|

Hadi gel köyümüze geri dönelim

Yaz tatili denince akla gelen deniz, kum, güneş üçlüsü yerini köy, memleket ve huzura bıraktı. Kalabalıktan ve monotonluktan bunalan şehirli, tatilini lüks oteller yerine köyünde geçirmeye çalışıyor.

Harun Karaburç
00:00 - 17/08/2014 Pazar
Güncelleme: 19:18 - 16/08/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Hadi gel köyümüze geri dönelim
Hadi gel köyümüze geri dönelim

Bayramlar, tatiller eskiden şehirde yaşayan bir kısım insan için memlekete gidip erzak toplayıp dönmek demekti. Orta halli her aile tatilini bu şekilde değerlendirir arkadaşları deniz-kum-güneş üçlemesinden bahsederken onlar köyde yaşadıklarını anlatırlardı. Zaman değişti. Şimdinin orta halli aileleri artık memlekette de çok akraba kalmayınca ''gözde'' tatil yerlerine gitmeye başladı. Beş yıldızlı olmasa da lüks sayılabilecek otellerde konaklıyor, denizin kumun güneşin tadını çıkarıyorlar. Üstelik bütün sene bu tatil için çalışıyorlar. Tatil demenin ille de büyük ve pahalı otellerde yapılabilecek bir aktivite olmadığını keşfedenler ise doğaya yönelerek tatil planlarını kırsal alanlara kaydırıyorlar. Bunun pek çok nedeni olabilir. Büyük şehirlerde yaşayanlar kalabalıktan bunaldığı için daha sessiz sakin ve huzurlu bir ortamda tatil yapmak istiyor örneğin. Hem aynı kalabalıkla yaşayacaksa tatile çıkmanın anlamı ne değil mi? Bu vesileyle artık herkes birbirine ''Hadi gel köyümüze geri dönelim Fadime''nin düğününde halay çekelim.'' türküsünü söylüyor.

BEDENİNİZİ VE RUHUNUZU ARINDIRACAK BİR TATİL

Köyler, tertemiz havası, yemyeşil doğasıyla en lüks otelin bile sunmayacağı şeyler sunuyor. Bir köy çeşmesinde bulduğunuz serinliği dünyanın hiçbir otel odasında bulamazsınız mesela. Yer sofrasında yediğiniz lezzetli yemekler çoğu otelin açık büfesinde yoktur. Salata barı bahçenin kendisidir zaten. Sunum olarak belki kendinizi lord gibi hissetmezsiniz ama doğal yiyecekler, bolca temiz hava sayesinde hem ruhsal hem de bedensel bir detoks yapmış olursunuz. Şehir hayatının ''yalnız'' kalabalıkları karşısında köylerde az ve öz insan vardır. Köye geldiğinizde fiziki olarak kendinizi daha yalnız bulabilirsiniz ama samimi ilişkiler kurduğunuz insanlar sayesinde yalnızlığınız dağılır. Hele o köy manzaraları sizi daha bir uzaklara götürür. Güneşin uzun tarlalar veya yüksek bir tepeden batışını izlemek gökdelenler arasında izlemeye benzemez.

YAPACAK İŞ ÇOK

Gidebileceğiniz bir köyünüz varsa bırakın Antalya''nın, İzmir''in, Bodrum''un plajlarını köyünüze gidin, patates közleyin, lastik ayakkabıları çekip ayağınıza fındık toplayın, kuzinede ekmek pişirin, inciri dalından koparın, evde salça nasıl yapılır öğrenin, hatta siz de yapın. Doğaya yakın olmanın, toprağa değmenin size nasıl enerji verdiğine hayret edeceksiniz. Sabahları sizi yataktan kazıyarak kaldırırlarken köyde kendi kendinize alarma ihtiyaç duymadan uyanacaksınız. Dolunayın etrafı ne kadar aydınlattığını, yıldızların şehirdekinden daha fazla olduğunu görmek istiyorsanız köyünüze gidin. Bütün bu bahsettiğimiz faaliyetleri yapan, yani tatilini köyde geçirmeyi tercih edenlere köy tatilini sorduk. Dediklerine göre bayram da tatil de asıl köyde yaşanıyor.

