Serkan Çağrı, klarnet virtüözü aynı zamanda da akademisyen. Yaptığı müzik, geçtiğimiz yıllarda Amerika''nın North Carolina Üniversitesi''nde tez konusu oldu. Serkan Çağrı, bu yıl 3.Uluslararası Klarnet Festivali ile tekrar karışımızda. Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü başlayan festival 15 Ekim''e kadar devam edecek. Klarnet meraklılarını bir araya toplayan Çağrı, enstrümanın herkes tarafından bilinmesini istiyor. Biz de başarılı müzisyenle festival hazırlığı sırasında görüştük.
Eskiden beri böyle. Bölgelerin enstrüman seçiminde ve müziğe olan yatkınlıkta etkisi var. Bağlama doğu, klarnet, darbuka, keman gibi enstrümanlar ise batıdan çıkar gibi algı vardı. Tabi Trakya''da klarnet çok sevilen, toprakla ve insanla özdeşleşmiş bir enstrüman. Ailem Rumeli''de yaşarken orada müzikle ve enstrüman yapımcılığıyla uğraşmışlar. Babamın sayesinde merak saldım.
Babam klarnet için şöyle derdi; ''bu enstrüman adam seçer''. O beni seçti ben de onu seçtim. Enstrümanın adam seçtiği doğrudur. Siz deneseniz bile insanların çok da hoşlanmayacağı bir ses çıkabilir. Ama sizi severse ondan güzel ses çıkar. Dokunun iyi tutması gerekiyor. Yani evlilik gibi iki tarafın da sevmesi gerekiyor. Nice kanun ve keman çalan adamların çocukları klarnetçi oldu.
Mutluyum. Kendimi hastasını iyileştirmek isteyen bir doktor gibi hissediyorum. Müzik yaparken hem kendimi hem de insanları tedavi ettiğimi düşünüyorum. Konser verme anını özel buluyorum. Eskiden teknik ve beceri geliştirme çalışmalarımda daha ağırlıktaydı. Şimdi ise duygularımı aktarmaya çalışıyorum.
Klarnet solo alarak icra eden öncüleri var. Bunlardan biri Şükrü Pınar›dır. Klarnetin ön plana çıkmasının nedeni ise güzel çalışmaların olması bana kalırsa. Klarnet insan sesine en çok benzeyen enstrümandır. Bir de duygularınıza kolay ulaşıyor. Onu iyi çalan kişiler de insanlar arasında iyi köprü kuruyor, bu da enstrümanın daha çok sevilmesine neden oluyor.
Bence klarneti çalanların da değiştiği yıllarda yaşıyoruz. Eskiden klarnet çok avam bir enstrüman olarak görülüyordu. Bunun böyle olmadığını gösteren örnek çalışmaların ortaya çıkması güzel oldu. Sadece takım elbise giymenizle iş bitmiyor. Onu hem doğru yansıtabilmeniz hem de kendi kimliğinizi de koruyabilmeniz gerekiyor. Aslında şöyle düşünmek lazım; toplum güzel yapılan ve gerçekten emek sarf edilmiş her türlü güzelliği kabul ediyor.
Elbette sunum da çok önemli. Mesela ben hiç kabak sevmem ama kabaktan öyle bir garnitür hazırlarsınız ki bayılırım. Klarnet gibi hacim olarak hafif ensturümanların bir handikabı vardır. Gezerken, masada, ara sokaklarda icra ediliyor olması ''çalgıcı'' algısına sebep oluyor. O yüzden bu kadar halkla iç içe geçmiş bir enstrümanın daha güzel sunulması gerekiyor.
Klarnet evrensel bir enstrüman. İlk olarak Avrupa''da üretilmesine rağmen sonra sınırları aşıp genele yayıldı. Çok sevilmesinin nedeni de bütün kültürlerin kendine yakın bulması ve çabuk benimsemesi. Dünyanın dört bir yanında klarnet herkes tarafından tanınıyor. Caz, klasik, etnik müziğine kadar her türlü müziğin içinde var. Evrensel bir enstrüman olduğu için festival yapmak istedim. Çünkü klarnet insanlığın ortak diline hizmet ediyor ve duygularımızın aracısı. Dünyanın dört bir yanından nefesler geliyor ve bir nefes rüzgarı oluşturuluyor. O yüzden festivalin mottosuna; ''İstanbul Nefes Alıyor'' dedik.
