Obezite, tüm dünyada ülke ayrımı yapmadan son 50 yılın ve gelecek yüzyılın en önemli hastalığı olarak görülüyor. Araştırma sonuçlarına göre 10 yıl içinde en başta gelen ölüm sebebi de obezite! Çevremize baktığımızda fazla kilolu olanlar bile birinci sınıf obezite kategorisinde. Kendimden örnek vermek gerekirse vücut kütle endeksime göre ben de birinci sınıf obez kapsamındayım! Durum böyle olunca obezite ve cerrahisi konusunda araştırma yapmak kaçınılmaz oldu.
Prof. Dr. Öge Taşçılar, zayıflama cihazlarının, şok diyetlerin geçici çözümler olduğunu dile getiriyor ve "İlaç firmaları, makine üreticileri bir şeyler üretiyor. Farklı tedavi metodları deneniyor. Maalesef tümünün başarı oranı yüzde 1’in altında. Bunun içinde diyetler de dahil. Protein, karbonhidrat diyetine rağmen de başarı oranı yüzde 1’in altında. 3 ayda, 5 ayda verilen 8-10 kilonun önemi yok. Bir ila beş yılın arasında verilen kilo alınmıyorsa buna başarı diyoruz. Cerrahinin başarısı yüzde 80-90 arasında. Ameliyat sonrası hastaya 'Yemek yemeyeceksin' demiyoruz. Ameliyat oluyor ve iş bitiyor" diyor.
Bir yılda kilo verme işinin bittiğini anlatan Taşçılar, boy kilo ortalamasında kişinin sağlıklı olması gereken kiloya ulaşıldığını söylüyor. Taşçılar, "Şekil için ameliyat yapmıyoruz. Metabolik bozukluğu düzeltiyoruz. Diyabet hastalarında ve lipid profili bozuk olanlarda özellikle faydalı etkiler görülüyor. Astım için bile ilaçsız 10 yıl yaşam elde ediliyor" diyor.
Obezite yemek yiyip kilo almak değil. Aynı kaloriyi farklı kişiler aldığında kilo alımları farklı olabiliyor. Dışarıdan suçlayabileceğimiz bir faktör şeker olabilir. Haddinden fazla şeker ve yağla karşılaşıyoruz. Doğal ortamda serbest şeker ve yağ çok az. Yağlı ve şekerli beslenme dışında birçok faktör sebebiyle obezite oluyor. Ama tek başına “Ayşe abla çok yiyor obez oldu” denilemiyor.
Sadece mideden salgılanan 150 çeşit hormon var. Bunlar obezite üzerine etkili olabilen hormonlar. Obezite ameliyatında 150 çeşit maddeyi çıkarıyoruz. Hastanın aldığı kaloriyi bozmadan tedavi ediyoruz. Çıkardığımız bölümdeki hormonlar yağ depolanmasına neden olan hormonlar. “Su içsem yarıyor” cümlesi doğru. O hormonlar metabolizmayı etkiliyor. Hastanın aldığı kalori atılması gerekirken depolanmaya gönderilebiliyor.
Diyetsiz spor yapanlar kilo alabiliyor. Spor gıda alımını artırıyor. Kişi gün içinde 2 saat spor yapıyor. Geri kalan saatlerde metabolizma yavaşlıyor.
Sadece kış uykusuna yatan hayvanlarda bulunan kahverengi kas dokusu keşfedildi. Bir gramı günlük enerji ihtiyacını harcayabilecek kapasitede. Soğuk ve streste bu yağ dokusu ortaya çıkıyor. İleride de metabolizmanın önemi daha da ortaya çıkacak...
Evet. Bağırsak kısaltılırsa kilo verilir, mide küçülürse az yenir diye birşey yok. Metabolizma hızı artıyor ameliyatla. Vücudun bir yağ-kas oranı var. Beyinde kayıtlı. Aşırı kaçırmadıkça beyinde kayıtlı ideal kilonuz 70’se o kiloya mutlaka ulaşırsınız. Diyet yapsanız 60 kiloya inseniz de 3-4 ay içinde yine 70’e çıkarsınız.
Kahvaltı yapmadığımızda metabolizma yavaşlıyor. Ana problem metabolizmayı hızlı tutmak. Az ve sık yiyenlerde kilo alımı görülmüyor. 6 öğün yiyebilirsiniz. Biz et obur da, ot obur da değiliz. Fazla protein alınınca böbrek hastalıkları, kolon, pankreas kanseri çıkıyor. Beyaz un beyaz ekmek ve şekerden uzak durmalı. Dengeli beslenmeli.
Profesyonel sporcular hariç olmak üzere vücut kitle indeksi 40 kg/m2 35 kg/m2 olanlar, beraberinde Tip2 Diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi, astım, artrit gibi ek hastalığı bulunanlar tedavi edilmesi gereken hastalar grubunda yer alıyor. Obezite hastalarında özellikle vücut kitle indeksi 40’tan sonra kalıcı kilo verme yöntemlerinin başarı oranı yüzde 1. Bu aşamada hasta detaylı tetkikler sonucu obezite cerrahi adayı olarak kabul ediliyor. Her hastaya şablon operasyon değil hastaya göre operasyon uygulanıyor. Günümüzde tüp mide operasyonu ve mide bypass operasyonu yapılıyor. Bu operasyonlarda gıdanın kısıtlanması veya emilmesini engelleyici işlem olduğu için Vitamin B12, demir, kalsiyum gibi maddelerin operasyon sonrası ayrıca alınması gerekiyor.