|

Edebiyat dünyasına tebessüm

Afyon’da yaşayan edebiyat öğretmeni Said Coşar, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi dergi ve gazetelerini tarayarak topladığı edebiyat konulu karikatürleri, Karikatürün Aynasında Edebiyatçılar kitabında bir araya getirdi. Coşar, Abdülhak Hamid’den Yahya Kemal’e, Süleyman Nazif’ten Ahmet Rasim’e kadar her biri Türk edebiyatında tartışma konusu olmuş önemli isimleri mizahın gözünden yeniden çiziyor.

Yeni Şafak
04:00 - 16/11/2014 Pazar
Güncelleme: 19:29 - 15/11/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Bugüne kadar her birini yalnızca eserleri ve haklarında yazılan biyografi kitapları üzerinden tanıdığımız Türk edebiyatının önemli isimlerini hiç bilinmeyen yönleriyle görmek gazete ve dergilerde yayınlanan karikatürler üzerinden mümkün. Afyon’da yaşayan edebiyat öğretmeni Said Coşar’ın akademisyen titizliğiyle hazırladığı Karikatürün Aynasında Edebiyatçılar kitabı, bugünün okuyucusu için Türk edebiyatının öncü isimlerinin saklı kalmış izlerini aralıyor. 

Coşar’ın hikâyesi aslında biyografi yazarımız Beşir Ayvazoğlu’nun ‘Karikatür ve Edebiyat’ başlıklı bir yazısını okuyarak başlamış. Yazıdan sonra çalışmalarına yoğunlaşmış ve önce Orhan Veli ile ilgili karikatürleri toplayarak ‘Karikatüristlerin ‘Garip’ Tepkisi’ni ortaya koymuş. Osmanlı mizah dergilerinin tamamını tarayan Coşar, Cumhuriyet dönemi mizah gazete ve dergilerinin de pek çoğuna göz atmış. 

EDEBİYAT VE MİZAH İÇ İÇE

Aslında Türkiye’de edebiyat ve mizah iç içe. İlk mizah dergimiz Diyojen’in 1870 yılındaki ilk sayısından itibaren mizah dergilerinde edebiyatçıların ağırlığı açıkça görülebiliyordu. Mizah dergilerindeki edebiyat konulu karikatürlerin varlığını böyle açıklamak da mümkün. Mizah dergisi çıkarmaları yahut mizah dergilerinde yer almalarının yanında bizzat karikatür çizen yazarlarımızın da olduğunu söylüyor, Said Coşar. “Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı), Aka Gündüz, Ref’i Cevat Ulunay, Zahir Sıtkı Güvemli gibi. Abdi İpekçi’nin karikatür çizdiğini bilir miydiniz ya Orhan Veli’nin? Bu iç içelik tabii ki edebî hadiselerin de karikatüre malzeme teşkil etmesini sağlıyor. İncelediğim gazete ve dergilerde Türkiye’de son yüzyılda yaşanan değişimi karikatür üzerinden okuma fırsatı da buldum’ diyen Coşar’a göre, gözü kara bir tarihçi çıkarsa ‘Karikatürlerle İnkılap Tarihi’ kitabını yazmak mümkün olabilir.

POLİTİKA VE CİNSELLİK SANATI ÖLDÜRDÜ

Dünün gazete ve dergileri tarandığında sadece edebiyat adamlarının değil, edebiyat konularının bile gündem teşkil ettiğini görmek mümkün. Bugün ise bunun hayali bile neredeyse imkânsız. Coşar, bu değişikliği hep bir kavganın, tartışmanın içinde olmasına rağmen konularını sanatla ilintili belirleyen dünün gazete ve dergilerinden bugünün fotoğrafına, politika ve cinsellik gibi bayağı konuların gördüğü rağbet yüzünden geldiğimizi söylüyor. 

KARİKATÜR OKUMAYI DA BİLMEK GEREKİYOR

Karikatürlerin en önemli katkısı, biyografi kitaplarından tanıdığımız yazarları çok daha detaylı olarak görmemize imkân sağlaması. Faruk Nafiz’in ‘İnsanları karikatürlerden tanımalı’ sözünü aktaran Coşar; “Çünkü insan fotoğraf çektirirken kendisine en yabancı yüzünü takınır. Biyografilerde çoğu zaman gerçeğe en uzak hâl okunur. Oysa iyi bir çizer elinden çıkmış karikatür, biyografilerdekinden daha çok şey anlatabilir insana. Yeter ki karikatür okumayı bilelim” diyor. Karikatüristler, her edebiyatçının kendine özgü komik taraflarını yakalamaya çalışmışlar. Mesela Yahya Kemal çoğunlukla şişmanlığı, dalgınlığı ve tabii bir de kendisi dışında büyük bir şair tanımayışıyla; Abdülhak Hâmit kadın düşkünlüğü; Ahmet Rasim’se ayyaşlığıyla karikatürize edilmiş. Refik Halit, Milli Mücadele karşısındaki olumsuz tutumuyla, Hüseyin Cahit ve Falih Rıfkı Atay ise giriştikleri polemiklerle karikatürlere yansımışlar…

Beş yılı aşkın süren çalışması sonrasında Coşar, karikatür ve edebiyat arasında sanılanın ötesinde yakın bir ilişki olduğunu fark ettiğini söylüyor. Eğitim yöntemi konusunda bir de önerisi var, ‘edebiyat derslerini sıkıcılıktan kurtarmak istiyorsak bence karikatürü devreye sokabiliriz’ diyor. Kendi öğrencilerine edebi sanatlar konusunu karikatürler eşliğinde anlattığını söyleyen Coşar, karikatürlerin kaynak olarak kullanılabileceğini de belirtiyor.