Kafa dinliyoruz

Öğretmen Emel Türkmen, ''Mesleki açıdan çok fazla insanlarla bir arada olduğum için insanların çok fazla bulunduğu yerlerden hoşlanmıyorum. Otellerde çok kalabalık bir ortam var. Tamam, elimizi sıcak sudan soğuk suya sokmuyoruz ama kısa bir tatil söz konusu oluyor. Daha çok kafa dinlemek istiyorum. Burası hem memleketimiz. Gelip ailemizle vakit geçiriyoruz. Annemin babamın doğduğu yer Abana. Annemlerin de evi var. Eşim Trabzonlu aslında ama Trabzon İstanbul''a uzak olduğu için burayı tercih ediyoruz. Batı Karadeniz olduğu için deniz ve güneşin keyfini çıkarıyoruz. Mümkün olduğunca yakın ilçeleri geziyoruz. Piknik yapıyoruz, denize giriyoruz, akşamları balkonda çay içiyoruz, eş dostla görüşüyoruz. Çocuklar için de çok rahat burası. Oğlum beş yaşında her sene buraya gelmeyi iple çekiyor. Kuzenleriyle bir arada olmaktan çok mutlu. Özellikle bayramlarda gelmek çok eğlenceli oluyor. Bayram alanları kuruluyor, etli pilav dağıtılıyor.'' sözleriyle anlatıyor Abana''da geçirdiği tatil günlerini.

Tamamen duygusal

Zeynep Karaca, tatilinin bir haftasını köyünde geçirenlerden. Sebebini tamamen duygusal olarak açıklayan Karaca, farklı şehirlerde yaşayan akrabaların köylerde bir araya geldiğini vurgulayarak ''Biraz anılar biraz akrabalık ilişkileri anlamında bağların güçlenmesine sebep oluyor. Burada olmak bir ahdi yerine getirmek gibi'' diyor. Köyün temiz havası ve doğal güzellikleri de cabası. Köyde daha çok çocukların kendi aralarında oynadıkları oyunları ve yaşlıların konuşmalarını gözlemleyen Karaca, sabah erkenden uyanıp kahvaltısını yapıyor, akrabalarıyla sohbet ediyor, çayır ve yayla gezmeleri yapıyor. En çok zevk aldığı şey ise derenin kenarında oturup suyun sesi eşliğinde ormanı seyretmek.

Statüsü yüksek olan köye gidiyor

Uşak Üniversitesi FEF Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. A. Çağlar Deniz, ''İnsanlar büyük şehirlerde, kent hayatında giderek daha çok yalnızlaşıyor. Son dönemde artık insanlar aileleriyle görüşmek istiyor. Aşırı modernleşmenin biraz daha normalleştiği bir süreç bu. Artık insanlar memlekete iliştirdikleri hayalleri tekrar yaşamak istiyorlar. Daha da önemlisi kendi çocuklarına da yaşatmak istiyorlar. Çocukları için de yeni hatıralar oluşturmaya çalışıyorlar. Daha yeni yeni statüsü yükselmiş geliri artmış insanlarda bu durumu göremiyoruz. Ancak on- on beş sene sonra bu insanlar da tatillerini köylerde geçirmeye başlayacaklar'' diyor. Bu durumun bir döngü olduğunu söyleyen Deniz, köylerde geçirilen tatillerin ileride gelişecek yeni bir turizm dalının habercisi olduğunu belirtiyor. Avrupa''dan pek çok gencin Avustralya''ya köy işlerinde çalışmak için gittiği köy turizmi aktivitelerini de bu öngörüsüne örnek gösteriyor.

İstanbul''a bayram gelmiyor

İstanbul''da yaşayan Sadiye Turan, en çok bayramları köyde olmayı seviyor. Bilecik Cumalı köyünde bayram sabahı herkesin meydanda toplanarak bayramlaştığını söyleyen Turan, ''İstanbul''a hiç bayram gelmiyor'' diyor ve tatilini köyde geçirmesinin nedenlerini şöyle anlatıyor: ''Büyük şehrin kargaşasında kaybolup köklerimin salındığı toprağımı unutmamak için en azından tatillerde gidiyorum köyüme. Farklı aktivitelerin içinde olamıyorum belki, ama tertemiz dağ havasında yediğin köy ekmeği, tarladan yeni koparılmış domates salatalık, harmanda yaptığın gezinti, dost akraba ile yapılan hoş sohbeti nice tatillere tercih etmem.''

Fırsatını bulunca...

İsmail Yılmaz Akşehir''de büyüyüp yaşamına İstanbul''da sürdürenlerden. Yılmaz, fırsat buldukça anne ve babasının yaşadığı memleketine tatile gidiyor. Yılmaz''ı köyünün sessizliği, dinginliği ve yemyeşil doğası cezbediyor. Köy tatilinin birçok avantajı olduğunu belirten Yılmaz, gürültüden uzaklaşmanın yanı sıra Haziran''da kiraz toplamaktan, Temmuz''da domatesi, biberi dalından koparmaktan bir hayli memnun. Hatta ileride imkanı olursa çocuklarına da bu güzellikleri yaşatmak istiyor.

10 yıl önce