Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, Türk sinemasının 100. yılı dolayısıyla gerçekleştirilen ''En İyi 100 Türk Filmi'' oylamasında, birinciliği Metin Erksan''ın yönettiği ''Susuz Yaz'' aldı. 1964 Berlin Film Festivali''nde Altın Ayı Ödülü, 1964 Acapulco Film Festivali''nde Altın Maya Ödülü''nü alan film, Hülya Koçyiğit''e Türk Kadınlar Birliği tarafından verilen Yılın Kadın Sanatçısı ödülünü, Metin Erksan''a da Venedik Film Festivali''nde Merito Biennale ödülünü kazandırmıştı. Türkiye''de sansür engeline takılan, bu nedenle de ilk gösterimi Haziran 1964''te Berlin Film Festivali''nde yapılan Susuz Yaz, Türk sinema tarihinde uluslararası ödül kazanan ilk film olmuştu. Hülya Koçyiğit ile o günleri konuştuk…
Rolü kabul etmek mi diyelim açıkçası bilemedim. Konservatuvar eğitimim vardı ancak hiçbir filmde rol almamıştım. Kardeşim Nilüfer''in setleri oluyordu. Fakat benim o zamanlar setler ilgimi çekmezdi. Yaz aylarına denk geldiği için kardeşimi sete ziyarete gittim. Metin Erksan o yaz ''Çocuk Hırsızları'' filmini çekiyordu. Onunla bir iki kez sette karşılaştık. Bir sonraki yaz çok iddialı bir film çekeceği söyleniyordu; ismi ''Susuz Yaz''dı. Başrol için oyuncu aranıyordu. Annem, Metin Bey''e ''Hülya''yı düşünür müsün?'' diye sormuş.
Metin bey beni hatırlamadığı için tekrar görüşmek istemiş. İlk başta yaş olarak beni küçük bulmuş. Fakat tekrar karşılaşınca beni deneme çekimine almak istedi. Sonra makyajım yapıldı ve eşarplar takıldı. Deneme çekimlerinin sonunda en nihayetinde bende karar kıldı. O güne kadar çok iyi bir eğitim almıştım. Tiyatroda defalarca rol aldım. Fakat o vakte kadar hiç kamera karşısına geçmemiştim.
İlk filmimdi. Böyle bir endişem elbette ki vardı. Her şey benim için çok yeni ve ilkti. Bu yüzden annem üzerime çok titredi. Bende annemi mahçup etmemek için ne yaparsam yapayım hep en iyisi olmak zorundaydım. Hep bunun için gayret ettim.
Eğitimim için ailemden hep uzak kaldım. Ama bu seferki uzaklık bambaşkaydı. İlk kez bir film setindeydik ve ilk kez bir köyde ve ailemden uzaktım. 16 yaşında tek başımaydım, yaşadığım yerden kilometrelerce uzaktaydım. Önce durumu idrak etmem gerekti.
Metin Bey başlarda ben yokmuşum gibi davrandı ve benimle hiç ilgilenmedi. Sanat yönetmeni bir taraftan beni role hazırlamaya çalışıyordu. 2 ay boyunca İzmir''in Urla ilçesindeki Bademler köyünde kaldık. Ben de rol için köyün insanları gibi yaşamaya başladım. Tütün topladım.
Bir şekilde adapte olmaya çalıştım. 1 ayın sonunda çekimlere başladık. Aldığım tiyatro eğitimiyle rolümün hakkını vermeye çalıştım. Aksanıma ve ses tonuma büyük bir titizlikle dikkat ettim. Oysa Metin Bey bunlarla hiç ilgilenmedi. Sonradan öğrendim meğer dublaj yapılacakmış. Ne yaparsam yapayım kendimi yönetmene bir türlü beğendiremiyordum. O daha çok görüntümle, mimiklerimle, verdiğim fotoğrafla ilgilendi. Sinema ve tiyatro oyunculuğu arasındaki fark üzerine durdu. Ben de iyi bir öğrenci olup, tüm hayranlığımla kendisini dinledim ve dediklerini harfiyen yerine getirmeye başladım. İki ayın sonunda çekimler bitti.
İlk defa tiyatro sahnesi ile film setinin mukayesesini yaptım. Kameranın, objektiflerin, ışıkların teknik olarak oyunculuktaki etkisi öğrendim.
Çekimler sırasında küçük bir kız olarak ilk defa Türkiye''nin sosyal, ekonomik ve kültürel gerçekleriyle karşılaştım.
Kız kaçırma sahnesinde attan düştüm ve at beni tekmeledi hala izini taşıyorum.
Metin Erksan çok güçlü, disiplinli, ciddi ve entelektüel biridir. Özellikle Erol Taş''ın yardımlarını çok gördüm. Bir ağabey olarak bana sahip çıktı, yol gösterdi ve yaşadığı sürece benim çok sevdiğim ve saydığım abim oldu.
Türk Sinemasının 100. Yılındayız ve Susuz Yaz 50. Yılına ait bir yapım, benim sinemaya başladığım film. Türkiye''ye sinema tarihinde ilk uluslararası başarıyı getirip, Berlin Film Festivali''nde ''Altın Ayı'' ödülünü kazandı. Sevgili Metin Erksan''ı tanıma fırsatı yakaladım. ''Susuz Yaz'' benim ilk göz ağrım. Bana kalırsa kusursuz bir film.
Sebebini yerelden evrensele gerçek bir hikâye ve güçlü bir yönetmen olmasına bağlıyorum.
Ben Fatih Akın''ın üyesi olduğu Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı''nın yenilediği kopyayı Cannes Film Festivali''nde izlediğim zaman sanki bugün çekilmiş kadar etkilenmiş ve zamansız diyebileceğim bir anlatım tadı almıştım.
Bunu hep söylerim. Ben annemin hülyasıydım. Onun benim için düşlediği hayata öyle hızlı doğdum ki sürekli bir eğitim söz konusuydu ve ''Susuz Yaz'' ilk filmim, çok önemliydi. En büyük destekçim, canım annemin ne düşündüğü de zira öyle… O çok iddialıydı, inanıyordu ve başarabileceğimden en ufak bir şüphe duymadı. Ondan aldığım cesaret hayatımın her yerinde etkisini gösterdi diyebilirim.