Savaş kahramanları, krallar, şehzadeler ve ülkeleri için üstün gayret gösterenleri tarihteki tüm devletlerin tüm tarihleri boyunca taltif etmek ve onurlandırmak için kullandıkları madalya ve nişanlar, modern zamanlarda sadece müzecilik sahasını ilgilendirmiyor. Kendi piyasasını oluşturan ve koleksiyonculuğun önemli bir başlığı da olan madalya sahasını, sahanın uzman ismi Samet Tekin''le konuştuk. Kapalıçarşı''daki Tekin Art''ta otuz yıllık birikimini sürdüren Tekin, uluslararası fuar ve müzayedelerde satışa sunulan Osmanlı madalyalarını da tek tek Türkiye''ye taşıyan bir kültür bekçisi.
Osmanlıda ilk madalya 1730 yılında I. Mahmud zamanında Ferahi madalyası adıyla basılıyor. Bu madalyanın basılmasında birçok etken var tabi. Bunların başında Patrona Halil İsyanı sonrasında isyancıların halledilmesi ve devlet otoritesinin yeniden sağlanmasıyla başlayan rahatlık ve ferahlık durumu geliyor. Yine aynı şekilde bu dönemde İran - Osmanlı barışının sağlanmış olması Arabistan''daki Vahhabi isyanlarının bastırılmasında gösterilen başarı da akla gelen ilk sebeplerdendir. Ancak Ferahi madalyasının bu sebeplerle basıldığını ispat edecek herhangi bir belgeye bugüne kadar rastlamış değiliz. Ferahi, tahmin de edilebileceği üzere bolluk, genişlik, ferahlık anlamına gelen bir ibare. Burada tabi bu isyanlar ve sıkıntılı zamanların bastırılmasında yararlılık gösteren kişilere veriliyor bu madalyalar. Aynı şekilde sözgelimi isyan etmesin, sıkıntı oluşturmasın istenen kişilere de zaman içerisinde veriliyor tabi. Madalyalar, tarihi veri açısından bilgi ve belge kaynağı olarak ayrıca önem arzederler.
Belki önce genel bir tanım yapmak gerekiyor. Madalya ve nişanlar, bunları verenler açısından hükümranlık simgesi ve o toplumun bağımsız bir devlet olduğunun vurgulanmasını içeriyor. Hatta bir bakıma bunun tüm dünyaya ilanı. Aslında madalya ya da nişanın doğrudan ''devlet'' otoritesi tarafından verildiğini söylemek mümkün… Padişahı doğrudan temsil ettiği düşünülen nişanlar da olmuş tabi. Mesela ilki 1832 yılında verilen Tasvir-i Hümayun nişanı böyledir. Nişanın üzerine padişah portresi işlenmiş. Özellikle yabancı elçilere verilen bu nişanın, bizzat padişah taltifine mazhar olmayı ifade ettiği söylenir. II. Mahmud''un yeniliklerindendir bu.
Madalya ve nişanlar genellikle savaşlarda üstün başarı sağlamış kişilere, o kişileri takdir etmek için veriliyor. Ya da devlet ve millete büyük yararı dokunmuş kişilere. Talik deniyor aslında buna. Bugünkü anlamıyla takılıyor yani. Madalyonlar ise genellikle savaşlar dışında farklı alanlarda başarı gösteren kişi veya kuruluşlara veriliyor. Ya da sözgelimi bir anıt açılışı vesilesiyle, özel bir gün sebebiyle, önemli tarihi bir gelişme sebebiyle çıkarılıyor ve veriliyor.
1800''lü yılların ikinci yarısının başlarında Osmanlı nişanları için sabit bir standardın kurulmaya başlandığını söylemek mümkün. 19. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Boğos Düzyan albümü, Sultan Abdülmecit dönemine ait 400 objeyi rütbe durumuna göre tanımlamış. Boğos Düzyan 1853''e kadar Darphane-i Amire''de kuyumcubaşı olarak görev yapmış.
