|

Heredot artık cepten anlatıyor

Hasan Kaçan, tam 13 yıl sonra Ekmek Teknesi’nde canlandırdığı Heredot Cevdet karakteriyle ekrana döndü. Kaçan, “Anlatım biçimim, tonlamalarım dahi aynı. Ama sosyal medya, cep telefonu, bilgisayar hikayelerin içine girdi” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/05/2015 Pazar
Güncelleme: 19:41 - 9/05/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Hasan Kaçan, çok sevilen dizilerden biri olan Ekmek Teknesi'nin Heredot Cevdet karakteriyle ekranlara geridöndü. Aradan uzun yıllar geçti fakat Heredot Cevdet değişmedi. Paltosu, mimikleri, nükteleri geçmiştekinin tıpa tıp aynısı. Senaryosunu da kendi yazan Kaçan, gece gündüz demeden hem yazıyor hem oynuyor. Set arasında yakaladığımız Hasan Kaçan'la hem Heredot Cevdet'in hikayelerini dinledik hem de kendisiyle samimi bir söyleşi gerçekleştirdik.



Ekmek Teknesi'nin üzerinden 13 yıl geçti. Oradaki Heredot Cevdet karakteri çok sevilmişti. Şimdi Heredot Cevdet Saati oldu. Bunca yıl aradan sonra neden geri döndü?

Ekmek Teknesi bittikten sonra yeni projeler yaptık. Bunlar olurken bir taraftan da nereye gitsem “Ya şu Heredot Cevdet'in hikâyelerini anlatsan da dinlesek, ya da “Abi şu arada bize bir hikâye anlatsana” gibi bir beklenti vardı. Beni Heredot Cevdet sananlar vardı yani. Bu zaman içinde bir talebe dönüştü. Ben de onları anlatmaktan büyük keyif alıyordum. Madem bu kadar seviyor insanlar, deneyelim dedik. Sonra reklamlarını çekmeye başladık. Daha yayınlanmadan yoğun ilgi oluştu. Ekmek Teknesi'nin yeniden çekildiğini zannedenler oldu. Hafta içi her gün olması TRT yöneticilerinin fikriydi. 15'er dakikadan hafta içi her gün bir dizi yapıyor. Bunu kısa sürelerle yapmamızın daha iyi olacağını düşündük.



GÜLDÜRÜRKEN AĞLATIYORUZ


Tutmaz diye düşündünüz mü?

Bölümler ilgiyle izleniyor. Unutanlar var ve hiç bilmeyen bir kuşak var. Eski izleyenler sevdiler yeni izleyenler de yeni bir şey başlamış diye ilgi gösterdiler.



Heredot Cevdet Saat'inde yeni oyuncular var. Kadro değişikliği dışında karaktere neler kattınız?

Taze kan olarak genç arkadaşlarımızı gruba kattık. Ekmek Teknesi'ndeki karakterlerin bazıları devam ediyor. Kullandığımız reji diğerlerinden farklı. Burada sadece Heredot karakteri var. Oysa dizide sadece bir bölümdü. Şimdi daha profesyonel olmalı. Aradan 13 yıl geçti hikâyelerin boyutu da değişti. Anlatım biçimim aynı, tonlamaları dahi değiştirmedim. Ama hikâyeleri anlatırken, sosyal medya, cep telefonu, bilgisayar oyunları gibi son yıllarda hayatımızın içinde olan meselelere de yer veriyorum.



Hikayeleri yazarken neye dikkat ediyorsunuz?

Anlattığım her hikâyenin mesajı var. Bizim mesajlarımız direk oluyor. Kıl karakterinin sorduğu sorunun Heredot'un verdiği cevap o günkü mesajı içeriyor. Hikâyeler anlatım biçimiyle oldukça absürd. Fakat manevi hikâyeler anlatıldığında, bu esprili üslup geride kalıyor. Hikâyenin duygusu öne çıkıyor. Kültürümüzde anlatıcılar güldürürken ağlatırlar, ağlatırken güldürürler. Biz de onu yapmaya gayret ediyoruz. Pinokyo veya Maradona'yı anlatırken diğer taraftan Efendimiz'in hurma kütüğü hikâyesini de anlatıyoruz.



ANLATICI OLMAK ZOR ZANAAT


Siz Heredot karakteri için mi hikâye öğrendiniz yoksa sizde bu hikâyeler var mıydı?

Bende hikâye olmasa böyle bir karakter ortaya koyamazdım. Öncesinde sevdiğim için bu işi yaptım. Ama daha sonra teknik olarak bendeki hikâyeler bitince araştırmaya başladım. Araştırdıkça da çok şaşırdığım hikâyeler oldu. Mesela İtalya'da bir Türk köyünün olduğunu ve halen Osmanlı gibi yaşadıklarını bilmiyordum. Giyim kuşamları yemekleriyle her anlamda Türkler. Kasabanın adı da Türk. Öğrendikçe hayrete düşüyorum.



Anlatıcı olmak zor mu?

