|

Eyüboğlu imzası yazmalarda yaşıyor

Şair ve ressam olarak tanıdığımız Bedri Rahmi Eyüboğlu''nun yazma sanatı ile haşır neşir olduğunu bilen çok azdır. Eyüboğlu''nun ''az meşhur'' Kalamış yazmalarını şimdi torunu Rahmi ve eşi Sibel Eyüboğlu Kalamış''taki evlerinde sürdürüyor. Eyüboğlu''nun motifleri ve imzası hala bu yazmalar üzerinde yaşıyor.

Harun Karaburç
00:00 - 17/08/2014 Pazar
Güncelleme: 19:22 - 16/08/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Eyüboğlu imzası yazmalarda yaşıyor
Eyüboğlu imzası yazmalarda yaşıyor

Birçoğumuz ressam ve şair kimlikleriyle tanıdığımız Bedri Rahmi Eyüboğlu''nun yazma sanatıyla da ilgilendiğini bilmiyoruz. Resimleri ve şiirleri kadar yazma sanatında da çok değerli motifler üreterek geleneksel el sanatlarımızın gelişmesine katkıda bulunan Eyüboğlu''nun yazmacılık serüveni torun Rahmi Eyüboğlu sayesinde bugün hala devam ediyor. Babası Mehmet Eyüboğlu''ndan bu sanatı miras alan Rahmi Eyüboğlu ve eşi Sibel Eyüboğlu, Kalamış''taki atölyelerinde baskı çalışmalarını sürdürüyorlar. Tamamı gönüllülerden oluşan bir grup öğrenci ile Eylül, Ekim gibi açılan atölye, Haziran''ın ilk haftasında evin bahçesinde büyük bir sergi düzenliyor. 64 yıldır bu gelenek devam ediyor. Her Haziran''da Bedri Rahmi Eyüboğlu''nun evinin bahçesi onun motiflerinin basıldığı rengarenk yazmalarla bezeniyor. Bu büyülü ana tanıklık etmek isteyenler de oradaki yerlerini alıyor. Eyüboğlu''nun motiflerinin yer aldığı yazmalarda hala onun imzası kullanılıyor. Türkiye''nin en önemli sanatçılarından Bedri Rahmi Eyüboğlu''nun yazma sanatına, motiflere olan ilgisini, yazma sanatının inceliklerini konuşmak için Kalamış''taki atölyenin yolunu tuttuk.

RESSAMLIĞA YAKIN

Bedri Rahmi Eyüboğlu, 1950 yılında Paris''te müzeleri dolaşırken el sanatlarıyla ilgili Anadolu''ya ait hiçbir eserin olmadığını görüyor ve bundan bir hayli üzüntü duyuyor. ''Anadolu gibi medeniyet beşiği bir yerden nasıl olur da bir iş olmaz'' diye hayıflanıyor. ''İstanbul''a dönünce bu işi araştırayım'' diyor. Araştırmaya başlayınca da ilk keşfi yazmacılık oluyor. Yazmacılığı ressamlığa yakın görüyor ve Eyüboğlu''nun yazmacılık hikayesi tam da burada başlıyor. Daha sonra öğrencilerine de bu sanatı öğretmeye başlıyor. Bu gayretleri onu, resim dışında en çok motif ve nakış çalışması yapan ender Türk sanatçılarından biri yapıyor. Eyüboğlu''nun 1975''teki vefatı çalışmaları sekteye uğratıyor. Bodrum''da bulunan yazma kalıpları bir yağmurda evi su basınca suyun yüzüne çıkıyor. Kalıpları gören oğul Mehmet Hamdi Eyüboğlu, bunun Allah tarafından gönderilen bir işaret olduğuna inanarak yazma sanatına başlıyor.

KALIPLARIMDA GÖZYAŞIM VAR

Yazma kalıplarının gereğinden az olduğunu fark edince kalıp oydurmak istiyor fakat maliyeti yüksek çıkıyor. Nasıl etsem de kalıp çıkartsam diye düşünürken straforu keşfediyor. Hem hafif hem de şekil vermesi kolay bir malzeme olan straforu yazmacılık literatürüne yerleştiriyor. Gelelim torun Rahmi Eyüboğlu''nun bu sanata nerden başladığına. ''Babam sağ iken yazmacılığın benim için hiçbir önemi yoktu'' diyen Eyüboğlu, babasının sağlığında yazdığı ''Neden Yazma Basıyorum'' başlıklı yazıyı okuyunca kararını değiştiriyor. İşte Rahmi Eyüboğlu''nun yazmacılığa girmesine vesile olan satırlar: ''Benim yediveren ustalarım, annem babam yüreğimin ta içindedir. Onlara olan sonsuz sevgim, saygım, mesleğe olan aşkım beni ayakta tutuyor. Ustalarıma olan sevgiyle eriyip yok olasım geliyor. Benim yazmamı eline alan Bedri Rahmi''nin yüreğini tutuyordur elinde… Eren Hanım ağacının dalındadır, yaprak yaprak. Onları yaşatmaktı dileğim. Kalıplarımı gözyaşlarımla oyuyorum. İçlerine de canımı katıyorum.''