Bu yılki programda kadınlar için özel bir konseptimiz var. Dünyanın pek çok yerinde kadınlar zarar görüyor. Bunlara duyarsız kalmadık. Müziğin Sultanları adında, tamamı kadından oluşan senfonik klarnet orkestrası kurduk. Müziğin Sultanları bize müzikteki zarafeti yaşatsın istedik. Bunun dışında geçtiğimiz yıl başlattığımız ''Ustaya Saygı'' bölümüne bu yıl da devam ediyoruz. Her yıl, ustalarımızdan bir tanesini halkımıza yeniden hatırlatmak ve onu daha iyi tanıyabilme imkânı yaşatıyoruz. Bu yıl Aşık Veysel''i anacağız. Bu gece 11 sanatçı arkadaşımız onun türkülerinden birer tane seslendirecek. Bu gecede bizi hem halk müziği orkestrası hem de büyük bir senfonik orkestra eşlik edecek ve Aşık Veysel''in hayatından videolar yayınlanacak.
Tabi ki çok zor. Bu yüzden repertuarımı da insanları daha çok duygularıyla baş başa bırakan melodilerden oluşan parçalardan seçiyorum.
Enstrümanı çalarken duygularının özgürce dolaştığını söyleyenler de var, terapi gibi gören de. Genelde motivasyonu arttırdığını söylüyorlar.
Ben çok fark görmüyorum. Bu biraz kapasite ile alakalı bir durum. Sazı icra etmek, kabiliyete özgü bir şey değildir. Tamamen istekle ilgili olduğuna inanıyorum.
Konservatuar gerçekleriyle, ruhun istedikleri birbirinden farklı. Bazı enstrümanların ebat ve boyut ya da nefes kapasitesi olarak uygunlukları olduğu doğrudur. Ama yetenek öyle bir şeydir ki sizin belki parmak ölçünüz kısadır ama uzun parmaklıların yapamadığını yaparsınız. Yunan Klarnetçi Vasili Selas''in parmakları kısa ve tombuldur. Dudakları da çok uygun gibi görünmez ama bugün klarnet dünyasını peşine sürükleyen bir sanatçı. Bu kriterler her ne kadar doğru olsa da pes etmemek gerekiyor.
Hayır. Tek hayalim herkese ulaşabilmek. ''Yurt dışında yaşasaydım'' diye başlayan sözlerim yoktur çünkü halimden çok memnunum. Yurt dışındaki imkânlarla yaşadığın yerdeki imkânları sürekli karşılaştırdığında ortaya mutsuz bir müzisyen profili çıkıyor. Dünyanın dört bir yanında konserlerim oluyor. Herkesin tek bir çatı altında toplayan şey müzik. Bu bana yetiyor.
Müziğime elbette artısı oldu. Kendime güvenim arttı. Müzik zaten güvenin artmasıyla gelişiyor. Doktora tezine konu olma meselesine; demek ki kendimi ifade etmede önemli bir şey yapmışım diye bakıyorum.
Tabi. Aldığım eğitimin ve üzerinde sık durduğum eğitimcilik anlayışımın da etkisi var. Benim adıma yapılanlar da akademide yaptıklarımı da güçlü kılıyor.
Ben hem alaylı hem de akademiliyim. Baba ocağında kazandığım deneyimleri bilimle çarpıştırarak bu noktaya geldim. Yaşadığımız döneme baktığınızda, bütün meslek dallarının bilimsel bir tarafı vardır. Klarnete sadece hava üflemekle iş bitmiyor. Onun penceresinden çıkan hava akımlarının hangi ölçüde ve yoğunlukta çıktığını da bilmek gerekiyor. Ben konservatuara ilk girdiğim yıllarda kendimi baba ocağında pişmiş zannettiğimden böbürleniyordum. Bir gün batı müziği hocam beni eleştirdi ve ''konservatuara çok hazır gelmişsin, diğer arkadaşlarına göre şanslısın fakat yeteneğin bittiği yerde bilgi başlar. Bilgi olmazsa kısır bir müzisyen olarak kalırsın. Ama yeteneğini bilgi ile geliştirirsen Serkan Çağrı olabilirsin'' dedi. Bu laf beni kendime getirmeye yetti. Sadece eğitimle veya sadece alaylı olarak da bu iş olmaz.
Eğitim alamamış kişilere de farklı bir gözle bakmıyorum. Hatta çoğu zaman onların çalışmalarını daha samimi bulurum. Sıfatlar insanları etkiliyor tabi. Dr. Serkan Çağrı deyince daha farklı bir gözle bakıyorlar. Aslında bende çok büyük bir değişiklik yok.