Günlük hayatımda da anlatırdım ama sinema dili söz konusu olunca tabi ki rol için ayrıca çalıştım. Hikaye çeşitli açılardan tekrar tekrar çekiliyor. Hep aynı performansta olmanız gerekiyor. Baştan başlayıp sonuna kadar anlatamıyorum. Bir başından bir ortasından çekim yapıyoruz. Hakikaten zor iş. Bana "15 dakikalık bir şey çekiyorsun bunun nesi zor?" diyorlar. Ama öyle olmuyormuş. Buraya gelip görseler şaşırırlar. Günde iki bölüm çekiyoruz, bir gün ara verip senaryo yazıyoruz.



Mahalle hikâyelerini yazarken birilerinden etkilendiğinizi söylemiştiniz. Nusret Özcan onlardan biriydi. Heredot'la özdeştiğiniz tek karakter. Kendinizi yazıyorsunuz diyebilir miyiz?

Birçok karakterin toplamı Heredot. Fakat bu karakter bana hepsinden daha yakın geliyor. Bundan da şikayetçi değilim aksine çok da memnunum. İnsanlar defalarca dinlediği bir hikâyeyi Heredot'tan sanki ilk kez dinliyormuş gibi dinliyor.



Nitelikli komedi az


Son yıllarda komedi filmlerinde artış var. Neden bu kadar gülmek istiyoruz?

Uzun zaman komedi filmi yapılmadığı için insanlar da buna karşı bir ihtiyaç duyuyorlar. Bir kere herkes gülümsemek ister. Şimdiye kadar neden bu kadar azdı diye sorulmalı. Bu tür filmler rağbet gördükçe daha çok çekiliyor. Fakat nitelikli olanı çok az. Birkaç yıl içinde yüzlerce komedi filmi çekildi hangisini hatırlıyoruz? Büyük bir çoğunluğu pamuk şekeri gibi kayboldu. Filmlerin insanın ruhuna dokunması lazım. Eğer dokunursa unutulmuyor.



GÜLDÜRMENİN DE SORUMLULUĞU VAR


Mizah geleneği neye evrildi?

Her kim insanların yüzünü güldürmeye çalışıyorsa teşekkür etmek lazım. İnsanı üzmek ve ağlatmak dünyanın en kolay şeyi. Ama gülümsetmek ve mutlu etmek çok zor. Bu işlerle uğraşan arkadaşlar kolay bir şey yapmıyorlar. Kalite bazen düşüyor bazen yükseliyor. Bunun pek çok sebebi var. Kendi değerlerinden uzak kime mizah yaptığını bilmeden, arkadaş grubunda yapılan mizahı sinema yapılmasına karşıyım. Eğer kitleye hitap eden bir mecrada iş yapıyorsanız kime ne anlattığınızı nasıl anlattığınız bilmeniz lazım. Tereciye tere veya Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz. Bunların hepsi birbirini etkileyen ve dikkat edilmesi gereken hususlar. Sanatta insan fiziğine dayalı veya erotizme dayalı espri yapabilirler, yapıyorlar da zaten. Yaptığın şeyin kime ne faydası olduğu önemli.



Güldürmenin de bir sorumluluğu var…

Her şeyin bir sorumluluğu var. Ne yaptığınızı bilmek zorundasınız.



Kendinizi komik bulur musunuz?

Sattığın yemeği kendin yemelisin diye bir laf vardır. Ben bundan zevk almasam ve lezzet almasam bunu izleyen zaten hoşlanmaz. Çocukluğumdan beri gülmekten, güldürmekten insanları eğlendirmekten, mutlu etmekten keyif alıyorum. Eskiden çevremizdekileri güldürüyorduk şimdi daha geniş bir kitleyi güldürüyoruz.



Eğer bu işle uğraşmasaydım bilişim teknolojicisi olurdum demişsiniz. Neden?

Bir şeyler icat etmek hoşuma gidiyor. Şimdi de matraklık icat ediyoruz. Telefonu kırmayı içine bakmayı çok istiyorum. Benim yaşımdaki kişilerin merak etmeyeceği şeyler belki ama benim böyle bir manyaklığım var. Telefon, televizyon ve bilgisayar alan herkes bana gelir. Teknolojiye karşı deli bir yanım var.



ENSTİTÜ GİBİ ÇALIŞIYORUZ


Oğlunuzla birlikte senaryo yazıyorsunuz ve kardeşiniz Fatih Kaçan'la birlikte oynuyorsunuz.

Başından beri hep böyleydi. Ailede genetik olarak sanata yatkınlık var. Oğlumun senaryo yazması, Fatih'in oynaması Metin'in kitap yazması aslında öyle kolay değil. Ben yeteneği görünce bırakmıyorum. Çünkü çocukken benim üzerime düşülmeseydi, iki üç kâğıt alıp Oğuz Aral'a gittiğimde benimle ilgilenmeseydi, bunların hiçbirini yapamazdım. Ben solağım çocuklarım da solak, benim elim titriyor çocuklarımın da eli titriyor. “Mizah fabrikası Kaçan ailesi” gibi bir durum var.



#Hasan Kaçan
#Heredot
#Ekmek Teknesi
9 yıl önce