Asıl yazmacı eşimdir

qEyüboğlu, babasının yazısını okuyunca hissettiklerini şöyle anlatıyor: ''Bu yazıyı okuduktan sonra atölyeyi kapatabilir misiniz? Biz de kapatamadık. Devam etmekte en büyük destek de eşim Sibel''den geldi. Ben yazmacı yetişmedim. Apayrı dallarda koşturuyordum. Yazma boyasını yapmayı bile bilmem. Asıl yazmacı Sibel''dir. Atölyede babama çıraklık yaptı. Kızım Eren de dedesinden boyamayı öğrendi ve şimdi atölyenin en hızlı boyacılarından kızım. Oğlum da baskı yapmayı seviyor'' diyor. Onlardan sonra bu sanatı devam ettirecek olanlar da galiba Rahmi Eyüboğlu''nun çocukları olacak.

HER EVDE EYÜBOĞLU MOTİFLERİ

Haftanın belirli günleri tamamı gönüllülerden oluşan ziyaretçileri oluyor atölyenin. Eyüboğlu onlara atölyenin kapılarını açıyor, onlar da gönüllerini. Bu işin para kazanılacak veyahut ticareti yapılacak bir iş olmadığını söyleyen Eyüboğlu, dedesinden ''yazma sanatını insanlara öğretin, benim motiflerimi her eve sokun'' mirasını devraldıklarını kaydediyor. Osmanlı''dan günümüze gelen yazma sanatını devam ettiren insan sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Eyüboğlu ailesi de bir yerde hem dedelerinin mirasını yaşatmak, hem de insanlara bu sanatı öğretmek, en azından bu sanattan haberdar etmek gibi bir misyon üstlenmişler.

EL EMEĞİ GÖZ NURU

Yazmaların bütün aşamaları elle üretiliyor. Dolayısıyla hepsi birbirinden farklı oluyor. Yazmanın üzerine basılacak desenin önce kalıbı çıkarılıyor. Daha sonra boyalar hazırlanıyor. Normal bir kumaş boyası kullanılmıyor. Baskı yapılacak kumaş kesinlikle yüzde yüz pamuk olmalı. Yoksa renkler istenildiği gibi canlı çıkmıyor. Yazmaların boyama işlemleri bittikten sonra yıkama ve kurutma işlemi uygulanıyor. Oldukça zahmetli bir süreç sonucunda el emeği göz nuru rengarenk yazmalar ortaya çıkıyor. İster duvarınıza tablo diye asın, ister masa örtüsü yapın, isterseniz sevdiklerinize hediye edin. Ancak Eyüboğlu''nun en büyük isteği bu yazmaların evlerde kullanılması. Duvara asılmasına gönlü razı olmuyor. Çünkü bunlar kullanıldığında gerçekten amacına hizmet etmiş oluyor.

KALAMIŞ YAZMALARI

Ürün gamlarının geniş olduğunu ancak üretimin haliyle yavaş olduğunu söyleyen Eyüboğlu, ''Yazmalar yapıldıkları yerle anılırlar. Biz de Kalamış yazmaları ile anılıyoruz. Değişik hediye vermek insanlar için önemli. Çok pahalı hediyeler almak herkese nasip olmuyor. Sanata değer veren insanlar için de yazmalarımız heyecan verici bir hediye seçeneği oluyor.'' diyor.

El sanatları neden ölüyor

Sibel Eyüboğlu, ''Aileye girince yazmacı olmamak gibi bir şansınız yok'' diyor. Mehmet Eyüboğlu''nun yazmaya gerçekten gönül verdiğini gece gündüz, hafta sonu, bayram, tatil demeden atölyede çalıştığını söyleyen Sibel Eyüboğlu, bayrağı devraldıklarını artık kendisinin de kayınpederi gibi atölyeden çıkmak istemediğini belirtiyor. Eyüboğlu, ''Öyle bir hazinenin içine düşmüşüz ki… Seviyorsanız bu iş insanı içine alıp götürüyor'' diyor. Eskiden Ege bölgesinden çok güzel pamuk kumaşlar bulduklarını ancak şimdi zorlandıklarını kaydeden Eyüboğlu, el sanatlarının ölmesinin nedenini ise üretimlerinin çok zor olması ile açıklıyor.

Dedemi sonradan tanıdım

Dedesi öldüğünde 11 yaşında olan Rahmi Eyüboğlu dedesini öldükten sonra tanımaya başlıyor. Ona ressam tarafı ise daha yakın geliyor. Dedesinden mütevazı olmayı öğrendiğini söyleyen Eyüboğlu, ''Ben kendimi sanatçı olarak görmüyorum. Ben bir aile ferdiyim. Bu insanlar bahçıvanına resmini sorup beklediği cevabı alamayınca ''ben bu adama bu resmi anlatamadıysam bende sıkıntı var'' deyip resmini silen insanlar. Üstelik sanatçı olarak kendini ispatlamış oldukları halde'' diyor. Bedri Rahmi ile ilgili ilginç bir anekdot da yine Rahmi Eyüboğlu''ndan geliyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu''nun şair arkadaşları ''yazar eder ama iyi ressamdır'' derlermiş, ressam arkadaşları da ''resim yapar ama iyi şairdir'' derlermiş.

10 yıl önce