|

Lale devrinde hastalık izi

Lale Devri algısını sarsacak nitelikteki bir dizi gerçek, gün yüzüne çıktı. Devrin literatürde anlatıldığı gibi keyif ve eğlenceden ibaret olmadığını söyleyen İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selim Karahasanoğlu, “Sultan o dönem hastalıkla boğuşuyor, hekimbaşı hastalığına çare bulamıyordu. Sultanın hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçların yapım teknikleri bile belgelerde yer alıyor” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 28/12/2014 Pazar
Güncelleme: 18:04 - 27/12/2014 Cumartesi
Yeni Şafak

Osmanlı Devleti’nin savaştan çok sanata yöneldiği iddia edilen Lale Devri hakkında hiç bilinmeyenler, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki belgelerle ortaya çıktı. Döneme çalışmalarıyla ışık tutan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selim Karahasanoğlu, Lale Devri’nin Sultan III. Ahmed ile sadrazamının kesintisiz eğlence yaşantısıyla anıldığını ancak durumun pek de öyle olmadığını anlatıyor. 1703-1730 arasında Osmanlı hanedanının sancaktarı olan Sultan III. Ahmed’in mektupları üzerine çalışan Karahasanoğlu, yazılanların Lale Devri algısını sarsacak nitelikte olduğunu söylüyor. Karahasanoğlu, “Sair kaynaklarda hasta bir Sultan portresi ile karşılaşmıyoruz, ancak mektuplar gösteriyor ki Sultan ‘Zevk edüp eğlenemem, vücudum illetli’ mertebesinde sağlık sorunları ile boğuşuyor; hekimbaşı onun hastalıklarına çare bulmakta zorlanıyor” diyor.  


SULTANA VERİLEN İLAÇLAR DA BELGELERDE

Mektupların dönemin elit gündelik yaşamını kavramak için de oldukça geniş bir perspektif sunduğunu belirten Karahasanoğlu, “Sultan ile sadrazamın sofrasını süsleyen yiyeceklerden, sultana verilen ilaçların nasıl hazırlandığına ilişkin detaylar bu belgelerde yer alıyor. Mektuplar ayrıca, devlet meselelerini müzakere ve hal-hatır sorma işlevi de gördü” diyor. 


Mektuplar bugüne kadar yayınlanmadı

Literatürde, “biz eğlencemizde olalım” anlayışıyla hareket eden sultan-sadrazam ikilisi olarak yansıtılan Sultan III. Ahmed ve sadrazam İbrahim Paşa’ya ait diyalogların da mektuplarla gün yüzüne çıktığını belirten Karahasanoğlu, “Sayıları yüzü bulan söz konusu mektuplar, bugüne kadar herhangi bir Osmanlı tarihi araştırmacısı tarafından yayına dönüştürülmedi. III. Ahmed’in son sadrazamı, Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’ya hitaben kaleme alınan mektuplarda yoğun olarak İbrahim Paşa ve eşi Fatma Sultan’dan bahsedilse de onlarca kişiye şu ya da bu biçimde temas edilmektedir” diyor. 


Padişah tarafından bizzat yazıldı

Karahasanoğlu, Sultan III. Ahmed tarafından kaleme alınan mektupların detaylarını şu sözlerle anlatıyor: “1730’da gerçekleşen ‘Patrona Halil İsyanı’ diye meşhur olmuş isyanın akabinde katledilen İbrahim Paşa hakkında ‘anti-İbrahim Paşa literatürü’ kapsamında değerlendirebileceğimiz negatif bir dil geliştirildi. Dönemin kaynaklarının dili, modern tarihçiler/yazarlar tarafından sorgulanmadan devralındı. III. Ahmed’in mektupları, bizzat dönemin en üst düzey aktörünce doğrudan kaleme alınmış metinler olması açısından oldukça heyecan verici; döneme ait klişeleri test edebilme fırsatı vermesi açısından ise paha biçilemez kaynaklar.”

#lale devri
#osmanlı
#Selim Karahasanoğlu
9 yıl önce