|

Kamerayı yönetmene çevir

Çektikleri filmlerle, dünyamızı renklendiren yönetmenlerin de çok renkli hayatları ve huyları var. Kamera bu kez arkaya dönüyor ve yönetmenlerin dünyasına çevriliyor. Buyrun okumaya!

Aysel Yaşa
00:00 - 2/11/2014 Pazar
Güncelleme: 21:19 - 1/11/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Kamerayı yönetmene çevir
Kamerayı yönetmene çevir

Filmleriyle bizlere büyülü dünyaların kapısını açar yönetmen. Bazıları özgürlüğü, bazıları korkusuzluğu, bazıları da hayalciliği sunar izleyenlerine. Dünyada on binlerce takipçisi olan yönetmenler, bizlere böyle farklı dünyalar gösterirken, onların nasıl bir dünyası var? Neyden korkuyorlar, neye takıntıları var? İşte bu muammalar Robert Schnakenberger''ın Domingo Yayınları''ndan çıkan Büyük Yönetmenlerin Gizli Hayatları, dünyaca ünlü yönetmenlere dair bilinmeyenleri faş ediyor. ''Sinemanın dâhileri hakkında sadece arkalarından konuşabileceğiniz gerçekler'' alt başlığıyla çıkan kitapta kimler yok ki. Fellini, Coppola, Alamdovar, Spielberg, Tarantino, Truffaut, Godard, Kubrick, Chaplin ve dahası…Yüzlerce tuhaf bilginin yer aldığı kitap kimi efsaneleri ofsayta düşürüyor, kimilerini de teyit ediyor. İşte yönetmenlerin sadece arkalarından konuşabileceğimiz kimi ''tuhaf'' gerçekler...

Meşhurdu ama leş gibi kokuyordu

Charlie Chaplin, popülaritesinin zirvesindeyken muhtemelen dünyadaki en meşhur insandı. Ancak sinema dünyası tarafından hiçbir zaman çok sevilmedi. Bunun geçerli bir sebebi vardı: kişisel hijyene önem vermeyen Chaplin leş gibi kokuyordu. O kadar kötü kokuyordu ki, bir yönetmen sırf bu yüzden onunla çalışmayı reddetmişti. Otoriter görüntüsünün altında, Chaplin, son derece kaygılı ve tuhaf fobileri olan biriydi. Mesela, lastik ve ondan yapılmış tüm ürünler karşısında korkudan kanı donardı. Sinema kariyeri boyunca lastik aksesuarlar kullanmayı reddetti.

Medyumun peşinde

Fellini, ruhani dünyaya saplantılı bir ilgi duyuyor ve favori medyumunun eşliğinde ruhlar âlemi ile iletişime geçme şansını hiçbir zaman kaçırmıyordu. Ünlü yönetmen, bir dizi çatlak kutsal insanın eteğini çekiştirdi. Aralarında Alman bir astrolog, İtalyan bir inanç şifacısı ve sadece ''Nardu Amca'' olarak tanınan ve istediği zaman kendini bir ata çevirebileceğini iddia eden bir büyücü bulunuyordu. 1960''ların ortalarında yönetmen meşhur İtalyan kahin Gustavo Adolfo Rol''un müridi oldu. Rol, iddialara göre, kapalı kitapları okuyabiliyor, zihin gücüyle nesneleri hareket ettirebiliyor ve geleceği görüyordu. Fellini, filmlerinin gişe başarısı hakkında bilgi vermeleri konusunda da ruhani arkadaşlarına bel bağlamıştı. Bir defasında medyumlarından birinin yönetmene ''sıradaki iki film gişede çakılacak'' dediğinin duyulmasıyla, kariyerlerinin kötü gitmesinden korkan oyuncular, Fellini''nin telefonlarına çıkmamaya başladı. Sonuçta iki film de fiyaskoyla sonuçlanarak Fellini''nin psişik dünyaya olan inancını ölümüne sağlamlaştırdı.

Yumurtadan korkardı

Hitchcock yumurtadan tiksiniyordu, özellikle de yapış yapış sarısından. ''Yumurtalardan korkuyorum'' diyen Hitchcook: ''Korkmaktan da öte, tiksiniyorum. O hiçbir deliği olmayan, yuvarlak beyaz şeyler… Yumurtanın sarısının parçalanıp sıvısını akıtmasından daha tiksinç bir şey gördünüz mü? Kan neşelendirir, kırmızıdır. Ama yumurtanın sarısı tiksinti vericidir. Hiç tatmadım.''

Jiletle parçalanan kıyafetler

1960''ların başında, şöhretinin doruğundayken, Godard başrol oyuncularından Anna Karina ile fırtınalı bir evlilik yaşar. Paris''in ''en gözde'' çifti olmalarına rağmen ilişkileri berbattır. Godard, durup dururken haftalarca ortadan yok olur. Bir aradayken de kedi köpek gibi didişirler. Mesela senaryo yazarı Paul Gégauff çiftin evine yaptığı bir ziyarette, onları, kıyafetlerinin jiletle lime lime doğranıp etrafa saçılmış olduğu buz gibi bir odanın iki ayrı köşesinde çırılçıplak bulduğunu anlatmış. Her yerde cam kırıkları varmış. Godard Gégauff''ten evden çıkabilmeleri için üstlerine giyecek birer yağmurluk satın almasını rica etmiş. Geçimsiz çift 1965''te ayrılmaya karar vermişlerse de, bu konuda bile anlaşmazlığa düşmeyi başarmışlardır.

