünyanın büyüklüğünü bile tam olarak bilmediğini söylüyor. Batılı kaynaklardaki verilerin de bunu doğruladığını belirten Kaçar, Biruni’nin Kolomb’dan 500 yıl önce matematiksel olarak Amerika kıtasının varlığını fark ettiğini sözlerine ekliyor. Kaçar’a göre 12. yüzyılda El Muradi’nin yazdığı eserde Arap denizcilerin Okyanus’ta, Kanarya adalarını da geçerek seyahat ettiklerini yazdığını söylüyor. Bu da Kolomb’tan çok daha önce Müslüman denizcilerin Amerika kıtasına gidip geldiğini ispat ediyor.
Amerika’nın Kolomb öncesi Müslümanlar tarafından keşfedildiğini Prof. Dr. Fuat Sezgin ilk kez 2002 yılında bilimsel bir makalede delilleriyle birlikte söz ettiğini, makalenin yayınlandığı tarihlerde Avrupa akademik çevrelerinde Türkiye’deki gibi bir reaksiyonla karşılaşmadığını söylüyor Kaçar. Türkiye’deki eleştirilerin sözde bilimsellik adına ilmi gerçeklerden bütünüyle uzak bir açıdan yükseldiğini söyleyen bilim tarihçisine göre, Hoca’nın tezinin doğruluğu kanıtlanacak.
Aslında sadece Amerika’nın keşfi meselesi değil. Bilim tarihimize baktığımızda bugün bu teze karşı çıkanların daha büyük şaşkınlık yaşayacakları binlerce başlık var. Fakat tarihimizden de haberimiz yok. Prof. Dr. Fuat Sezgin’in ortaya çıkardığı bu mesele eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirilmeseydi bu tarihi gerçeklik kısık bir ses olarak kalacaktı. Türkiye’de öncelikle bilim tarihi, sanat tarihi ve din tarihinin öğretilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Mustafa Kaçar, bu başlıklar üzerinden hassasiyetle yeni bir müfredat yapılması gerektiğini söylüyor. “Bilmediğimizi yok zannediyoruz” diyen Kaçar, “Batı, Bilimi sadece Batı’nın ortaya koyduğu eserlere dayalı olarak yorumluyor. Oysa Batı’dan önce 800 yıllık bir dönem içerisinde Müslüman bilim adamlarının yaptığı çalışmalardan haberdar olmak gerekiyor” yorumunu yapıyor. Birkaç yıl önce 15. yüzyılda Semerkand’da yaşayan ünlü astronom Uluğ Bey’in astronomi cetvellerini yayınladıklarını söyleyen Kaçar, Uluğ Bey’in Semerkand’a çok önemli bir rasathane kurup, yıldız konumları, yıldız geçişleri, ay ve güneş takvimleri, evrenin hareketleri gibi pek çok bilimsel kayıt yaptığını ifade ediyor. Kaçar şunları söylüyor: “Uluğ Bey’in küresel geometrinin, trigonometrenin ve başka astronomik değerlerin keşfi noktasında çağının çok ötesinde hesaplara ulaştığını biliyoruz. Böyle binlerce isimden söz edebiliriz."
“Komplekse girmemize gerek yok” diyen Kaçar, “Bugün dünyada geçerli olan Batı biliminin temelinde İslam bilimi var. Keza İslam bilimi de kendisinden önceki medeniyetlerin mirası üzerine kurulmuştur. Bu medeniyetlerin doğal seyridir. Bilim, bütün insanlığın ortak mirasıdır” yorumunu yapıyor.
Bütün müfredat kitaplarının değişmesi gerekiyor diyen Kaçar, “Matematik, coğrafya ve fen kitaplarının tekrar Türk-İslam bilim geçmişine dayalı örneklerle beslenmesi gerekir. Cebir konusunda bir örnek verilecekse Harizmi’nin örneği, Ömer Hayyam’ın üçüncü dereceden bir denklem çözümü verilebilir” diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesini ise Kaçar şöyle yorumluyor: “Cumhurbaşkanımızın çıkışı çok önemlidir. Bu vesileyle insanlar Türkiye’de bilim tarihi olgusuna sahip oldular. Bugün istihzai bir şekilde olaya yaklaşanlar unutulup gideceklerdir ve yarın bilim tarihi konuşulmaya başlanacaktır.”