|

Efendimize armağan

Neyzen Serkan Kamacı, ney doğaçlamalarından oluşan ilk albümü Aşk-ı Ney’i Hz. Muhammed’e bir armağan olarak sunuyor ve “Bu aslında Aşk-ı Resullullah’tır” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 25/01/2015 Pazar
Güncelleme: 17:18 - 24/01/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Neyzen Serkan Kamacı, Aşk-ı Ney isimli solo albümüyle tasavvuf müziği severlerin yürek tellerine dokunuyor. Albümün tamamı ney taksimlerinden oluşuyor dolayısıyla daha önceden bestelenmiş herhangi bir eser söz konusu değil hepsi doğaçlama. Aşk-ı Ney albümün adı ama aslının Aşk-ı Resullullah olduğunu söyleyen Kamacı, Hz. Muhammed’e duyduğu aşkı, sevgiyi, muhabbeti nefesiyle ifade ediyor. Peygamber Efendimizin torunu Hüseyin’in ayağı bir gün taşa değiyor. Ayağı kanamaya başlayınca Efendimiz onu görüp üzülmesin diye sağ ayağını sol ayağının üzerine kapatıp mühürlüyor. Dervişlik ve muhabbet oradan hareketle Efendimizi üzmeme mesleği olarak kabul ediliyor. Kamacı da buradan hareketli Efendimizi sevindirmek istiyor, Aşk-ı Ney’i O’na bir armağan olarak sunuyor.


AŞK-I RESULLULLAH

“Ney, Hz. Mevlana’nın tabiriyle insan-ı kamili temsil ediyor. Kainatın içerisinde aslında insan-ı kamil yok. Büyüklerimiz o yolda olan kimselere insan-ı kamil dediğimizi söylüyor. İnsan-ı kamil bir tek kişi var o da Efendimizdir. Dolayısıyla ney Efendimizi temsil ediyor. Ney onun küçük bir ifadesi. Aşk da zaten Efendimizin hatırına var olmuş ve O’ndan zuhur ettiği için albümün adını Aşk-ı Ney.  Aslında Aşk-ı Resullullahtır” diyor Kamacı. Albümdeki taksimler bildiğimiz taksim formunun dışında. Herhangi bir makam etrafında dolaşmıyor Kamacı, daha serbest şekilde çalıyor. Çaldığı her taksime de bir mana yüklemek adına isim veriyor.


KASETLERİ SATIP NEY ALIYOR

Kamacı’nın neyle tanışması ise yirmili yaşlarına tekamül ediyor. Gaziantep’te tasavvuf müziği yapan grup kurmak istiyor bir ağabeyiyle. O zamanlar Adem Kesikler, Eşref Ziyalar, Hasan Kılıçatanlar dinliyor. Elinde onların kasetleri var ve bir gün o kasetleri satıp gidip kendine İran neyi alıyor. Gerçek ney almaya parası yetmiyor. Biraz gayretten sonra neyden ses çıkarmaya başlıyor. Kamacı’nın içinde neye olan muhabbet ve sabrı onu geliştiriyor. Sonra bir gün Gaziantep Kültür Müdürlüğü’nün önünden geçerken kapıya asılı ilan dikkatini çekiyor. Kağıtta, “Türk sanat müziği derneğine ses ve saz sanatçıları alınacaktır” diye yazıyor. O zamana kadar gerçek ney görmeyen Kamacı heyecanlanıyor ve içeriye giriyor. Artık Kamacı’nın yolu neydir, aşkı neydir, ömrü neydir.


DÖRT KÖŞEDE TÜRK MÜZİĞİ

Pek çok hocadan ney dersleri alan Kamacı, şimdilerde kendisi ney eğitimi veriyor. On yıldır İSMEK’te ney dersleri veren ve binin üzerinde öğrenci yetiştiren Kamacı’yı musiki anlamında yetiştiren Mustafa Büyükipekçi oluyor. İstanbul’a geldiğinde bir ara Niyazi Sayın’dan da dersler alıyor. Kamacı sadece Türkiye’de değil dünyada da neyi, tasavvufu ve müziğini tanıtmak için şehir şehir konserler veriyor. Dünya üzerinde gitmediği kıta kalmamış desek yeridir. Gönüllü bir elçi gibi Türk müziğini neyiyle dünyaya tanıtıyor.


Herkes kendi Mevlana'sını anlatıyor

Türkiye’de Türk Tasavvuf Müziği ile ilgili çok fazla yayın yapılmaz. Oysa Türk Tasavvuf Müziği gerçekten maneviyatı ve ruhu olan bir müzik. Hepimizin genetiğinde o kodlar zaten var. Biraz kulak kabartmamız yeter. Bir de televizyonda galiba tasavvuf müziği bize yanlış anlatılıyor. Kamacı, klasik manada tasavvuf musikisinde kudüm, bendir, ney, tambur ve rebab sazlarının olması gerektiğine vurgu yapıyor ve “Bir klavye bir bendir koyup buna tasavvuf musikisi diyorlar. Buna ben tasavvuf musikisi diyemem. Gerek güfteyle gerek bestelerle ve enstrümanlarla o şablona uyması lazım. Yapmacık zikirlerle tasavvuf musikisi icra edilemez. Televizyonda tasavvuf sohbeti yapanların çoğu yanlış şeyler anlatıyorlar. Herkes 

kendi kafasındaki Mevlana’yı anlatıyor” diyor.

TAKSİM MUSİKİNİN EN ZOR FORMU

Taksimin Türk musikisinin en zor formu olduğunu söyleyen Serkan Kamacı müsiki ile islam arasındaki bağlantıyı ise şöyle açıklıyor: “Allah’a ulaştıran en güzel araçtır. Hatta ibadet hükmünde bile olabilir. Erzurumlu İbrahim Hakkı 'Musiki hikmete dair fendir. Bilene bilmeyene ruşendir' der. 'Seninle bu dünya ödüldür bana, sensiz cennet sürgün sayılır'ı birisi söylerse küfür sayılabilir belki ama bunu bir hak dostu Efendimiz için söylüyorsa yalan söylemiş olmaz. Efendimizin olmadığı bir cennet hakikaten sürgün sayılmaz mı? İşte o yüzden dinleyene ve söyleyene göre müziğin anlamı değişir.”

#taksim
#tasavvuf
#musiki
#serkan kamacı
#neyzen
9 yıl önce