Ay''a iniş görüntülerini güya o çekmiş

Komplo teorisi meraklıları arasında Kubrick''in düzmece olarak kabul edilen aya iniş görüntülerine yaptığı sözde katkılara dair dedikodular yıllardır dolaşıyor. Efsaneye göre 1968 yılının başlarında NASA yetkilileri büyük bir gizlilik içinde Kubrick''e ilk üç ay yolculuğunu yönetmesi için oldukça kazançlı bir teklif sunar. Kubrick 16 ayını, Huntsville, Alabama''da özel inşa edilmiş ses geçirmez bir stüdyoda, Apollo 11 ve 12''nin aya inişinin her evresini sahnelemekle geçirir. Ortaya çıkan filmle, Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve diğerlerinin ayın yüzeyinde yaptığı muziplikler televizyondan gösterilir ve her gördüğüne inanan Amerikan halkına gerçekmiş gibi sunulur. Yayın Houston''daki Johnson Uzay Merkezi''nde bulunan Kubrick tarafından, 2001 filmindeki ''İnsanlığın Doğuşu'' sahneleri için geliştirdiği önden gösterim metodunun aynısı kullanılarak uzaktan yönetilir.

''Sarımsak mı yiyorsun? Ayrılalım''

Spielberg, Valerie Bertinelli''yle tanışır tanışmaz ikili arasında kıvılcımlar çakmış. Spielberg, çiçekler gönderip sevimli yıldızı yemeğe davet etmiş. Bertinelli yaşadıklarını bir röportajda sonradan şöyle özetlemişti: ''Spielberg''in sarımsağa karşı klinik boyutlara varan bir tiksintisi vardı. Bir akşam onun için yemek hazırlıyordum. Tam sarımsakları doğramaya girişecekken bunu gördü. Birden ''Hayır, hayır, hayır, sarımsak olmaz!'' demeye başladı. Ben de ''Gerçekten mi? Peki'' dedim. Ancak o sırada kafamdan geçen şuydu: Sarımsak yiyemeyen biriyle hayatta beraber olamam.''

Hayvanlardan maket uçak yapıyor

Transandantal meditasyon yapmaya başlamadan önce, Lynch''in hem kendisi hem de köpeği öfke doluydu. Yaklaşık 20 yıl boyunca bastırdığı saldırganlığından arta kalanı ''The Angriest Dog in the World'' (Dünyanın En Kızgın Köpeği) adlı bir karikatür dizisine aktardı. ''Bu karikatürlerdeki mizah duygusu, acınası derecede mutsuz ve ızdırap içindeki insanların hastalıklı halinden yola çıkmaktadır'' diye de bir açıklama yaptı. Öte yandan Lynch''in hayvanlara pek de iyi davrandığı söylenemez… Çünkü ünlü yönetmen eğlence için hayvan kadavraları inceliyor. Bu tuhaf uğraşı, bir veterinerin ona ölü bir kedi hediye etmesiyle başlamış. Ardından Lynch, kendi deyimiyle ''dokularını incelemek'' için başka hayvanları kesmeye başlamış. Kadavraları parçalara ayırdıktan sonra onları dikerek deri ve iç organları kalaslar üzerine germekten hoşlanıyormuş. Maket uçağa benzettiği bu kombinasyonlara da ''set'' adını veriyormuş. Yıllar içinde kedi, fare, balık, tavuk ve ördeklerden setler oluşturmuş.

Korku tellalı

Woody Allen''ı fobik olarak nitelendirmek hafif kaçar. Yönetmenin nefret ettiği ve nevrotik bir korku beslediği o kadar çok şey vardır ki… Gemiler, uçaklar, gün ışığı, karanlık, köpekler, geyikler, ağustos böceklerinin çıkardıkları ses, araba kullanmak, köprüler ve kapalı alanlar… parlak renkler de Allen''ın asabını bozar- filmlerinde sürekli mat toprak tonlarında kostümler giymesinin bir nedeni de budur. Ayrıca, açık havadayken kendini haşerelerden korumak amacıyla arıcı maskesi taktığı da bilinmektedir. Allen''ın polyester yerine pamuklu çarşaflar kullanma fikrine alışması için birkaç hafta terapi görmesi gerekmiştir.

İki auteur çarpışınca

Fransız Yeni Dalga akımının ikiz devleri Truffaut ve Jean-Luc Godard, bir zamanlar birbirlerine çok çabuk ısınıp arkadaş olmuşlarsa da, 1970''lerde araları fena halde bozulmuştur. Aralarındaki husumet, -kendisine Maoist bir devrimci olarak yeni bir imaj yaratan Godard''ın bir mektup yazarak Truffaut''yu alaycı bir şekilde ''sabahları iş adamı, öğleden sonra ise şair'' yani çıkarları için davalarına ihanet etmiş olmakla suçlamasıyla başladı. ''Kendisini gerçekten olduğu gibi ifade edebildiği tek bir film yapabildi, o da 400 Darbe''diye saydırmaya devam ediyordu.

9 yıl önce