Bütünüyle Avrupai tarzda çıkarılan ilk nişan, Mecidi Nişanı''dır. 1852 tarihinde Sultan Abdülmecid''in adına ithafen çıkarılan nişanla birlikte bir de nizamname yayınlanmış. Nişan''la birlikte bir yasal açıklama yapılması Avrupai nişanlardaki gibi, nişanın hukuki ve idari çerçevesini belirtmektedir. Kime, hangi durumlarda, nasıl verileceği gibi bilgiler.
Bahsettiğiniz sembolizmin elbette sosyal ve siyasal olaylarla doğrudan ilgisi var. II. Abdülhamid''in yenilgiyle ayrıldığımız 93 Harbi sonrası, akıllarda kalan kırılmışlığı silmek ve askerlerini onurlandırmak için ihdas ettiği madalyalara ''el gazi'' ibaresini eklettiğini biliyoruz. Bakın bu önemlidir, aslında II. Abdülhamid dönemi ekonomik olarak iyi bir devir değildir ancak buna rağmen siyasi ve ideolojik bir araç olarak milli motivasyonu artırmak için madalyayı işlevsel şekilde kullanma başarısı da göstermiştir. Abdülhamid''in taltif nişanlarının muhatap kitlesine tarihte ilk kez kadınları da eklemiştir. ''Şefkat Nişanı'' vatan ve milletin selameti uğruna çaba sarf eden bütün kadınlara verilen bir nişan olarak öne çıkıyor.
Aslında Osmanlının her döneminde basılmıştır madalyalar. Avrupa''yla temas arttıkça taltif araçlarının batılılaşması da birlikte seyrediyor. Bu açıdan bakınca devletin zayıflamasıyla doğru orantılı şekilde onurlandırma araçlarının zamanla taltiften çok ittifak arayışına hizmet ettiği söylenebilir.
En önemli belirleyici özellik az olmasıdır. Benzer tüm başlıklar için bu geçerli tabi. Önemli bir hadise vesilesiyle, az sayıda basılmış, az sayıda kişiye verilmiş ve özenle korunup bugüne intikal ettirilmiş olması, bugünkü ticari değerini belirliyor.
Cumhuriyet döneminde verilen özellikle İstiklal Madalyası ve Çanakkale Harp Madalyası açık şekilde sergileyerek satılamamaktadır. Bunu engelleyici yasal çizgiler var elbette. Savaş madalyalarına ise askeri müzeye bildirimini yaptığınız takdirde ulaşmanız mümkün. Ama el altından yahut yurt dışı kaynaklı internet sitelerinde alınıp satıldığına biz de şahitlik ediyoruz elbette.
Şimdi şöyle, her ülkenin ucuz ve de çok pahalı madalyaları mevcuttur. Bu sahada tüm dünya tarihini içeriyor ilgi alanlarımız. Yüzlerce ülke, yüzlerce yıllık tarihler. Kıymeti belirleyen şey tamamıyla nadirliği ve az basılması.
Murassa madalya ve nişanlardır en kıymetlileri. Elmas, zümrüt, pırlanta ve yakut gibi değerli taşlarla bezenmiş madalya ve nişanlardır bunlar. Tarihsel önemlerinin yanı sıra, doğrudan kendi mücevherat değerleri de var. Bazı altın madalyalar da çok kıymetli.
Madalya kesinlikle bir materyal değildir. Emin olun ki çok daha fazlasıdır. Yüksek derecede belge ve bilgi özelliği taşır. İyi okunursa hem sosyal hem siyasal tarihe ilişkin pek çok ayrıntı sunabilir.
Evet, verilen bazı madalyalar isme verildiğinden dolayı zamanında çok ünlü hakkaklar ve madalya tasarımcıları vardı. Onların elinden çıkan madalyaların kıymeti de bugünün koleksiyonerleri için belirleyici oluyor. Bahsettiğiniz gibi Mesrur İzzet Bey, tasarımcı Yumni Hakkak ve Cumhuriyet döneminin en büyük tasarımcılarından biri olan Avni Kumuk gibi isimler bir madalyayı daha da kıymetli yapabilir.
Bir liraya bile madalya bulabilirsiniz. Pek çok madalya var. Ama onlar çok miktarda basılan şeyler, misal olarak Avrasya Maratonu''nda biliyorsunuz her katılana koşu sonunda madalya veriliyor. On binlerce kişiye verilmiş mesela. O yüzden bir değeri yok.