HALİT FAHRİ’Yİ KİMLER DÖVDÜ

Akşam gazetesinin 19 Mart 1930 tarihli sayısında Halit Fahri Ozansoy’la ilgili Cemal Nadir Güler imzalı bir karikatür yayınlanır. Karikatür, yaşadıkları bir tartışma sonrası Muhsin Ertuğrul’un, Halit Fahri’ye hakaret edip tokat atmasını konu ediniyor. Karikatürde boş bir tiyatro salonundaki iki kişiden birisi diğerine, “Şu Ertuğrul Muhsin bey kuvvetli sanatkâr değil mi?” diye sorunca diğeri şöyle cevap veriyor, “Ben ne bileyim; Halit Fahri Bey’e sor!” Akşam 19 Mart 1930

EDEBİYAT AKADEMİSİ

Akşam’ın edebiyat akademisinin kurulup kurulmaması hakkındaki anket sonrası yayınlanan karikatürrde birbirine giren edebiyatçılar: Falih Rıfkı, Peyami Safa, Nurullah Ataç, Mustafa Şekip ve Yahya Kemal. Akbaba 9 Şubat 1939 

YENİ ŞİİR KRALI

Orhan Veli’nin Ahmet Haşim şiirini eleştirdiği ‘Eskiler Alıyorum’ yazısından sonra hem Orhan Veli’yi hem de Nurullah Ataç’ı eleştiren karikatürde ‘Yeni Şiir Kralı’ diyerek Veli’yle dalga geçilirken Nurullah Ataç’ın da Orhan Veli’ye biat ettiği vurgulanıyor. Akbaba 16 Haziran 1939

BİR TEKAMÜL

Göbeği de sürekli fıçıya benzetilen ve alkolik olmasıyla hicvedilen Ahmet Rasim Karikatürü. 


EN KUVVETLİ SANATKÂR: YAHYA KEMAL

Ramiz Gökçe’nin Akbaba’nın 18 Nisan 1936 tarihli sayısında yer alan karikatüründen öğrendiğimize göre Halit Fahri’yi Muhsin Ertuğrul’dan sonra Yahya Kemal de dövmüş, Galatasaray Lisesi’nin önünde. Karikatürde Yahya Kemal, Halit Fahri’ye ‘Sana en kuvvetli sanatkârın kim olduğunu göstereceğim’ diyor. Akbaba 18 Nisan 1936


YAKUP KADRİ’NİN UĞURSUZLUĞU

İkinci Dünya Savaşı yıllarında diplomatlık da yapmış olan Yakup Kadri, Tiran sefiriyken Arnavutluk’un işgali üzerine Prag’a atanmış, bir müddet sonra Çekoslovakya Almanların eline geçince Lahey’e tayin edilmiş, Hollanda da işgal edilince açıkta kalmış. Dönemin gazete ve dergilerinde alay konusu yapılan bu durumla ilgili Yeni Sabah gazetesinin 25 Mayıs 1940 tarihli sayısında ilk sayfada yayınlanan karikatürde, elinde bavulu, Hollanda’yı terk eden Yakup Kadri şöyle diyor: “İşimden gücümden olduğuma yanmıyorum; bu gidişle korkarım, beni kimse evine bile kabul etmeyecek.” Yeni Sabah 25 Mayıs 1940

MAHMUTPAŞALI

Rıza Tevfik - Karikatürün üstünde ‘meddah-ı şehir Âşık Rıza’ yazıyor. Altında da ‘Mahmutpaşa mekânımız  / Var tütüncü dükkânımız’ yazılı -  3 Mayıs 1922

'MEŞHUR' HAMİD

Abdülhak Hamid’in yeni kuşaklar tarafından hiç tanınmayışını hicveden karikatür - Akbaba 13 Şubat 1941

Erkek: Bak şair Abdülhak Hamid’in portresi...

Kadın: Yaaa. Demek resim de yapıyor!...

TİTİZ NAZİF

Süleyman Nazif’in dil konusundaki hassasiyetine gönderme yapan bir karikatür - Akbaba 20 Nisan 1341 (1925)

'FİLOZOF, BORU DEĞİL'

‘Filozof’ lakabıyla da dalga geçilen Rıza Tevfik’in ‘Mizah nedir’ makalesindeki ‘Ben mizahın kapısını tekme ile açtım’ cümlesini alıntı yapan karikatürün alt tarafında, ‘böyle açtı’ yanında da ‘hâlbuki böyle açacaktı’ yazıyor. - Aydede 19 Kanunısani 1922

ATAÇ’IN ELEŞTİRMENLİĞİ

“Meşhur münekkit Nurullah Ataç’ın huzurunda” başlığıyla Akbaba’da yayınlanan karikatürde Ataç’ın münekkitliği ile ilgili sert bir hiciv yapılıyor. Zenci: Üstad, ben ak mıyım kara mıyım?’ diye sorunca Ataç: ‘Neden bana soruyorsun’ diyor. Zenci de: “Siz, aka kara, kara ya da ak dermişsiniz de.”

RIFKI'NIN KALEMİ

Falih Rıfkı’nın giriştiği kalem kavgalarındaki biçimsiz üslubu hicvediliyor. “Mürettip: Bayım o kadar attınız ki matbaamızda kara boya kalmadı” diyor. Falih Rıfkı da: “Zarar yok, kırmızıları yetiştirin.”  Mizah 6 Eylül 1946

YUSUF GENÇ
#karikatür
#Said Coşar
#cumhuriyet dönemi şairleri
9 yıl önce